Geleceği tahmin etmek güç diye onu inşa etmeye çabalıyoruz ancak her senenin sonunda bir önceki yıldaki hâlimiz bizi şaşırtıyor. Bu zamanın insanı olmak da bunu gerektiriyor olmalı. Kapılıp gitmeye açık, direnci zayıf… Gündelik hayatın her yerinden sağılan karmaşa ve muğlaklığın sonucu olarak kendimizdeki değişimden de habersiziz. Zamansa zembereğini boşaltıyor.
Geride bıraktığımız yılda Sontag’ın ifadesiyle söylersek sıkça “başkalarının acısına bakmak” zorunda kaldık. Zorunda kaldık diyorum çünkü önceleri bir kıyımı, felaketi ya da gerçeküstü bir anı görmek bizim seçimimizken bugün değil. Bugün istesek de istemesek de bunlardan birine maruz kalıyoruz. Yaşadığımız dünyayı var olduğu gibi algılama, neyin nasıl temsil edildiği üzerine düşünmeyi gerektirirdi yazara göre. Değişimin bir parçası hâline gelecektik…
İstenmeyen bir enformasyona maruz kalmak bir eylemin itici gücü olmadığındaysa inanç ikilemi doğuyor. 2023’te “kalbine danışanlar” için çok acı ve çok inanç ikilemi vardı. Üstelik hakikati büken, var olanı başka türlü gösteren görüntüler aracılığıyla acılara tam da bakamamış da olabiliriz.
Bütün bu sözünü ettiklerimin medya kuramcıları tarafından tartışıldığını, tartışılmaya da devam edileceğinin farkındayım. Ancak sosyal bilimlerin her alanında olduğu gibi burada da sorulara ürettiğimiz cevapların değişkenliğiyle karşı karşıyayız. Bundan mülhem kimilerine göre yeni medya bizi hakikatle kolayca buluşturuyor ve bu nedenle yeni medya güçlenmeli. Bu görüşe katılmayanlarsa, vaktiyle televizyona duyulan nefretin perçinlenmiş hâlini yeni medyaya savuruyor.
Yazımın başında sözünü ettiğim inanç ikilemlerinden birini bana uluslararası bir haber ajansının yayınını hatırlatmak için gönderdiği bildirim yaşatıyor: “Gazze saldırısını canlı izle”Bu bildirimi her gördüğümde sanal olan gereceğe dönüşüyor. O gerçeklik bir süreliğine sizi andan koparıyor ama sonra gündelik hayata kapılıyorsunuz.
Hiçbir şey mistik değilken her şey apaçıkken yine de açıklanmaya muhtaçtı 2023’te yaşananlar. Felsefenin temel sorularından biri aklın kıyılarına vurup durdu: “İnsan ne yapmaya çalışmaktadır?” Belki cevap için bir seneye daha ihtiyaç vardır. Bütün bu acılara “seyirci” insan ve toplumun hâli gelince, o ilerleyen yıllarda yine sosyal bilimciler tarafından anlatılacak.