Çocuklar tasavvuf dünyasıyla tanışıyor

EDEBİYAT Güncel

Edebiyatımızda çocuklar için yazılmış ve ilk tasavvuf kitabı olma özelliğini taşıyan ve her bir rotasıyla çocukları yeni bir yolculuğa çıkaran Ütopya Çocuk Yayınları’ndan çıkan  İstanbul Tasavvuf Atlası kitabının yazarı Yağız Gönüler ve editör Ayşe Nur Biçer kitabın tüm detaylarını, merak edilenlerini sizler için Litros Sanat’a anlattılar.

Çocuklarımızı kültürel miraslarımızla, camilerimizle, türbelerimizle ne kadar buluşturuyoruz? Onlara tarihimizdeki önemli kişileri ve olayları ne kadar anlatabiliyoruz? Sanırım bu sorulara hepimizin cevabı az biraz aynı olacaktır. Maalesef ki bu konuların üstüne o kadar da düşmüyoruz. Fakat tam bu noktada bu konuların üstüne düşen ve çocuklarımız için Ütopya Çocuk Yayınları tarafından çıkan İstanbul Tasavvuf Atlası kitabı karşımıza çıkıyor. Çocuklar için çıkan ilk tasavvuf kitabı olma özelliğini taşıyan bu kitap onları tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Çocuklarımızı semt semt gezdiren ve bilgilerle donatan bu kitabın yazılma amacını, sürecini ve nasıl yazılmaya karar verildiğini yazar Yağız Gönüler ve editör Ayşe Nur Biçer’e sorduk. İstanbul Tasavvuf Atlası’nı bir de onlardan dinleyelim istedik. Onlar da sizler için Litros Sanat’a anlattılar. 

Çocuk dünyasıyla buluşmak başka bir gayret gerektiriyor

 Yağız Gönüler (Yazar): Uzun zamandır İstanbul merkezli tasavvuf tarihimiz üzerine okumalar, araştırmalar yapıyorum. Sonrasında bu çabalar mutlaka bir yazıya dönüşüyor. Dergilerde meraklısı ile buluşuyor. Burada bitmiyor elbette, dergi yazıları daha sonra bir kitap hâline geliyor. Üzerinde ciddiyetle durduğum, mesai harcadığım bu meşgalemin çocuklar nezdinde de bir karşılığını bulması fikri beni heyecanlandırdı. Sevgili Feyza Kartopu ve Ayşe Nur Biçer böyle bir kapı açtılar. O kapının eşiğinde epey bekledim, tedirgindim. Çünkü çocuk dünyasıyla buluşmak başka bir gayret, başka bir bakış açısı gerektiriyor. Sağ olsunlar, Feyza’nın ve Ayşe Nur’un teşvikleriyle oturup yazmaya başladım. En çok dikkat ettiğim şey; adı geçen zatların birer efsanevi kişilik değil, insanlar için daima “muhterem” olmalarını vurgulamak oldu. Çocuklara tarih, mekân, insan üçgeninde bir harita çıkarmak büyük keyif verdi bana.

Çocukların zihnine birkaç soru göndermek istedim

Önceliğimde elbette popüler olarak tabir edilen yerler oldu. Bugün İstanbul halkının en çok ziyaret ettiği yerlere öncelik verdim. Çocukların, kitabı inceleyip okuduktan sonra anne babalarıyla bir keşif yolculuğuna çıkabileceklerini umut ettim. Şimdiye kadar aldığım yorumlarda da en çok bu mutlu ediyor. Geçmişten bugüne İstanbul’da yaşayanlar tarafından her fırsatta, bilhassa özel günlerde; bayramlarda, kandillerde, cuma günleri ziyaret edilen bu azizler, bu sırlı insanlar; bizim mazimizde yer edip sahneden çekilmiş değiller. Bu kadar ziyaret edilmelerinin bir sebebi olmalı. Mekanları seçerken de buna dikkat ettim. Çocukların zihnine birkaç soru göndermek istedim. Neden ziyaret ediliyorlar, neden orada da insanlar dua ediyor, zaman geçiriyor? Kitaptaki görsel dünyanın karşılığını gittiklerinde görsünler istedim. Burada elbette kitabın çizeri Merve Gül Karaca ismini zikretmem gerekiyor. Merve Hanım öyle harika çizimlerle kitabı donattı ki çocuklarda buraları mutlaka görme duygusunu artırdığına eminim.

Sokaklar  boyunca onları bekleyen çok sürpriz var

Ahmet Hamdi Tanpınar, “Mazi daima mevcuttur” der. Bu mazi, bizimle beraber akıyor, sürüyor. Onu taşıyoruz. İstanbul’un tarihi mirası, hissetmek isteyene her an kendini açıyor. Onun besleyici tarafları yediden yetmişe herkesi etkiliyor, etkilemeli. Genellikle hem yetişkinler için geziler yapılıyor, özel keşif rotaları çiziliyor. Son zamanlarda çocuklar için de böyle çabalar var, mutluluk verici. Kitabın da gayesi, onların da kendi zevkleri doğrultusunda bir harita oluşturmalarını sağlamak. Çünkü kitap boyunca gidecekleri yerler, aynı zamanda İstanbul’un çok özel semtleri. Sokak boyunca onları bekleyen pek çok sürpriz var. Burada anne ve babalara da iş düşüyor. Kitap elbette bir şeyler anlatıyor, ama onların da bu anlatılanları zenginleştirmeleri gerekiyor.

Sadece bir tasavvuf kitabı olarak görülmemeli 

Bu kitabı bir tasavvuf kitabı olarak görmemek lâzım. İçinde teknik terimler, kavramlar pek yok. Çocuklara bunları anlatmak öyle kolay değil. Onlar, büyüklerinden gördükleri ile bir şeyler öğrenebilirler. Zaten tasavvufun köprü vazifesi de budur. Kâmil insanların hâllerini örnek almak, onların ilminden ve ahlakından beslenmek, başka bir yaşam fotoğrafı ortaya çıkarmak. Hayatı daha anlamlı, zengin, derin kılmak. Çocuklar için bunu mekanlar ve insanlar bağlamında anlatmak en hafif yol. Bu aslında bir tohum. O tohumun meyve vermesi için çocukların kendi istidatları önemli. Büyükleri tarafından yönlendirilmeleri önemli. Sonrasında onlar da kendi gönül dünyalarıyla mutlaka buluşacaklar. Hepsinde olmasa da çoğunda bu kitabın, özellikle gelecek yaşamlarına dair önemli hatıraları, dokunuşları olacağını düşünüyoruz.

Pek çok yönüyle bir ilk özelliğini taşıyor

Atlastaki tüm rotalar, lise yıllarımdan itibaren ziyaret ettiğim kimselere uzanıyor. Onların hayatlarını okumak, insanlara bıraktıkları manevi miras üzerine düşünmek her zaman besleyici olmuştur benim için. Yazarken yeniden bu duygularla karşılaşmak oldukça keyifliydi, motive ediciydi. Kitabın yazılış sürecinde baştan sona kadar talebeydim. Çocuklara nasıl hitap edilmeli, kedi bize neler söylemeli, mekanlar nasıl anlatılmalı, görsel dünya neler aktarmalı. Bunları, yazarken ve kitap sona doğru gelirken iyice gördüm. Tam olarak öğrendim mi? Buna kesin bir cevap veremem. Belki başka kitaplarda, başka çalışmalarda iyice ortaya çıkacak neyi ne kadar öğrendiğim. Ama onlara seslenmek, hayatlarına bir nebze dokunmak, kitabın hayatlarında ne kadar yeri olacağını düşünmek büyük zevkti. Bu zevkle beraber merak, keşif ve araştırma duygularım da besleniyor. Elbette kitapta bazı eksikler, hatalar olabilir. Neticede bir ilk özelliği taşıyor pek çok yönüyle. Bunların da mazur görülmesini temenni ediyoruz. Niyetimize nazar edilirse; herkes için faydalı, hayırlı bir çalışma olduğu muhakkak görülecektir.

Soluklanmayı onlara erken yaşta fısıldadık

 Ayşe Nur Biçer (Editör): Kitabın giriş bölümü ve arka kapağında özellikle vurguladığımız bir şey var: “İnsanın büyürken sık sık soluklanmak, arınmak ve dinlenmek isteyeceği duraklara ihtiyacı olacağı ve ayrıca büyümenin bir yaşı ve bir sonu olmadığı.” Bu nefeslenme ihtiyacını yetişkinler olarak bizler deneyimleyerek öğreniyoruz fakat yaşama henüz karışmamasına rağmen hayatı yetişkinler gibi tek tip görmeyen, yaratıcı, adlandırıcı ve sorgulayıcı düşünceye belki yetişkinlerden bile daha yakın olduğuna inandığımız küçük bireylere bunları erken yaşta fısıldamanın harika olacağını düşündük. Bu projeyi Yağız Bey’e teklif ederken zihnimizdeki ilk düşünceler bunlardı. Sonrasında metinlerdeki bilgilerin teyidi, mekânlar tek tek incelenerek onlara paralel yapılan çizimler, son olarak tasarım aşaması… Tüm bu süreçte hem çocuğa görelik esası hem de mekânların ruhunun kaybolmaması önceliğimiz oldu.

Tasavvuf Türk kültürüyle iç içe bir ilim

Tasavvuf denince akla yalnızca dini olanın gelmesini bir eksiklik olarak görüyorum ben. Tasavvufun teşekkül sürecini düşündüğümüzde onun aslında ihtiyaca binaen ortaya çıktığını, aklın ve duyguların yaşamdaki yetersizliğini zaman zaman bütün insanlığın hissettiğini görüyoruz. Tasavvuf Türk kültürüyle iç içe geçmiş bir ilimdir. İstanbul’un manevi ikliminin içinde barındırdığı bu mekânlarla doğrudan ilişkisi var. Bir de içerisinde sakladığı isimlerin dışında, bu durakların mekânsal anlamı ve niteliği de var tabii. Aziz Mahmud Hüdayi Külliyesi’ne ya da Yuşa Tepesi’ne ön bilgisi olmadan giden herhangi biri bu mekânlardan neden etkilenir? İstanbul Tasavvuf Atlası, bu gibi soru ve düşünceleri çocukların da gündemine taşımak için hazırlandı.

Helin GÜVEN
Helin GÜVEN

  Gazeteci ve editör. 4 Temmuz 2001 yılında İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini İstanbul Arel Üniversitesi’nde %100 başarı bursu ile tamamladı. Yeni medya ve iletişim mezunu, sektördeki ilk staj eğit ...

Yorum Yaz