Gökte yapılan şehir: Kudüs

Köşe Yazıları

İsrail işgalinin geldiği noktayı yansıtması açısından bir rakam vereyim: Toplam 27.000 kilometrekarelik Filistin topraklarının, bugün 21.000 kilometrekaresi İsrail işgalcilerinin elinde. Kalan 6.000 kilometrekare ise Filistin’e ait. Bu alan da üçe tasnif edilmiş : A, B,C bölgeleri. A bölgesi sözüm ona Filistinliler dışında kimsenin giremeyeceği alanlardan oluşuyor. Fakat İsrail askerleri dilediği zaman girip operasyon yapabiliyor. Özetle Filistinliler sıkıştırıldığı bu küçük alanda da özgür değiller. İsrail’in işgalciliği, çocukları, yaşlıları, hastaları da öldürmesi, teolojik bir referansa atıf yapıyor : Arz-ı Mev’ud. Tevrat’ta iki yerde geçiyor. Vâdedilmiş toprak. Büyük İsrail, Mezopotamya’yı da içine alarak Anadolu’nun bir kısmına değin uzanıyor. Sadece Filistin’le sınırlı değil. Yahudiler, bu teolojik kaynağa göre, kendilerini tek ve üstün kavim görüyor. Onlara göre, yeryüzünde tek ırk var, Yahudiler. Diğerleri, ancak Yahudilere hizmet etmek üzere yaratılmış "mahluk"lar. İsrail, Kudüs dahil, Mezopotamya’yı Yahudileştirmek için adım adım ilerliyor. Uluslararası bütün yasaları, sözleşmeleri, hukuksal çerçeveleri çiğniyor, yok sayıyor. Bir zamanlar İngiltere’nin bölgeye jandarma olarak bırakıp gittiği İsrail, 1950’li yıllardan itibaren ABD’nin bir eyaleti gibi orada bir terör ve ölüm makinası gibi davranıyor. Yüzü aşkın BM kınama kararını umursamıyor. Gazze’de çocuklar öldürülüyor. Hastaneler, ambulanslar bombalanıyor. Siyonistler, tarihin en vahşî, en kirli saldırısını yürütüyor.

Kudüs’te vaktiyle güzel bir insanla tanışmıştık : Şeyh Abdulkerim Abdulkadir. Şazeliyye’nin Aleviyye kolundan. Afganî tekkesi olarak bilinen dergahın şeyhi. El-Aksa’da imametinde bir namaz kılmıştık. Sonrasında bu güzel insanın etrafında halkalanıp niyaz etmiştik. Şeyh Abdulkerim, sürekli dua etmişti. Hz. Ömer’den, Selahaddin-i Eyyubî’den, Sultan II. Abdulhamid’den ve Sn. Erdoğan’dan söz etmişti. Vahdet ehli bir zat. “Biz Türküz. Siz Filistinlisiniz.” dedi, “evinize hoşgeldiniz.” Yol arkadaşım Abdulaziz Biçkioğlu, gezi kesinleştiğinde Kur’an’dan bir tefeül yaptığını ve Hac suresinden şu ayetlerin çıktığını anlattı: “Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.”

Sonrasında gün boyu dolaşmıştık. Kesintisiz rahmet yağmıştı. Islanmıştık. Zaman zaman surdan çıkıp eski Kudüs’ün sokaklarında dolaşmıştık. Türk olduğumuzu öğrenince Filistinlilerin tutumunu görmeliydiniz. Bizi o kadar çok seviyorlar ve kardeş görüyorlar ki… Zaten Filistin sokaklarında bir Türk'ün var olması onların kendilerini güçlü hissetmesi için yeter sebep. Sadece buraya gelin, diyorlar. Sizden başka bir şey istemiyoruz. Kudüs’e gelin. Heyetimizde yer alan herkes aynı duygular içindeydi. Kudüs’te gönlümüz ve özümüz kabarmış bir halde, gözlerimiz yaşlı dolaştık. Her sokakta Kanuni’den, Hz. Ömer’den, Selahaddin’den, Abdulhamid ve Abdulaziz’den, Yeni Türkiye’den, TİKA’dan bir iz var. Bir eser karşılıyor sizi her adımda. Filistinlilerin gözü Türkiye’de. Israrla her Filistinli, “siz ev sahibisiniz, biz misafiriz. Siz Arapsınız, biz Türküz. Siz ağbisiniz, biz küçük kardeşiz” diyorlar. Türkiye’nin Filistin davasına daha çok sahip çıkması gerekiyor.

Yorum Yaz