Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Doğduğunda ilk önce evinden sonra da çevresinden gelen seslerle doldurur insan kulağını. Yerleşik kültürün eklemlenmesiyle de bir hafıza oluşur. Araştırmalarım sırasında iki dünyanın -burada kastettiğim doğu ve batı, geçmişteki gibi söylersek şark ve garp hattâ alaturka-alafranga- kesişim noktasına kendilerini yerleştiren birçok müzisyen, ressam ve edebiyatçıyla karşılaştım. Ne büyük bir zenginlik taşıyorlar diyordum kendi kendime. Çeşitliliği, farklılıkları ve çok kültürlülüğü hepsini birden yaşamlarının içerisine sığdırabiliyorlardı. Ön yargıları yıkan, yabancılaşmayan, kendi geleneğinden beslenerek eklemleneceği yeni halkaya edebî, düşünsel ve müziksel olarak uyum gösteren bir tavır sergiliyorlardı.
Bu çerçevede ele almak istediğim portreler hakkında bir yazı dizisi başlatıyorum. İki dünyaya seslenen sanatçıların yaşamlarını kısa da olsa sizlerle paylaşacağım. Bunlardan ilki çok genç yaşında yeteneğiyle temayüz edip müzik çevrelerinde takdir toplayan, iyi eğitimli bir ailenin çocuğu Feyha Talay. babası işgal İstanbul’unda mütareke dönemi günlük gazetelerinden Minber’in imtiyaz sahibi, Bursa ve Niğde Milletvekilliği yapmış Dr. Rasim Ferit Talay, Atatürk’ün gözde sırdaşı, güvenini kazanan bir dostuydu.
Uda âşık bir babaya, piyanoyu çok seven bir anneye sahipti. Bu yüzden kızlarını müzik konusunda çok destekliyorlardı. Böyle bir musiki atmosferinde henüz 5 yaşındayken peşrev çalmasına şaşmamalı Feyha’nın. Küçük bir çocukken yeteneğini Dürrü Turan, Mesud Cemil daha sonra Edip Sezen, David Zirkin ve Gaspar Cassado gibi büyük ustaların eğitmenliğinde, meşklerinde geliştirecekti. 10 Nisan 1939 akşamı radyo seansında tanbur solosu için Tanburî Cemil’in hicazkâr peşrevi ve saz semaisini ayrıca suzidilara saz semaisini seçmişti. Feyha Talay küçük yaşlarından itibaren müziğe olan ilgisini Türk ve Batı müziği özelinde ilerletmiş, tanburda ve viyolonselde adından söz ettirmişti. Bu durum son dönem Osmanlı yüksek sınıfı ya da okuryazar çevreleri için şaşırtıcı değildir. Batı yalnızca dekorasyonu, sofra âdabı ve modasıyla değil, musikisiyle de yeni yaşamın bir unsuru olmuştu.
Başarılı bir konser sanatçısı olduğu kadar devrin gazete sütunlarına kalemiyle etkili yazılar da bırakıyordu Talay. Müzik yazarı olarak kimi zaman Paganini’nin bestekârlığını, Beethoven’in dehasını kimi zaman Casal gibi viyolonselin gelmiş geçmiş en büyük virtüözünü okuyucularına aktarıyordu Memleket, Ulus, Vakit gibi gazetelerde. Yazdığı müzik eleştirileri ve konser kritikleriyle tıpkı Fikri Çiçekoğlu gibi klasik müzik eleştirmenliğinin erken dönem örneklerini ortaya koyuyordu.
Konser, radyo ve plak sektörü arasındaki üçgende icracı kimliğiyle 1940’lı yılların müzik yaşamında iz bırakan Talay’ı devrin önemli plak firması Odeon, reklamlarında genç Türk viyolonisti olarak tanıtıyordu. 1941’de Eminönü Halkevi Orkestrasının önünde Wagner, Servais ve Saint-Saens bestelerini başarıyla çalmış ve beğeni kazanmıştı. Yine Ankara Halkevinde Kızılay, Şehir Tiyatrosu’nda Darülaceze yararına konserler veriyor, ona usta parmaklar Hegyei ve Georg Markowitz piyanoyla eşlik ediyordu.
Cenevre konservatuvarını ağır sınavların ardından birincilikle bitirip 1946’da yurda dönen ve yirmi beş yaşında profesör olan Feyha Talay sonraki dönemde mezun olduğu konservatuvarda Türk müziği üzerine konferans vermiş, Dede Efendi, Rahmi Bey, Bekir Ağa, Mustafa Efendi’nin eserlerinden oluşan bir repertuvarı İtalyan sanatkâr Madam Vivarelli ile sahnede icra etmiştir. Kendisinin Tanburî Cemil Bey’in eserlerini çaldığı aynı geceki konserde tanbur bulunmayışı nedeniyle viyolonselle eserleri sergilemesi basında büyük övgüler toplamıştır.
İstanbul Konservatuvarı’nda viyolonsel hocalığının yanında müzik tarihi derslerini üstlenmiş, bu konudaki birikimini 1951’de yayımlanan Musiki Tarihi isimli kitabıyla okura ulaştırmıştı. Bu yıllarda Paris’te viyolonsel resitalleriyle ülkemizi başarıyla temsil ediyordu. Talay o devirde çok nadir müzisyende görülebileceği üzere doğu ve batı musiki geleneğine kompleksiz yaklaşan ve her ikisini de başarıyla icra edebilen özel yeteneklerden biri olarak tarihteki yerini alan sanatçı 45 yaşında vefat etmiştir.
Yorum Yaz