Yenilenen Seneler ve Yenilenmesi Gerekenler

5 dakikada okunur

Hayat yerinde durmuyor. Yani insan hayatı yaşatıyor. Hayat var olduğu için mi insan var, insan olduğu için mi hayat devam ediyor? Bilemiyorum. Emin olduğum tek şey yenilenme…

Hayatın devam etmesinin yegane şartı yenilenmedir. Gün geceye vardıktan sonra yeniden güne ulaşınca yenilenmiş olur. Her yeni gün de yenilik demektir. İnsan, yaşadıkça yenilenir. Tecrübe, yenilenmektir. Yenilmenin yenilenmekle olan bağlantısının sadece harflerden ibaret olmadığı da aşikar.

Hal böyleyken, hayatla ve insanla ve elbette yenilenmeyle en derin ilişkiye sahip olan sanat dalının, yani sinemanın sürekli ve sürekli yenilenmesi gerekliliğini dile getirmeden olmaz. Yenilik, sinemanın olmazsa olmazı… Zira sinemayı doğuran teknolojik gelişmeler de yeniliğin ürünleriydi.

Elbette meseleyi doğyu yerden ele almak gerekir. Yenilemek dediğimiz şey konudan ibaret değil. Sanat söz konusu olduğunda “ne” sorusundan ve diğer bütün soru edetlarından daha önemli olan bir edat ön plana çıkar; nasıl?

İşte sinemada yenilenme için peşinden koşulması gereken şey de nasıl sorusudur. Nasıl sorusu yöntem doğurur. Farklılık oluşturur. Yani zenginliktir. Çeşitliliğe kapı aralar. Sanatın her alanındaki üreticilerin peşinden gittiği öncelikli soru nasıldır. Tabi ki bütün sorular mühim. Fekat nasıl, sanatın insanoğlu için çeşitlendirdiği anlam yollarının haritası, anahtarı ve yoldaşıdır.

2021’de (2020’de başlayarak) ardımızda enteresan bir enkaz bırakıyoruz. Ve sanatın beslendiği en önemli malzemelerden olan enkazı doğru değerlendirmek lazım gelir. İnsanoğlunun zor dönemleri, sanatın kritik virajları olmuştur hep. Salgın süreci ve yeni medya araçlarının bizi getirdiği noktayı da bu zaviyeden değerlendirmeli.         Mani gibi görünen taşların yeni duvarları örmek için tuğla olabileceğini, çukur gibi beliren kuytuların yükselmek için çıkıntı sağlayabileceği ve karanlık olarak addedilen görüntü alanlarının perdeye yeni ışık verme imkanı doğurabileceğini görmesi gereken kişidir, sanatkar. Zaten sanatkarı zaman üstü kılan şey de budur. Hem kendi dönemine hitap eder, hem de sonraki kuşaklar için birikim oluşturur. Geleceği kuran, bugünü anlamlandırandır, sanatkar. Haliyle, yenilik denilen şey de sanatkarın elinden ve eserinden doğmalıdır.

Sanatkar, yeniliği takip eden olmamalı. Daha doğrusu, sadece takip eden olarak kalmamalı. Yenilik denen şeyi şekillendiren, ete kemiğe büründürendir, sanatkar. İnsanlık birikiminden faydalanan ve devam eden birikime katkı sunandır. Sorgulayandır. Sorgulatandır. Bunun için yeni sorular doğurandır.

Soru, yeniler. Yenilik, sorar. Sanatkar ise sorarak yeniler, yenileyerek sorar. Sinemacı ise zamanın en güçlü aracı olan mecraında bu sorgulamayı ve yenilemeyi ayakta tutar.

Yenilenmenin eskiden beslenme meselesi var bir de… Yenilenmek için geleneğe yaslanmak gibi… Hiçbir fikir ya da yaklaşım kendinden doğmaz. Eyşanın tabiatı da böyledir. Mutlaka insanlık birikimine yaslanır. Sinema da bu birikime yaslanarak yenilemeyi ve yenilenmeyi ayakta tutmalıdır.

Özellikle Türkiye’de sinemacıların yenilik meselesi üzerine daha fazla kafa yorması gerekiyor. Mevcutu muhafaza etmek, yeniliğe kapı kapamak anlamına gelmez. Sinemanın muhafazakarlığı, yeni sorulara zemin hazırlayacak sorulara sırt dönmemektir.

Yeni yıl ve yeni dilekler denince genelde aklıma böyle şeyler gelir. Yeni yılda yenilenmek temennisi ile…

Önceki Yazı

Moskova’dan Sevgi̇lerle

Sonraki Yazı

Saraybosna’da Savaşın İzlerini Taşıyan Müzeler

Son Yazılar