Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
2023, Dimitri Kantemir’in 350. doğum; 300. ölüm yıl dönümü olması nedeniyle Romanya Kültür Bakanlığı’nca Dimitri Kantemir yılı ilan edilmiştir. Kantemir, Romanya ve Türkiye için ortak bir sembolüdür. Kantemiroğlu adıyla bildiğimiz Boğdan Prensi Demetrius Cantemir, Osmanlı kütür ve sanatına eşsiz katkılarda bulunmuştur.
17. yüzyıl, yaratıcı faaliyetlerle geniş bir sahada musiki sanatının gelişimine tanıklık etmiştir. Saray musikisinin bizzat sultanların himayesinde olgunlaşması, sosyal yaşamın her alanında varlığını gösteren mehter musikisi, özellikle Mevlevîlerin çok etkili olduğu dervişlerin dinî ve din dışı musikisi ve halka ait unsurları, üslupları içine alarak gelişme gösteren ve çeşitli geleneklerin bir bileşimini sunan şehir musikisinde bir canlılık yaşanmıştır. Musiki, Osmanlı toplumunun bütün katmanlarınca benimsenen vakit geçirme biçimleri arasında engelleri aşan önemli bir eğlencedir.(1)
Osmanlı kültür evreninin her yüzyılında adından söz ettiren bestekârlar, musikişinaslar ve teorisyenler olmuştur. 17. yüzyıl ve 18. yüzyıl söz konusu olduğunda bu isimlerin başında şüphesiz ki Dimitri Kantemir gelir. Değerli müzikolog Popescu-Judetz’in ifade ettiği gibi “Prens, aydınlanma için Batı’yı izleyen ve Doğu’nun gerçekliğinde yaşayan, iki dünyaya da ait bir insandı.”(2) 18. yüzyıl, Osmanlı tarihinde kültürler ve sınırlar arasında geçişkenliğin, etkileşimin arttığı bir dönemdir. Bir yandan geleneğin vazettikleri diğer yandan dış dünyadan gelen yeni yaşam alışkanlıkları Osmanlı gündelik yaşamının farklı tonlarda resmedilmesine imkân sağlıyordu. Kantemir’in entelektüel portresi Aydınlanma döneminin eğilimlerinin Osmanlı dünyasındaki kişisel örneğini oluşturur. (3)
Osmanlı/Türk müziği bu dönemde Polonyalı Ali Ufki ve Boğdanlı Dimitri Kantemiroğlu gibi hümanist merakı paylaşan, çok dilli iki özel şahsiyetin katkılarıyla yazılı kültüre adapte olur. Ali Ufkî, saz ve söz eserlerinden bir mecmua meydana getirerek Avrupa porte notasını uygulayan ilk kişidir. Kantemiroğlu ise harf notasını icat ederek, peşrevlerle saz semaisinden oluşan geniş bir derlemeyi notaya alır. İstanbul’da devrin en önde gelen bilginleri ve entelektüellerinden oluşan bir kozmosun parçası olan Kantemiroğlu, bildiği dillerin yardımıyla Osmanlı medeniyeti hakkında geniş bir malumata sahiptir. Bu birikimini yazdığı Osmanlı tarihiyle ilgili eserde ortaya koyar. Ancak ona asıl şöhretini kazandıran Kantemiroğlu Edvâr’ı adıyla bilinen, iki kısımdan oluşan eseridir. Çalışmasına tanbur ile başlayan ve musiki teorisini tanbur üzerinden açıklayan Kantemir’in edvârı, İstanbul merkezli “tarz-ı Osmanî” musikiye mahsus ilk özgün müzik teor(4) Entelektüel, müzikolog kimliği karşısında siyasi kararları onu sıkıntılı süreçlere itse de sonraki dönemde teorisyen ve tarihçi yönüyle anılıp saygı görmeye devam edecektir.
(1) Eugenia Popescu-Judetz, Prens Dimitrie Cantemir, Türk Musikisi Bestekârı ve Nazariyatçısı, çev. Selçuk Alimdar, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2000, s. 21.
(2) Eugenia Popescu-Judetz, Türk Musıki Kültürünün Anlamları, çev. Bülent Aksoy, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2007, s. 35.
(3) Bilen Işıktaş, “Tarih, Siyaset ve Müzik Arasında Bir Yaşam: Aydınlanma Çağı’nın Özgün Bir Portresi Kantemiroğlu”, Porte Akademik, Sayı 18-19, 2019, s. 101.
(4) Cem Behar, Kan Dolaşımı, Ameliyat ve Musiki Makamları, Kantemiroğlu (1623-1723) ve Edvâr’ının Sıra Dışı Müzikal Serüveni, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017, s. 85.
Yorum Yaz