Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Türk dilinin ilk sözlüğü olan Divanu Lugati't-Türk’ün yazılışının 950. ve eseri satın alıp Türk milletine armağan eden Ali Emiri Efendi’nin vefatının 100. yılı münasebetiyle Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde Divanu Lugati't-Türk’ün eklemeler ve güncellemelerle ikinci baskısı gerçekleştirildi. Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın,“Kâşgarlı Mahmud'un günümüzden 950 yıl önce yazdığı eser yalnızca bir sözlük değil XI. yüzyıl Türk dünyasının eşsiz bir kültür hazinesidir” ifadelerini kullanırken, Prof. Dr. Mustafa Argunşah ise “Dîvânu Lugati’t-Türk’ü yalnız bir sözlük olarak düşünmemeliyiz. O âdeta her okumada yeni şeylerin keşfedileceği bir Türk ansiklopedisidir. Dîvânu Lugati’t-Türk, herkes için yeniden keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazinedir” diyor.
Tarihimizin en önemli ilk yazılı kaynaklarından ve Türk dilinin bilinen ilk sözlüğü olan Dîvânu Lugati’t-Türk, 11. yüzyılda Kâşgarlı Mahmut tarafından Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır. “Türk Sözlüğünün Divanı” anlamına gelen ve Türk dilinin ilk sözlüğü olan bu eser; Türk dili, Türk tarihi, Türk mitolojisi, Türk coğrafyası, Türk kültürü ve Türk töresi hakkında değerli bilgileri sunuyor. Kâşgarlı Mahmut Dîvânu Lugati’t-Türk adlı eserini, Türk milletinin yüceliğini, Türk dilinin Arapça ile koşu atları gibi yarış edeceğini, Türk dilinin zenginliğini ve Türk dilinin her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmek için kaleme almış. Bu sebeple eser, Türkçeden Arapçaya bir sözlük biçiminde yazılmıştır. Başta Türkologlar olmak üzere birçok araştırmacı tarafından incelenen Dîvânu Lugâti’t-Türk, UNESCO Dünya Belleği Türkiye Ulusal Listesi’ne de kayıtlıdır. Eserin bugün tek nüshası ise İstanbul’daki Millet Kütüphanesindedir.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Coşkun Yılmaz’ın X’te paylaştığı tweet’te, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yazılışının 950.yılı ve eseri satın alarak Türk milletine armağan eden Ali Emîrî Efendi’nin vefatının 100. yılı münasebetiyle, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından eklemeler ve güncellemelerle ikinci baskısının gerçekleştirildiğini duyurdu. İkinci baskıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın takdimi ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un sunuş yazıları ve İngilizce tercümeleri yer alıyor. Tıpkı basımla birlikte aynı kutuda yer alan ikinci ciltte eser, müellif, Ali Emîrî Efendi ve diğer konular Türkçe ve İngilizce olarak anlatılıyor. Birinci baskıda Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün bulunma ve yayımlanma hikâyesi, sadece Kilisli Muallim Rıfat’ın tefrika hâlinde yayımlanan hâtıratından iktibas yoluyla verilmişken ikinci baskıda Prof. Dr. Mustafa Kaçalin tarafından bu hikâyenin kahramanı olan Ali Emîrî Efendi’nin tanıklığı öncelenmiş ve Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün tespiti, satın alınması ve baskı sürecinin başlaması ile ilgili Ali Emîrî Efendi’nin Osmanlı Târîh ve Edebiyat Mecmuası’nda yazdıkları dâhil edilmiş. İlk defa Dîvânu Lugâti’t-Türk’te yer alan Türk boylarına ait damgaların çizimleri, daha sonra eserden istifade ile bunları anlatan Bedrüddîn Aynî’nin Arapça el-İkdü’l-Cümân fî Târîhi Ehli’z-Zamân adlı eserinin nüshalarından tespit edilerek ikinci baskıya eklenmiş. Türk boylarının anlatıldığı ve damgalarının çizildiği bu kısım, TSMK Emanet Hazinesi Nr. 1372’de kayıtlı İkdü’l-Cümân Tercümesi’nden transkribe edilmiş ve ilgili varakların görselleri kitapçığa eklenmiş. Bu ikinci baskıda, Ali Emîrî’nin doğum tarihi tashih edilerek hayatı daha ayrıntılı anlatılmış; özellikle eserleri ve yazıları ile neşirleri daha geniş bir şekilde ele alınmış. Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Besim Atalay tarafından hazırlanıp TDK tarafından basılan neşrine kadar diğer ilim adamları tarafından Dîvânu Lugâti’t-Türk’e dair yapılan istinsah, tercüme ve dizin çalışmalarından örnek sayfalar ikinci baskıda “Ekler” kısmına konulmuş ve böylece bu esere hizmet eden diğer şahsiyetlerin çalışmaları ilim camiasına tekrar hatırlatılmış. Litros Sanat olarak Coşkun Yılmaz’ın X’te paylaştığı tweet’ten yola çıkarak; Divanu Lugati't-Türk’ün ikinci basımının önemini eski Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Argunşah ve Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yasin Yayla ile konuştuk. Buyurun sözü hocalarımıza bırakalım.
Türk dili, kültürü ve tarihi açısından çok yararlı
Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın: Dîvânu Lugati’t-Türk'ün yegâne nüshasının yeni tıpkıbasımının geliştirilerek yapılması Türk dili, kültürü ve tarihi açısından çok yararlı ve hayırlı bir iş olmuştur. Çünkü Kâşgarlı Mahmud'un günümüzden 950 yıl önce yazdığı eser yalnızca bir sözlük değil XI. yüzyıl Türk dünyasının eşsiz bir kültür hazinesidir. Karahanlı, Oğuz, Uygur, Kırgız, Argu, Çiğil vb. dönemin Türk boylarının söz varlığını topladığı bu anıtsal eserine Kâşgarlı'nın Dîvânu Lugâti't-Türk adını vermesi de son derece anlamlıdır. Sözcüklerin açıklandığı maddelerin satır aralarında Türk'ün dilini, töresini, yaşayışını, inancını, geleneğini, mitolojisini buluruz: Örneğin "bars" maddesinde 12 hayvanlı Türk takviminin tarihçesini, "kılıç"tan Türk hakanlarından bazılarına neden "Kılıç" ünvanının verildiğini, "boy"da Türklerin selamlaşma ve tanışma âdetini, "egit"te çocukların nazardan korunması için yüzlerine sürülen ilacın varlığını öğreniriz. Bugünkü gibi XI. yüzyılda da "sarmusak" / "samursak" ikileminin yaşandığına tanık oluruz. Türk hakanının huzuruna gelen elçiye dönüp gitmesi için verdiği izin ve armağana "boşug"; uzaktan gelen hısım akrabanın dönüşü öncesinde verilen ve konu komşu herkesin katıldığı ziyafete de "boşug aşı" dendiğini öğrenirken Türk devlet ve toplum geleneğinin inceliğini kavrarız. "Yövüş"ün açıklamasından hısımlara giyecek ve malzeme yardımında bulunarak, özellikle gerdeğe girecek gelinin çeyizini düzmede yakınlarının ellerinden gelen yardımı yapan atalarımızın nasıl bir toplumsal dayanışma içerisinde olduklarını görürüz. Bu sözleri açıklarken atasözlerimizden örnekler de verir: Örneğin "kan" maddesinde "kanıg kan birle yumas" sözünü tanık gösterir ve açıklamasını "kan kanla temizlenmez, yani fitne barışla yatıştırılır" şeklinde yapar. Kâşgarlı, değil anlamındaki "tegül" sözünün kökenini açıklarken; kaftan anlamındaki "yalma" sözünün Türkçeden Farsçaya oradan da Arapçaya geçtiğini kanıtlarıyla ortaya koyarken dilbilimci kimliğiyle karşımızdadır. Türk boylarının yaşadığı şehirleri dağlarıyla, ovalarıyla, ırmaklarıyla çizdiği haritada gösterirken de coğrafyacı yönünü görürüz. Eserde yaklaşık 6.700 madde başı var, madde içindekilerle birlikte 9 bine yaklaşan bir söz hazinesi bulunuyor. Dîvân'dan 470 yıl sonra W. Salesbury'nin yazdığı İngilizcenin madde başı olduğu ilk sözlükte 5 bin madde bulunduğu göz önüne alınırsa Kâşgarlı'nın bize bıraktığı kültür mirasının değeri daha iyi anlaşılır. Dîvânu Lugati’t-Türk'ü her okuduğumda dilimizin inceliklerini, anlatım gücünü, söz varlığının derinliğini, yeni bir özelliğini keşfediyorum ve yazarı Kâşgarlı Mahmud'u, eseri bularak kültürümüze kazandıran Ali Emiri'yi daima rahmetle anıyorum.
Eklenen yeni bölümler bilim dünyası adına sevindirici
Prof. Dr. Mustafa Argunşah: Ünlü Türk sözlükçüsü Kâşgarlı Mahmud’un 11. yüzyılda yazıp Abbasi halifesine sunduğu eseri Dîvânu Lugati’t-Türk’e olan ilgi son yıllarda çok arttı. Özellikle 1990’da Kültür Bakanlığı tarafından tıpkıbasımının yayımlanmasıyla eser herkes tarafından kolayca ulaşılır oldu. 1940’lı yıllarda Türk Dil Kurumu tarafından basılan Besim Atalay tercümesi altmış yıldan fazla Türkiye Türkologlarının el kitabıydı. 2005 yılında Dankoff-Kelly’nin İngilizce yayımının Türkçeye çevrilmesi; ardından Fuat Bozkurt, Ahmet B. Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu ve Mustafa S. Kaçalin çevirilerinin arka arkaya yayımlanması; yazılışının 1000. yılından sonra bulunuşunun 100. yılı dolayısıyla çeşitli ulusal ve uluslararası toplantılar düzenlenmesi ve son yıllarda eserle ilgili birçok akademik çalışmanın yayımlanması eserin hak ettiği değeri gördüğünü gösteriyor. Yazma Eserler Kurumunun 2017’de birinci, 2024’te ikinci baskısını yaptığı kaliteli tıpkıbasımlar ve tanıtma bölümleriyle eser daha çok bilinir oldu. Mustafa S. Kaçalin tarafından yayıma hazırlanan yeni baskıda Ali Emirî ve eserin bulunuşuyla ilgili bilgilerin güncellenmiş olması ve eklenen yeni bölümler bilim dünyası adına sevindiricidir.
Her okumada yeni şeylerin keşfedileceği bir Türk ansiklopedisi
Dîvânu Lugati’t-Türk’ü yalnız bir sözlük olarak düşünmemeliyiz. O âdeta her okumada yeni şeylerin keşfedileceği bir Türk ansiklopedisidir. Türkçenin tarihî sözlüklerini merakla okuyan birisi olarak yakın zamanda Kaçalin’in çevirisini okudum ve sayfaları her çevirmede bir kez daha şaşırdım. 11. yüzyılda Türklerin kullandığı sekiz binden fazla kelimenin anlamı, atasözleri, Türk boyları ve özellikle Oğuzlar ve damgaları hakkında bilgi, birçok konuda Karahanlı dönemi Türkçesini aydınlatacak gramer verileri… Bazen düşündüren, bazen güldüren tanımlar… Kitabı çeviriyorum, başında saç olmayan kimseye tok denildiği söylendikten sonra gelen “Türklerin genelinin saçı böyledir” cümlesini okuyunca acaba Kâşgarlı Mahmud şaka mı yapıyor, yoksa gerçekten Türk erkeklerinin genelinin başı kel miydi? diye sormadan edemiyorum. Sözlükte ilişmek maddesinde insanların topu tutmak için birbirleriyle yarıştıklarını, ületü maddesinde erkeklerin burun temizlemek için koynunda ipek mendil taşıdıklarını, çürni maddesinde Türk hekimlerinin ishal için ilaç yaptıklarını, Türklerin saygı gösterdikleri ve değer verdikleri kişiye git yerine gidin dediklerini öğreniyoruz. Dîvânu Lugati’t-Türk, herkes için yeniden keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazinedir.
Divan, Türk milletinin hafızası
Doç. Dr. Yasin Yayla: Mahmûd b. Hüseyin el-Kâşgarî [1008-1105] tarafından 1072 Ocak 25’te yazılmağa başlanıp 1074 Şubat 10 Pazartesi günü Bağdâd’da bitirilen Dîvânü Lugâti’t-Türk, Türk dilinin ilk sözlüğüdür. Ansiklopedik mahiyete sahip olan bu eser; Türk dünyasının kelime dağarcığının yanı sıra, XI. yüzyıl Türkçesinin dil hususiyetlerini; kişi, boy ve yer adlarını; halk edebiyatı unsurlarını; tarihî ve coğrafi bilgileri; yazıldığı dönemin siyasî, iktisadî ve içtimai yapısına dair hususiyetleri ve tıbba dair bilgileri içeren bir kaynaktır. Birçok konuda Türkçenin en eski kaynağı olma hüviyetindedir. 6689 madde başını muhtevi olan Dîvân, Türk milletinin hafızasıdır. Unutulanı hatırlama ve bilinmeyeni öğrenme noktasında yeri doldurulamaz bir muhteviyata sahiptir. Bu sebeple; Dîvân’ı okumak, okutmak, üzerine çalışmak ve gelecek nesillere aktarmak elzemdir.
Eserin bilinen tek nüshasının istinsahı yazılışından 192 yıl sonra yani 1266 Ağustos 1 Pazar günü tamamlanmıştır. Ali Emîrî Efendi [1858-1924] tarafından satın alınan bu nüsha, Millet Yazma Eser Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir. Ali Emiri Efendi’nin vefatının 100. yılı münasebetiyle Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından eklemeler ve güncellemelerle eserin ikinci bir baskısı yapılmıştır. Bu baskı, tıpkı baskı ve inceleme olmak üzere iki ciltten müteşekkildir. İkinci baskıda yapılan güncellemeler baskının ehemmiyetini ortaya koymaktadır. Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin tarafından hazırlanan inceleme yazısında, vefatının 100. yılı münasebetiyle basılmasına uygun olarak, Ali Emiri Efendi’nin Dîvân’ı satın alma hikâyesi öne çıkarılmıştır. Bu minvalde Kilisli Muallim Rıfat’ın aktardıklarıyla birlikte, Ali Emîrî Efendi’nin Osmanlı Târîh ve Edebiyat Mecmuası’nda yazdıkları da incelemeye dâhil edilmiştir. İlk defa Dîvânu Lugâti’t-Türk’te yer alan Türk boylarına ait damgaların çizimleri, daha sonra eserden istifade ile bunları anlatan Bedrüddîn el-Aynî’nin Arapça el-‘Ikdu’l-Cumân fî Ta’rîhi Ehli’z-Zamân adlı eserinin nüshalarından tespit edilerek bu baskıya eklenmiştir.
Yorum Yaz