Altın Koza’nın Ardından…

11 dakikada okunur

Rabia Bulut
Zorunlu pandemi arasından sonra şehirlerin sinema festivallerinin fiziksel olarak düzenleniyor olması heyecanlı bir haberdi. Bu heyecanı uluslararası gösterimde yer alan filmler de arttırdı. Altın Koza Film Festivali’nin 28.’si 13-19 Eylül tarihleri arasında düzenlendi.

Ülkemizin köklü festivallerinden Altın Koza Film Festivali’nin 28.’si 13-19 Eylül tarihleri arasında düzenlendi. Festivalin başlangıcından bir süre önce yıllardır Altın Koza’nın direktörlüğünü üstlenen akademisyen Kadir Beycioğlu vefat etti. Kadir Beycioğlu, festivalin açılış ve kapanış törenlerinde Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, ödül alan yönetmenler, ödül veren isimler ve sinemaseverler tarafından anıldı.
Filmlerle, sinemaseverlerle geçen dolu dolu bir beş gün sonunda ödüller sahiplerini buldu. Ödüllere dair değerlendirmelere geçmeden önce biraz festivalin havasından, ulusal yarışma filmlerinden ve uluslararası filmlerden bahsetmek gerek.
Uluslararası yarışma keşke geri dönse…
Zorunlu pandemi arasından sonra şehirlerin festivallerinin fiziksel olarak düzenleniyor olması heyecanlı bir haberdi. Bu heyecanı uluslararası gösterimde yer alan filmler de arttırdı. Özellikle Oscar’lı yönetmen Asghar Farhadi’nin yeni filmi Kahraman (A Hero) bir adım öne çıktı. Türkiye prömiyerini Adana’da gerçekleştiren Kahraman sonrası keşke uluslararası yarışma devam etse ve biz Farhadi’ye sorularımızı sorma şansımız olsa dedim. Dilerim uluslararası yarışma geri döner ve dünya sinemasının ustalarını Adana’da görme, dinleme şansımız olur.
Ulusal Yarışma söyleşilerine katılım had safhadaydı
Uluslararası gösterimlerinin niteliksel doluluğunu, heyecanını maalesef Ulusal Yarışma Filmleri’nde görmek biraz zor oldu. Pandeminin etkisini düşünürsek aslında çıkan tablo çokta umutsuz değil diyebiliriz. Ulusal Yarışma Filmleri’ne sonrasında yönetmenlerle ve ekiplerle gerçekleşen söyleşilere katılım had safhadaydı. Çeşitli, farklı sorularla filmlerin derinine dair sorular sorulması heyecan vericiydi. Filmlerine dair uzun uzun konuşan, cevaplarıyla kafalarda yeni sorular oluşturan yönetmenler de söyleşilerin renkli taraflarındandı.
Yarışma filmlerine kısa bir bakış
Yarışma filmlerinden Barış Sarhan’ın Cemil Şov’u, Ahmet Çupur’un Yaramaz Çocuklar’ı, Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun Dermansız’ı, Sinan Sertel’in İçimdeki Kahraman’ı ve Muhammet Çakıral’ın Lacivert Gece’yi izledim. Onların yanına 40. İstanbul Film Festivali’nde izlediğim Tufan Taştan’ın Sen Ben Lenin’i de ekleyeyim. İzlediğim filmler arasında Yaramaz Çocuklar, Dermansız ve Cemil Şov bir adım öne çıktı. Dermansız filminde yönetmenler Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nu kurgusu, müziği ve anlattıkları hikayeyi uğrattıkları yapı bozum açısından ve farklı olanı denemelerinden dolayı tekrardan kutlamak istiyorum.
Film gösterimlerinin yanı sıra festivalde sergiler, paneller, Işıl Özgentürk moderatörlüğünde kısa film atölyesi, Adana Sinema Turu olmak üzere farklı güzergahlarda çeşitli etkinlikler düzenlendi. Aynı zamanda akşamları Seyhan Nehri üzerinde Gondolda Film Gösterimleri yapıldı. Festival boyunca sinemaseverlerin düşünüldüğü bir hava hakimdi. O havanın şartların iyileştirilmesi, ekiplerin koordinasyonun artırılması ile daha da güzel olacağı düşüncesindeyim.
“Festivaller halk için bir fırsat doğuruyor”
Ahmet Çupur’un ilk uzun metrajı Yaramaz Çocuklar hem benim hem seyircinin hem de Tilbe Saran başkanlığındaki jürinin gözdesi oldu. Ödül töreninde En İyi Film Ödülü’nün alması yanı sıra jüri ilk kez olarak belgeselde kendi bağımsızlık mücadelesini veren Zeynep Çupur’a Mansiyon Ödülü’nü verdi. Geceden Nisan Dağ’ın Bir Nefes Daha’sı beş ödül alarak ayrıldı. Adana Seyirci Ödülü’nü Tufan Taştan’ın Sen Ben Lenin’i aldı. Sen Ben Lenin geniş ünlü oyuncu kadrosuyla Adana halkının gönlünü çeldi diyebiliriz. İnsanlar ünlü görmeyi, onlarla iletişime geçmeyi seviyor. Bindiğim bir takside, taksici abi ile sohbetimiz sonrası festival için geldiğimi öğrendiğinde, çok ünlü geliyor mu, hangi ünlüler var sorularını sıraladı. Bende Onur Ödülleri alan Haluk Bilginer, Şerif Sezer’in olduğunu Barış Falay, Hasibe Eren, Özgür Çelik ve Nur Sürer gibi isimleri sıraladım. Kendisi de ismini hatırlayamadığı en son Maraşlı’da kötü karakteri canlandıran Saygın Soysal’ın taksisine bindiğini, saygılı birisi olduğunu söyledi. Festivalin son gününde yer alan Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul’un yeni filmi Memoria’nın gösterimine Şerif Sezer’de geldi. Sinemaseverlerden biri Şerif Hanım’ın yanına yaklaştı ‘Sizi böyle halkın içinde görmek ne güzel, sizi gördükçe mutlu oluyoruz’ dedi ve koltuğuna geçti. Hep birlikte filmimizi izledik. Festivaller halk için televizyonlarda gördüğü isimleri canlı kanlı görmek için bir fırsat doğuruyor. Onlar için heyecanlı kısmı da o oluyor.
Sosyal medya festivali gölgeledi
Festival yönetimi bir ekip ve organizasyon işi. Bu organizasyonun başarılı olması içinde her bir bölümün kendi içinde iyi çalışması gerekiyor. Maalesef ki Altın Koza kazananların duyurulması noktasında sosyal medya paylaşımlarında başarılı bir performansı sergileyemedi. Festivali fiziksel olarak takip etmeyip sosyal medya hesapları üzerinden takip edenler sonuçlara davetli basın mensuplarının birkaçının anlık paylaşımıyla ulaştı. Festival hesabından sosyal medya paylaşımları ertesi gün yapıldı. Her şeyin saliselerle paylaşıldığı bir zamanda yapılan bu sosyal medya hatası köklü bir festivali gölgeledi. Gölgeleyen diğer bir nokta ise sadece Altın Koza’ya mahsus olmayan bir durumun kendini göstermesiydi.
Kısa filmcilere protokol ayıbı!
Organizasyon aksaklığı olarak kısa film ekiplerinin ilk olarak ön sıralarda oturtulması sonrasında ise protokolün geçmesi için arka tarafa geçmesi istenmesiydi. Kısa filmcilere dair bu durum çeşitli festivallerde farklı şekillerde maalesef ortaya çıkıyor. Festivallerin devamı için kurumlar, protokol isimler önemli aynı şekilde o festivallerde filmi gösterilen her yönetmenin, oyuncunun, senaristin değerli olduğu gibi. Dilerim festivallerimiz bu dengeyi kurma noktasında hızlı bir yol kat eder. Gölgeleyen yanlarından bahsettiğimiz kadar teknik olarak aksiliklerin olmaması, ödül gecesinin başlangıcından sonuna kadar ödül dağıtımının düzenli gitmesi ve ulusal yarışma jüri üyelerinden Feridun Düzağaç’ın sahne alması şeklindeki güzellikleri ekleyeyim. Yazımı bitirmeden önce seneye daha iyi filmler izleyeceğimiz bir festival olması temennisini ekleyeyim.

Önceki Yazı

Afganistan’ı Bir Mıh Gibi Kalbimize Kazıyan Şair

Sonraki Yazı

TRT 2’yi İzleme Kılavuzu

Son Yazılar