Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Yakın zamanda kendi bestelerinden oluşan “Onur Aymergen Quintet - LUNAR” albümü de çıkan müzisyen Onur Aymergen, sanata ve müziğe dair tutkusunu Litros Sanat okuyucuları için paylaştı. Ailesinde amcası dışında hiçbir sanatçı olmadığını, onun da çok iyi bir ressam olduğunu ifade eden Onur Aymergen: “... Müzik ise içimde her zaman çok büyük bir tutkuydu. Gitarda aldığım ilk dersi ise hiç unutmuyorum. Tellere dokunup sesler çıkarmaya başlayınca gitarist olacağımı o an hissetmiştim” diyor.
Sizi çok iyi bir gitaristle tanıştıracağım. Gitar onun yaşama sevincinin kaynağı diyebilirim. Bunu nereden mi biliyorum? Çünkü konserinde kendisini izlerken o tutkuyu ve gitarıyla olan bağını gördüm ve hissettim. Bazı sanatçılar gerçekten mesleğini çok büyük bir aşkla icra ediyorlar. Size o aşkı, enerjiyi hissettiriyorlar. Zaten sanatta o tutkuyu, aşkı dinleyenlere hissettirmek değil midir? Müzisyen, gitarist Onur Aymergen’de o sanatçılardan birisi. Sanatçı Muhlis Berberoğlu’nun konserinde kendisine gitarıyla eşlik eden ve dinleyenleri tarafından büyük alkış toplayan müzisyen Onur Aymergen’le konser öncesinde çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Gelin isterseniz ben daha fazla lafı uzatmadan sizi müzisyen Onur Aymergen ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportajımızla baş başa bırakayım.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1980 yılında Ankara’da doğdum. Uzun yıllardır sahnedeyim. Aynı zamanda bestecilik yönüm de var. Bugüne kadar birçok projeye beste verdim, düzenlemeler yazdım ve icracı olarak da yer aldım. Bunun dışında prodüktör olarak da iki çalışmam var. Birçok farklı müzik kültürü ile ilgili çalışmalar gerçekleştirdim. Çok yönlü bir müzisyen olduğum söylenebilir. Yakın zamanda bestelerimden oluşan “Onur Aymergen Quintet - LUNAR” isimli albümüm Losen Records şirketinden yayınlandı.
(Hakan Akar ve Onur Aymergen)
Ailenin müzisyen olması bir sanatçı için büyük avantaj
Eşiniz de sizin gibi bir sanatçı. Ailecek sanatçı olmanızın sanatınız üzerindeki etkisi nedir?
Eşim Eda Aymergen de keman sanatçısı ve Orkestra Akademik Başkent’in kuruluşundan bu yana orada çalıyor. Eşimin müzisyen olması sayesinde işlerimizi çok daha rahat idare ediyoruz. Bunun dışında da şehirlerarası, yurt dışı konserler ve etkinliklerde her zaman bana destek oldu. Hiç unutmuyorum Mısırlı Ahmet ile Sina Çölü’ne yirmi günlüğüne gittiğimde kızım İda 1,5 yaşındaydı ve eşim gitmem için desteğini hiç esirgemedi. Bence ailenin müzisyen olması avantajlı bir durum.
Gitara olan ilginiz nasıl başladı?
Çocukken blok flütle duyduğum her melodiyi çalmaya çalıştığımı çok iyi hatırlıyorum. Küçük yaşlarımda da şimdi olduğu gibi Batı Klasik Müziği’ni çok seviyordum. Ayrıca resim çizmek en çok sevdiğim diğer eğlencemdi. Ailemizde amcam dışında hiçbir sanatçı yoktu, o da çok iyi bir ressamdı. Müzik ise içimde her zaman çok büyük bir tutkuydu. İlkokulda piyano çalmayı çok istiyordum, o zamanlar org vardı. Annem de gitarı çok seviyordu ve birlikte bir müzik kursuna gittik. Orada annem benim gitar çalmam için tam anlaşırken kursun sahibi bana dönüp hangi çalgı aletini sevdiğimi sordu. Bende org diye yanıtlayınca annemle apar topar eve döndük. Yıllar sonra annem elinde bir gitarla geldi ve beni bir kursa yazdırdı. O ilk dersi hiç unutmuyorum. Tellere dokunup sesler çıkarmaya başlayınca gitarist olacağımı o an hissetmiştim. Özhan Gölebatmaz ile klasik gitara başladım, bir buçuk sene çalıştıktan sonra Suat Demirkıran ile iki sene Klasik Flamenko çalıştım.
Enstrüman çalmanın insan hayatına etkisi çok büyük
Birçok sanatçı müziğe gitarla başlıyor. Bize biraz sanatçı gözüyle anlatır mısınız zorluklarını ya da bu enstrümana başlamak isteyenler için önerilerinizi?
Öncelikle gitar çalgısı bir eşlik çalgısıdır piyano gibi. Armoni ve melodiyi birlikte seslendirebildiğiniz nadir çalgılardandır. Gitarda bir ses çıkarabilmek için iki hareket yapmanız gerekir; sağ el ile bir vuruş, sol el ile de gerekirse gitar klavyesinde bir yere basmanız gerekir. Ayrıca sol el parmaklarının sadece dördü ile klavyeye basabileceğinizden ötürü armoni ve melodiyi blok çalmak için 4 parmağınız vardır. Öte yandan sağ elde kullanılan tekniklerle çok farklı tınılar ortaya çıkarılabilir. Birçok müzisyen genellikle müziğe piyano veya gitar ile başlıyor. Çünkü bu çalgılar tek başına bir şarkı/eser çalabilmek için yeterli oluyor. Bir enstrümana başlamak isteyenler için birçok önerim olabilir ama bunlardan en önemlisi hangi seviye ve müzik tarzı olursa olsun enstrüman çalmanın insan hayatına çok büyük bir katkısı olduğudur.
Andrei Kondakov, Mısırlı Ahmet, Stephane Galland, Tcha Limberg, Nedyalko Nedyalkov, Florian Hoefner ve Sanem Kalfa gibi önemli sanatçılarla sahne aldınız. Sizden dinleyebilir miyiz bu isimleri ve onlarla olan en unutulmaz konser anılarınızı?
2020 yılında Nevi isimli Türk-Rus ortak projemiz ile “Nevi-Istanbul Edition” isimli albümümüzü yayınladık. Piyanoda Andrei Kondakov, trompette Tolga Bilgin, kontrbasta Ozan Musluoğlu ve davulda Aleksandr Bozhenko yer alıyor. En son 2022 Haziran ayında Moskova Caz Festivali’nde sahne aldık ve çok güzel anılarla döndük. Mısırlı Ahmet ile çalışmam ise daha önceye dayanıyor. Kendisini 2000’lerin başından beri takip ediyordum. 2015 yılında Kaz Dağları’nda onun ritim kampında tanıştık ve Mısır’ın Sina Çöllerinden Brüksel’e kadar birçok konser gerçekleştirdik. Bu değerli sanatçılarla şimdi aklıma gelmeyen daha nice unutulmaz konser anılarına sahibim. Öte yandan Aydın Esen’le birlikte çalmayı da çok isterdim.
Gençlerde müziğimize olan ilgi az
Türk müziğine dair bir özeleştiri yapmanızı istesem ne dersiniz?
Bu zor ve geniş bir soru ama kısacası ben ülkemizde oryantalizmin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Yani gençlerde Türk Halk Müziği’ne ve Klasik Türk Sanat Musikisine olan ilgi, Batı müziklerine göre daha az diye düşünüyorum. Burada çağında özellikleri ağır basıyor. Tarihte de bu şekildedir. Hangi medeniyetler ekonomik ve politik olarak güçlüyse onların kültürlerine ilgi artmıştır. Belki bizimde bir özeleştiri yapmamız gerekir bu konuda. Müzik sonsuz bir konu, her müzik türünden ve kültüründen öğrenebileceğimiz konular var.
Yakın geçmişte kendi bestelerinizden oluşan bir albüm çıkardınız. Albümünüzü ve bestelerinizin hikayesini sizden dinleyelim isterseniz.
Onur Aymergen Quintet - “LUNAR” albümü 27 Ocak 2023’te Norveçli firma Losen Records’tan yayınlandı. Albümde 7 bestem yer alıyor, bir tanesi iki bölümlü. Albümde piyanoda Can Çankaya, trompette Tolga Bilgin, kontrbas da Apostolos Sideris, davulda ise Turgut Alp Bekoğlu yer alıyor. Albüm daha ortada yokken, Turgut abiyle telefonda albüm konusu açıldı ve o sohbetten sonra onun önerileriyle albüm çalışmalarımı hızlandırdım. Trompette uzun yıllardır çaldığım Tolga Bilgin’i düşündüm. Yazdığım müzikler de aksak ritim ve poliritmik unsurlar var. Bu konularla ilgilenen bir kontrbasçı düşünüyordum. Apostolos Sideris’i de sosyal medyadan takip ediyordum ve iletişime geçtim. O da gruba katıldı. Onunla ilk çalışmamız oldu. Piyanoda ise yıllardır hayranlık duyduğum piyanist Can Çankaya ile konuştum. O da bize katıldı ve kayıtları 3 günde bitirdik. “Yeditepe” şarkısı 7/4 zamanlı bir parça. İstanbul’un da eski adı Yeditepeli İstanbul’dur ve parça içinde birçok farklı bölümü barındırıyor. İkinci parçanın adı “Spring”. Çünkü içimde uyandırdığı his bana baharı anımsatıyor. Üçüncü parça “Hüseyni”; bir Türk makamı. Başkent Üniversitesi’nde Müzikoloji yüksek lisans tezim “Makamsal Armoni ve Gitar Üzerinde Uygulamalar” idi. Bu Kemal İlerici’nin yazdığı ilk makam armoni kitabından, onun son öğrencilerinden Prof. Melik Ertuğrul Bayraktarkatal’ın geliştirdiği sistemin gitara uygulaması idi. “Hüseyni” parçasında ise bu armonileri kullanarak John Coltrane’in “A Love Supreme” albümüne eklektik olarak bağlanarak seslendirdiğimiz bir parça. Dördüncü ve beşinci parçalar ise albümün isim parçası “Lunar Part I ve Part II”. 9 zamanlı bir vals şeklindeki bu parçayı pandemi döneminde yazdım ve Sina Çölü’nde gördüğüm dolunaya ithafen bu parçayı besteledim. Altıncı parça “Winter”. Bu da 11/8 zamanlı (Makedon 11’i) bir parça ve kış mevsimini anımsattığı için bu adı aldı. Yedinci parça “African Ballad” ise Melis Sökmen ile gerçekleştirdiğimiz Afrika turnesinden sonra yazdım. Bu parçayı da orada buluştuğumuz, müzik yaptığımız gözleri gülen Afrikalı çocuklar için besteledim. Şarkının sonundaki melodiyi de kızım İda Aymergen söyledi. Albümün son parçası “Northern Lights” ise beni 2000 yılından beri etkileyen Nordik caz müziğine bir göz kırpma.
İnternet yokken notalar çok daha değerliydi
Ortaokul ve lisede birçok gitarist gibi Blues ve Rock müziğini çok seviyordum. Beni en çok etkileyen gitaristler Süleyman Bağcıoğlu, Cem Kısmet (Pilli Bebek) ve Gürbüz Barlas idi. Onları hayran hayran izlerdim. 1990’larda Ankara’nın blues ve rock müziği çok popülerdi ve her akşam farklı yerlere gidip abilerimizi dinlerdik. 90’larda internet vs. birçok imkan yoktu, tek kaynak müzikti ve notalar çok değerliydi. Biz de Ankara’nın en önemli kaset ve nota merkezi olan “Hayri” isimli bir dükkandan bunları temin etmeye çalışıyorduk. Para biriktirip albüm notaları satın aldığımı çok iyi hatırlıyorum, ama her şeyin notası da yoktu. Caz müziğine başladığımda ise değerli üstat Tuna Ötenel’in birkaç cümlesindeki önerileri gerçekleştirmemin yıllar aldığını söyleyebilirim. Diğer en büyük kaynağımız kulağımız ve dinlediğimiz müziklerdi. 90’larda ve sonrasında doğan müzisyenler internet vs. birçok imkana sahip olduklarından, bizim jenerasyonu ve bizden öncekileri anlamaları biraz zor olabilir. Müzik bizim için en büyük kaynaktı, sürekli sevdiğimiz parçaları kulaktan çıkarmaya çalışıyorduk ve müziği yavaşlatma uygulamalarımız yoktu. Bu nedenle birçok şeyi müziğin kendisinden öğrendiğimi belirtebilirim.
2008’de Berlin’de verdiğim konserimi unutamam
Benim için en değerli konserlerimden bir tanesi yanılmıyorsam 2008 senesinde Berlin’deki A-Trane Caz Kulübü’nde verdiğimiz konserdi. O zamanlar “MCNKY” isimli bir grubumuz vardı, benim bestelerimi çalıyorduk. Berlin genç caz sahnesinden “Subtone” isimli grupla beraber sahne aldık. Orada beni en çok etkileyen şey ise seyircilerin dikkatli bir şekilde hiç ses çıkarmadan sadece müziği dinlemeleriydi. Konser sonrasında bize hislerini ve yorumlarını belirtmişlerdi. Ayrıca müzisyenlerin çalgılarına olan hakimiyeti ve bilgileri de beni çok etkilemişti. Özellikle Subtone grubunun lideri ve piyanisti Florian Hoefner’in besteciliğini ve çalışkanlığını hiç unutmuyorum. Şimdilerde hem besteciliği hem de grubuyla ödülden ödüle koşuyor.
Yorum Yaz