Buhran Yüzyılının Bilgeleri

Köşe Yazıları

Tarihimizin farklı dönemlerinde yaşamış pek çok devlet adamı, hükümdar, âlim, sanatkâr, filozof, mutasavvıf gerek yaşadıkları devirde gerekse kendilerinden sonraki kuşaklar üzerinde, sadece yaşadıkları coğrafyalarda değil, İslam dünyasının doğusundan batı ucuna, kuzeyinden güneyine geniş bir sahada derin izler bırakmışlar, siyasi tarihimizin yahut medeniyetimizin temel taşları olarak isimlerini tarihe altın harflerle yazdırmışlardır. Farâbi, Selçuklu veziri Nizamülmülk, İbn Tufeyl, İmam Gazzâlî, Ahmed Yesevi, Dede Korkut, Kaşgarlı Mahmud, İbn Arabi, Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Nasreddin Hoca, Mevlid yazarı Süleyman Çelebi, Hacı Bayram Veli, Yazıcızâde Muhammed, İstanbul’un manevi fatihi olarak kabul edilen Akşemseddin bu bağlamda aklımıza gelebilecek isimlerden sadece bazılarıdır. Söz konusu bu isimlerin her birisi farklı bir yönüyle öne çıkmış, siyasete, eğitime, ilim ve irfan düşüncesine yön vermişler, kolektif aklın en önemli aktörleri olmuşlardır. Bu isimlerin günümüzde yeniden hatırlanıp, eserlerinin, düşüncelerinin ve temsil ettikleri kimliğin daha iyi şekilde anlaşılmasında ise UNESCO’nun adı geçen şahsiyetleri doğum veya ölüm yıldönümleri vesilesi ile bir yıl kapsamında öne çıkarmasının önemli bir katkısının olduğu muhakkaktır.

Son ayına girdiğimiz 2021 senesi işte tam da bu çerçevede gerek UNESCO gerekse Cumhurbaşkanlığımız tarafından sırasıyla Yunus Emre, Ahi Evran ve Hacı Bektaş-ı Veli yılı ilan edilmişti. Bu durum adı geçen büyük değerlerimizin bir kez daha hatırlanmasına, muhtelif resmi veya sivil kuruluşlar, dernekler ve üniversiteler tarafından çok sayıda etkinlik düzenlenmesine neden oldu. Söz konusu bu üç büyük velinin hayat hikayeleri, yaşam tarzları, fikirleri ve yetiştirdikleri talebeler değişik vesilelerle gündeme taşındı. Ahi Evran, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre daha ziyade Türkçe konuşan topluluklar içerisinde etkili olmuşlar, Türk kültürünün ve dilinin o dönemde yeniden öne çıkmasına katkı sağlamışlardı. Bunlardan bilhassa Yunus Emre kaleme aldığı Divan ve Risâletü’n-Nushiyye adlı eserleriyle dönemin insanına, kişinin kendini bilmesinin önemini, Allah sevgisini ve dünyanın geçiciliğini, birlik ve beraberlik ruhunu anlatmaya çalışmıştı. O aynı zamanda Türkçe’nin bu yüzyıldaki en önemli temsilcileri arasında kabul edilmişti. İşte bu bilgiler 2021 yılı içerisinde sıkça gündeme getirildi. İçerisinde bizzat fakirin de yer aldığı pek çok panel, çalıştay, sempozyum düzenlendi alanında uzman isimler tarafından konferanslar verildi.

Sözünü ettiğimiz bu üç büyük şahsiyetin hayatına dair bazen müstakil, bazen de üçü bir arada anılmak suretiyle etkinlikler düzenlendiği gibi, kitaplar hazırlandı ve belgesel çekimleri yapıldı. Yunus Emre’ye dair yapılan ilk etkinliklerden birisi Şubat ayı içerisinde Ahmet Yesevi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Sultanbeyli Belediyesi’nin müşterek etkinliği olarak; Şubat ayı içerisinde gerçekleştirilen panelin ardından, Nisan ayı içerisinde “Ahmed Yesevi’den Yunus Emre’ye Türk Tasavvuf Düşüncesi” çalıştayı gerçekleştirildi. Ülkemizin duayen akademisyenlerinden Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın ve Prof. Dr. İskender Pala’nın açılış konferanslarını gerçekleştirdiği bu panelde alanında uzman isimler değerli bilgiler verdiler.

İlerleyen aylarda bazı üniversitelerde müstakilen Yunus Emre konferansları düzenlendi. Bu konferanslarda öne çıkan en önemli isim ise, ömrünü Yunus Emre’ye vakfetmiş, aynı zamanda yıl içerisinde Yunus Emre hakkında üç tane de kitap neşretmiş olan Mustafa Özçelik oldu. Yıl boyunda Ahilik ve Ahi Evren bağlamlı olarak yapılan etkinliklerin baş aktörü ise kıymetli çalışmaları ve eşsiz kütüphanesi ile tanıdığımız Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal oldu. Köksal, muhtelif kurumlarda çok sayıda konferans verdi, televizyon programlarına katıldı ve pek çok panelin konuşmacısı oldu ve bu ay içerisinde Eskişehir’de düzenlenen Ahi Evren ve Ahilik Bilgi Şöleni’ni organize etti.

2021 yılı kapsamında Yunus Emre ile ilgili olarak İstanbul, Eskişehir, Ordu/Ünye, Afyonkarahisar, Karaman, Antalya gibi şehirlerde etkinlikler düzenledi. Yunus Emre Enstitüsü, Türk Dil KurumuTürk Tarih Kurumu tarafından Yunus Emre’nin eserleri neşredildi. Doğu ve Güneydoğu’daki illerimizde, bazılarına fakirin de konuşmacı olarak katıldığı etkinlikler ve konserler tertip edildi. Aynı şekilde Türk Dil Kurumu tarafından da benzer etkinlikler organize edildi. Fakir tarafından Anadolu Üniversitesi bünyesinde “Yunus Emre Söyleşileri” tertip edildi, ATV bünyesinde hazırlanan “Bizim Yunus” adlı dizinin danışmanlığı yürütüldü. Hacı Bektaş Veli için Ankara’daki Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi’nin liderliğinde muhtelif illerde panel ve çalıştaylar tertip edildi. TRT Radyo 1 kanalında Hacı Bektaş Veli programları tertip edildi. Ayrıca Esenler Belediyesi tarafından Ekim ayında Hacı Bektaş Veli çalıştayı tertip edildi. Her üç velinin hayatını bir arada ele alacak şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ümraniye Belediyesi, Üsküdar Belediyesi, Sakarya Üniversitesi, Marmara Üniversitesi sempozyum, çalıştay veya panel tertip ettiler. Bununla birlikte bu konuya dair yıl içerisinde gerçekleştirilen belki de en kapsamlı çalışma Özcan Ünlü’nün editörlüğünde Esenler Belediyesi tarafından hazırlanan “Diriliş Devri’nin Ruh Mimarları: Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran” başlıklı kıymetli yazarların yazılarının yer aldığı kitap oldu. Bu eserde farklı yönleri ile Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve Ahi Evran ele alındılar.

Burada kısaca söz ettiklerim ve daha nice faaliyetin, Anadolu’nun Moğol istilası altında olduğu, siyasi otoritenin kaybolduğu buhran devrinde eserleri ve yaşam tarzlarıyla toplumu derinden etkileyen bu büyük şahsiyetlerin çok daha iyi şekilde anlaşılmasına hatırı sayılır bir katkı sağladıkları muhakkaktır. Farklı görüş ve ideolojilere mensup sivil kuruluşlar başta olmak üzere kamu kurumu ve kuruluşlarının, yazılı ve görsel medyanın, köşe yazarlarının, akademisyenlerin, yöneticilerin, sanatçıların adı geçen üç veliyi öne çıkaran faaliyetler gerçekleştirmiş olması, bu değerlerimizin halen toplum ve kamu nezdinde edindiği yeri ortaya koyması bakımından memnuniyet vericidir. Bununla birlikte Ahi Evran’ın kurmuş olduğu, bereketi, iyiliği, adaleti ve sosyal ahlakı, hepsinden öte iyi bir insan olmayı merkeze alan ahilik sisteminin halen yeterince toplumda karşılık bulmadığını görmek ise üzücüdür. Aynı şekilde Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre’nin eserlerinin mahiyetinin geniş kitlelere ulaştırılması konusunda yine yeterince gayret gösterildiğini söylemek de pek mümkün görünmemektedir. Yapılması gereken ise, söz konusu şahsiyetlerin eserlerinde vermiş oldukları mesajı, insan sevgisini, Allah sevgisini, hakikate ulaşmanın yollarını eserlerini merkeze alacak şekilde çok daha geniş kitlelere ulaştırmak olmalıdır. Bu konuda gayretlerine yakinen şahit olduğum Ahmet Yaşar Ocak, Mustafa Özçelik, Erdoğan Boz, Mehmet Fatih Köksal, Ahmet Taşğın, Harun Yıldız, Mustafa Tatçı, Ömür Ceylan, Ekrem Demirli, Orhan Kemal Tavukçu, İsmail Güleç hocalarıma, sevgili Mehmet Hakan Kekeç ve Mahmut Ulu kardeşlerime bu vesile ile minnettarlığımı ifade etmek isterim. Onlar ve ismini sayamadığım daha pek çok isim yıl boyunca “buhranlı yüzyıl”ın neden ve nasıl bir medeniyet yüzyılı olduğunu da anlatmaya gayret ettiler.

Yorum Yaz