Görünmez bir üvey evlat: Kültür Sanat Gazeteciliği

Güncel KÜLTÜR SANAT

 

Kültür sanat dünyasının çeşitliliği her geçen gün artıyor. Yeni üretimler yapılıyor, yeni sanatçılar ortaya çıkıyor, yeni keşifler yapılıyor. Kültür sanat gazeteciliği ise yoluna bütün bu şenlikte devam etmeye çalışıyor. Litros Sanat’ın 100. sayısında manşetimizde bu sefer kültür sanata değil de kültür sanat gazeteciliğine yer verelim istedik. Ülkemizde geçmişten günümüze nasıl bir yol kat ettiğinin bir haritasını çıkardık. Sonrasında da alanda aktif bir şekilde yer alan kültür sanat gazetecilerine; kültür sanat gazeteciliğinin anlamını, günümüzdeki yerini nasıl gördüklerini sorduk. Kültür sanat gazeteciliğinin neler ifade ettiği ve geleceği ile ilgili sorularımızı; Anadolu Ajansı Kültür Sanat Haberleri Müdürü Bünyamin Yılmaz’a, Akşam Gazetesi Kültür Sanat Şefi Bedir Acar’a, TV Editörü Suavi Kemal Yazgıç’a ve Türkiye Gazetesi Kültür Sanat Şefi Murat Öztekin’e sorduk. 

İlk Kültür sanat gazeteciliği hamleleri

Oynar başlı matbaa Avrupa’da kullanılıp yaygınlaştıktan hemen sonra Osmanlı İmparatorluğu’na gelir. 1493 yılında İspanya baskısından kaçan Museviler oynar başlı matbaayı yanlarında getirmişlerdi. Bunun yanında devlet eliyle basım yapan ilk matbaa 1729 yılında basım yapmaya başlayabilmişti. Dini basımlar basma izni olmayan bu matbaa bilimsel yayınlar basmış ve halkın ilgisi bu yayınlara sınırlı kalmıştı. Matbaada ilk Türkçe yayınların basımında Macar asıllı İbrahim Müteferrika’nın önemli bir etkisi vardı. Matbaada basılan yayınlar çok sınırlı bir çevrede kaldı halkta tam anlamıyla karşılık bulunamadı. 

Tercüman-ı Ahval ilk çıktığında içerisindeki bölümler; iç haberler, dış haberler ve ilanlar ana başlıklarıyla toplanmıştı. Gazetede yayınlanan ilk tefrika İbrahim Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı eseri olmuştu. Aslına bakarsak Türk basın tarihindeki ilk kültür sanat eserini Şinasi’nin Şair Evlenmesi olarak görebiliriz. O dönem gazeteler kitaplardan daha popüler olduğu için ilk eserler de tefrikalar halinde gazetelerden verilmekteydi. Tefrikaları kültür sanat gazeteciliği kapsamında düşünmezsek eksik tespit yapmış uzmanlık alanının etki gücünü daraltmış oluruz diye düşünüyorum.

Türkiye'de fikir gazeteciliğinin öncüsü Şinasi’yi ve kadrosundan yetişen Namık Kemal ile birlikte Türk basın tarihinde önemli bir konum elde ettiler. Tasvir-i Efkâr, edebiyat alanında yepyeni yaklaşımlar oluşturdu. Okur mektupları da bu gazete için çok önemli bir yer tuttu. 24 Ekim 1870 yılında yayına giren Diyojen de siyasal mizah meselesiyle ilgili önemli bir adım atmış ilk Türk mizah gazetesidir. Diyojen’de karikatürlerin de olduğunu düşündüğümüzde kültür sanattan farklı bir formda beslenme olduğunu söyleyebiliriz. 

Servet-i Fünun’un kültür sanata alanındaki yeri

1893 Şikago uluslararası Fuarı'nda ödül kazanacak kaliteyi kazanan Servet-i Fünun, dönemin en önemli kültür, sanat ve düşünce dergisi olarak gösterilebilinir. Öyle ki dergi adeta Edebiyat-ı Cedide adında bir akım oluşturmuş. Servet-i Fünun’un basın fotoğrafçılığına ve fotoğraf sanatına olan katkısı da tarihe geçiyor. Dergi ilk defa amatör fotoğrafçılar arasında düzenlenen yarışmayı organize etmiş. Uluslararası kültür sanat titizlikle takip edilmiş. Derginin 526. Sayısının 4. sayfasında çeviri edebiyat eleştirileri dergiye yansımasının yanı sıra Yunanistan’da Serigo Adası açıklarında keşfedilen bir heykelden de bahsedilmiş. 1901 yılında basılan bu dergi hem mizanpaj hem de görsel kullanımı açısından çok başarılı konumda gözüküyor.

Osmanlı’dan günümüze kadar süregelen zaman içerisinde kültür sanatın nasıl bir gelişme ve değişim gösterdiğine baktığımızda Cumhuriyet döneminin Cumhuriyet Gazetesiyle başladığını söyleyebiliriz. Cumhuriyet Gazetesi kurulduktan 10-15 yıl sonra günümüzdeki kültür sanat sayfalarına yakın bir formda çıkmaya başlıyor. Kültür Sanat Haberciliği tarihimizde Cumhuriyet’in yanına Milliyet’in kültür sanat gazeteciliğini ve özel haberciliğini de mutlaka doğru incelemek gerekir. Günümüzde de dijitalleşmeyle birlikte çok başka bir boyuta erişmiş bir anlayış görünüyor. 

Kültür sanat; içerisinde edebiyattan müziğe, sinemadan tiyatroya, gelenekli sanatlardan plastik sanatlara kadar geniş birçok alanı içerisinde barındırıyor. Kültür sanat takipçileri ilgi duydukları alanı takip etmenin ötesinde ilgi duydukları sanat dalıyla ilgili yazılanları ve o dal hakkındaki gelişmeleri takip ederler.

Gazetecilik, halkı aydınlatma ve doğru bilginin yani enformasyonun sağlıklı şekilde dolaşımda bulunmasını sağlayan bir meslek diyebiliriz. Gazeteciler, toplumun bilgi ve ilgisini geliştirecek, dönüştürecek, gerçekliğin kurgusal olarak yayımlanacak medya organizasyonunun yapısına, teknolojisine ve ideolojisine göre yeniden kurgulanan haberi en doğru ve en hızlı şekilde ulaştırılmasını sağlıyor. Gazeteciler makale yazamazlar ancak hikâye yazabilirler. Hikâyelerin yapıları, olay örgüleri ve anlatıcıları mevcuttur. Dil yeteneğini kullanan gazeteciler dünyanın her yerinden gelen hikâyeleri kurgularlar.

Kültür sanat gazeteciliğinin son yıllarda kendisini ajans haberciliğine dönüştürdüğünü gözlemlemekteyiz. Ajanslardan gelen haberlerin sunulması dışında yeniden üretim ve özel haber gitgide azalıyor, haberler sıradanlaşıyor, günceli özel dinamiklerle takip etmek de zorlaşıyor. 

Takvim yaprakları ilerledikçe kültür sanat haberciliğinde çok başka değişimler ve örnekler görsek de ilerlemeyen yegâne şeyin bu alana verilen değer olduğunu söyleyebiliriz. Maalesef gazetecilikte üvey evlat muamelesi gören bu alanı direnen kalem erbapları yaşatıyor. Başkanımız M. Tevfik Göksu’nun öncülüğünde çıkarmış olduğumuz gazetemizin 100. Sayısı çıkıyor. Gazetemizi Türkiye’nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi sloganıyla çıkardık. Hem dijitalleşmeye ve hıza vurgu yaparken hem de nesillerimize tohum ekecek kültür sanat gazeteciliğinin itibarını arttırmak istedik. Her sayının manşetini kültür sanatın bir alanına ayırırken 100. Sayımızı kültür sanat gazeteciliğinin dertlerini dile getirmek üzere kurguladık. Kültür sanat gazeteciliğinin neler ifade ettiği ve geleceği ile ilgili sorularımızı; Anadolu Ajansı Kültür Sanat Haberleri Müdürü Bünyamin Yılmaz’a, Akşam Gazetesi Kültür Sanat Şefi Bedir Acar’a, TV Editörü Suavi Kemal Yazgıç’a ve Türkiye Gazetesi Kültür Sanat Şefi Murat Öztekin’e sorduk. 

Derinlikli olanı yakalama çabası

 Murat Öztekin (Türkiye Gazetesi Kültür Sanat Şefi)

Kültür sanat gazeteciliği, benim için “flashlara” dayalı bir atmosferde kalıcı ve derinlikli olanı yakalama çabası... Bazen bir edebiyatçının gözünden dünyada olan biteni anlamlandırmaya çabalıyoruz, bazen bir sergiyle farklı fikirlere kapı aralıyoruz, kimi zaman antik şehirlerden bugüne dersler sunan keşifler yazıyoruz, yeri geldiğinde kitapların satırlarındaki gerçekliklere davet ediyoruz ve hepsinde insanları geçici gündemin, kalıcı tarafına bakmaya çağırıyoruz. Bütün bunlar çoğu zaman bir misyon icra etmenin manevi hazzını veriyor. 

Kültür sanat haberciliği, gazeteciliğin genelinde olduğu gibi dijitalleşmenin sancılarını yaşıyor. Üstelik “kırılgan” olduğu için bunu daha şiddetli hissediyor. Geleneksel medya daralırken -eski ve oldukça yanlış bir bakış açısıyla- kültür “ilk atılacak şey” olarak görülüyor. Hâlbuki basılı gazeteyi, internetten farklı kılan ve hayatta tutacak orijinal muhteva kültür sanatta yatıyor! (Nitekim Batılı medya kuruluşları buna göre strateji geliştiriyor.) Öte yandan dijital dünyanın sürat ve sığlığında da kültür sanata hayat hakkı tanınmayabiliyor. Böyle bir atmosferde kültür sanat gazeteciliği yapmak kolay değil. Ancak her iki cephede de birikim ve farklı bakış açısıyla hem orijinal hem de renkli işler yapmak mümkün. 

Tanıtımcı muamelesi görülüyor…

Temelde “hegemonik” yapı bulunsa da kültür sanat gazeteciliğinde göze batan birçok problem var. Habercilik reflekslerinin ve kritiğin arka plana atılıp bir PR’cı gibi “tanıtım” odaklı işler yapılması, belirli konulara aşağılık kompleksiyle yaklaşılması, dar bir çevredeki benzer isimlerle yayınlar çıkarılması gibi birçok sıkıntıyı bir çırpıda saymak mümkün…

“Bize laf lazım…”

 Suavi Kemal Yazgıç (TV Editörü)

Mesleğe ilk girdiğimde bir ekonomi dergisinde muhabirlik yaptım. Dönem dönem siyasi, ekonomik haberler, ucundan kıyısından da olsa magazin haberciliği yapmak durumunda kaldım. Kültür-sanat gazeteciliği soluk alıp verdiğim saha oldu benim için. Zaten kişisel meraklarımın, muhabbetimin peşinden gittiğim tek alan kültür-sanat oldu çünkü. Başka hangi işi yaparsam yapayım gözüm edebiyat dergilerinde, şiirlerde, romanlarda, öykülerde oldu. Bir kitap hakkında yazmak, bir yazarla/şairle röportaj yapmak bu sebeple sevdiğim bir uğraş oldu. Kültür-sanat muhabirliği benim için merak ettiğim alanlarda kendim için aldığım haberleri paylaşma ve paslanmaktan korunma aracı oldu. Rahmetli Ayşe Şasa “bize laf lazım” derdi. Pek çok kanaldan pek çok yeni fikri, cümleyi eseri takip ederdi. Ben de dünyaya bakma kaslarımı onun yardımıyla geliştirdim.

Dijital hem fırsat hem de tehdit

Kültür sanat gazeteciliği giderek daralan ve sığlaşan bir vasatta hayatta kalmaya çalışıyor.  Kültür sanat gazeteciliği günümüzde, dijital dönüşüm ve medya sektöründeki ekonomik baskılar nedeniyle oldukça zorlu bir dönemden geçiyor. Geleneksel medya organlarında kültür-sanat bölümleri giderek küçülüyor; birçok gazete ve dergi, bu alana ayrılan bütçeleri azaltıyor ya da tamamen kapatıyor. Televizyonlar gönül ferahlatıcı vahalar dışında adeta çöl hükmünde. Bunun yerine, daha çok tıklama getiren popüler kültür, magazin veya siyasi içeriklere yönelim var. Dijital platformlar ise hem bir fırsat hem de bir tehdit sunuyor. Bir yandan bağımsız kültür-sanat siteleri, bloglar ve sosyal medya hesapları bu alanda daha özgür ve niş içerikler üretiyor. Hızlı tüketim kültürü nedeniyle derinlemesine analizler yerine yüzeysel içerikler daha çok ilgi görüyor. Sosyal medyada “kitap önerisi” videoları popüler olsa da, çoğu zaman nitelikten çok estetik sunuma odaklanıyor. Kültür-sanat gazeteciliğinin günümüzdeki temel sorunu, ekonomik sürdürülebilirlik eksikliği ve popüler kültürün gölgesinde kalmasıdır.

Meseleler magazinleşiyor

 Bünyamin Yılmaz (Anadolu Ajansı Kültür Sanat Haberleri Müdürü)

Türkiye geçişleri çok olan, birçok alanın kavşağı olan bir ülke. Doğunun da Batının da etkilerine açık olduğu kadar her iki tarafı da etkileyebilecek özellikleri bünyesinde barındırıyor. Batı’yla kültürel alışverişimiz çoğu zaman alış şeklinde olmuş, henüz bu kısırdöngü kırılabilmiş değil. Ülkenin kültürünü, sanatını ve edebiyatını Batı rüzgârını hesap ederek konuşmamız gerekiyor. Kültür sanat haberciliği tam da bu noktada önem arz ediyor. 

Bize ait olan değerleri dikkatlerden uzaklaştırmadan dünyayı etkileyecek bir sanat gücünün sesi nasıl yükseltilebilir? Bu sorunun cevabı bizi kültür sanat haberciliğine götürüyor.

Kültür gazeteciliği için, hem kısır döngü tehlikesi barındıran hem de sürekli geçmişin ve tecrübenin kaldıracıyla yenilenmeye açık bir alanın kaydını belki de gelecek kuşakların heybesini de dolduracak şekilde tutma mecburiyeti diyebiliriz.

Ülkemizdeki en büyük tehlike aslında meselelerimizin magazinleştirilmesidir. Bundan haberi sunarken tüm toplum kesimlerinin algılayabileceği şekilde haberin ambalajlanmasından bahsetmiyorum. Elbette haber sunumu önemli ancak kültür üretimlerinin içerik açısından dişe dokunur halde olması gerekiyor. Haber aslında hayatın içinde bulunuyor. Sanatçının zihin dünyasından ürüne dönüştürdüğü sanat eserleri sadece sizi değil, dünyanın hiç tahmin etmeyeceğiniz bölgelerini de etkileyebiliyor. Size ait olan kültürel değerler aynı zamanda dünyanın farklı coğrafyalarında, içerik eleştirileriniz farklı olsa da, etki gücü bırakabiliyor. Bir kültür sanat haberinin, yalnızca tanıtım ve bilgi vermekten öteye geçip etki bırakabilmesi için öncelikle bir hafızaya sahip olmalı. 

Kültür kurumları sorumluluk almalı

Her bir bireyin aynı zamanda haberci olduğu bir dönemdeyiz. Dijital kimliklerimiz oldukça belirleyici. Bu anlamda da gençlere yol gösterecek, sanatçıyla sanat eserini doğru anlatabilecek aktarım kanallarına daha çok ihtiyaç var. İlgiyi artırmanın yolu sanat dünyasından çok daha fazla içeriği doğru isimlerle buluşturmaktan geçiyor. Geleceğin sanatçıları eldeki doğru malzemenin çokluğu ve belki de iyi seçilmiş eserlerin doğru bir şekilde sunulmasıyla şekillenecek. Burada kültür sanat habercilerine ya da medya yöneticilerine daha çok görev düşüyor. Sadece habercilere de bırakmayalım bir yük gibi… Kültür kurumları ya da kültürün sorumluluğunu taşıyan kurumların da çabalarını görünür hale getirmesi ve yeni yollar denemesi de gerekiyor.

Kültür sanat gazeteciliği branşlaşamıyor

 Bedir Acar (Akşam Gazetesi Kültür Sanat Editörü)

Kültür sanat toplumların millet olma bilincinde önemli etkileri olan bir varoluş biçimi. Her toplumun kendine has adetleri, örfleri ve gelenekleri vardır. Bu değerleri nesilden nesile aktarmanın önemli bir alanıdır kültür ve sanat. Ve aynı zamanda yeryüzü coğrafyası kadar geniş, tarihin derinlikleri kadar da derin bir mevzudur. Bu alanda gazetecilik yapmak kanımca büyük bir kamu hizmetidir.

Kültür ve sanat konuları önemli ölçüde branşlaşmayı gerektirir. Dolayısıyla medyanın bu alanda 'insana yatırım' yapması gerekir. Ancak günümüz medya şartlarında bu pek mümkün görünmüyor. Kültür sanat alanında istihdam edilecek bir personele 'lüks', bazen de 'gereksiz yatırım' gözüyle bakılıyor maalesef... Dolayısıyla bu bağlamda, medyanın kültür sanat haberlerinde bir derinlik, derinleşme, uzmanlaşma ve süreklilik yok denecek kadar az. Bu alanda faaliyet gösterenlerin en temel sorunu ise branşlaşamamadır. Kültür sanat haberciliği geniş bir alan. Yayın dünyası var, edebiyat var, müzik var, mimari var, görsel sanatlar var... Tüm bu alanların her biri başlı başına farklı bir disiplin ve her alanda yetişmiş muhabirler, editörler olursa ancak derinlikli haberler, incelemeler, kritikler mevzu bahis olabilir ve okura doyurucu içerikler sunulabilir. Yukarıda saydığım şartlardan dolayı, maalesef bundan mahrum bir kültür sanat evrenimiz var. 

Yorum Yaz