Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Küratör, Yazar Samed Karagöz: “Ülkemizdeki sanatçıların hangi motivasyonla Filistin’e kör ve sağır kaldıklarını bilemiyoruz. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bütün dünyada Filistin lehine, İsrail aleyhine düzenlenen kültür sanat aktiviteleri içerisinde Türkiye sonuncu sıralarda yer alıyor. Dünyanın her yerinde -buna İsrail de dahil- Filistin lehine çok sayıda kültürel aktivite, sergi, konser düzenleniyor. Maalesef ki ülkemiz bu konuda sınıfta kaldı.”
Türkiye Kültür Yolu Festivali, 24 Mayıs -1 Haziran tarihleri arasında Şanlıurfa’yı kültür ve sanatla buluşturdu. Festival kapsamında bu yıl da Filistin’in mücadelesine saygı duruşu niteliğinde özel bir seçki yer aldı. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi Geçici Sergi Salonu; NabilAnani’nin “Filistin Benim Vatanım” ve küratörlüğünü Samed Karagöz’ün üstlendiği, 16 Filistinli sanatçının eserlerinden oluşan “Hâlâ Yaşıyorum” sergilerine ev sahipliği yaptı.Filistinli sanatçıların kimlik, yurt ve direnişlerini temsil eden bu önemli sergileri Küratör Samed Karagöz ile gezdik.Kendisiyle sergilerin hikâyesini, bu özgün eserlerin hangi festival şehirlerini gezeceğini ve ülkemiz kültür sanat ortamının Filistin direnişini sahiplenme konusundaki yetersizliğini konuştuk.
Filistinli 16 sanatçının eserlerini bir araya getirdiğiniz “Hâlâ Yaşıyorum” sergisi Türkiye Kültür Yolu Festival şehirlerini gezmeye başladı. Bu seçkideki eserleri nasıl belirlediniz?
Bu sergide eserleri yer alan sanatçıların birçoğu zaten uzun zamandır takip ettiğim, bildiğim sanatçılardı.Bir kısmını da sergiye hazırlarken buldum.Onlar da uzun yıllardır Filistin’e dair üretim yapan Filistinli sanatçılar. Bu serginin hazırlıkları bir yıldan fazla sürdü.Geçen yılki Kültür Yolu Festivallerinde“Naci El-Ali'den Hanzala” sergisini yaparken düşünmeye, planlamaya başlamıştım.
Özellikle Gazze’de yaşam mücadelesi veren sanatçılarla nasıl iletişime geçtiniz? Onların eserlerine nasıl ulaştınız?
Sanatçıların eserlerini doğrudan kendilerinden değil, galeriler üzerinden temin ettim.Onedenle bazılarıyla doğrudan iletişime geçmedim. Bu sergideki sanatçıların bazılarıyla henüz şahsen de tanışmıyorum. Fakat Filistinli doğrudan görüştüğüm sanatçıların sayısı bu sergide yer alanlardan çok daha fazla. Ama bu tarz bir sergi hazırlarken, çeşitli kısıtlamalardan dolayı her sanatçıya ya da her sanatçının arzu ettiğiniz her eserine ulaşmak veonları sergilemek çok da mümkün olmayabiliyor.
(Samed Karagöz ve Kübra Kuruali)
Eserlerine talip olduğunuz sanatçıların ilk tepkileri ne oldu?
Özellikle SlimanMansour ve NabilAnani gibi Filistin sanatının önde gelen sanatçıları son derece memnunlar. SlimanMansour, bu yıl Cumhurbaşkanımızdan Necip Fazıl Uluslararası Sanatçı Ödülü kazandığı için Türkiye’ye de geldi. O süre zarfındakendisiyle İstanbul’da vakit geçirme şansım oldu. Görüştüğüm sanatçıların büyük çoğunluğu ülkemizin Filistin’in yanında olduğunun son derece farkındalar.Türkiye’nin,İsrail’e karşı Filistin’in yanında yer aldığını hissettiklerini belirttiler. Hem İstanbul’da hem de Türkiye’nin farklı şehirlerinde bu sergilerin düzenlenecek olması, onlar açısından son derece heyecan verici bir durum.
Serginin adına ilham olan eseri anlatır mısınız?
Maisara Baroud, hâlâ Gazze’de yaşayan bir sanatçı. Evini kaybetti, atölyesini kaybetti ama hâlâ üretmeye devam ediyor. Instagram hesabına baktığınızda, her gün,“Hâlâ Yaşıyorum” diye çizimlerini paylaşmaya devam ediyor.Yaptığı açıklamalarda “Bir gün ben paylaşım yapmazsam bilin ki ben de şehit olmuşumdur.” diyor. O açıdan bu eseri serginin merkezine yerleştirdim ve serginin adını da buradan ilhamla “Hâlâ Yaşıyorum”koydum. Böylece hem Filistinlilerin, Gazzelilerin hayatta kalmak için ne kadar büyük bir mücadele sarf ettiklerini hem de onların seslerini duyurmak için sanatın hâlâ son derece önemli olduğunu göstermek istedim.
Küratörü olduğunuz sergide sizi en çok etkileyen eseri ve hikâyesini dinleyebilir miyiz?
Ahed Izhiman’ın Bosna Gaza isimli fotoğrafı bence sergide yer alan en çarpıcı eserlerden. Sadece batmakta olan güneşin denize yansımasını gördüğümüz bir Gazze sahili fotoğrafı. Bugün Gazze denildiği zaman oranın doğal güzellikleri aklımıza maalesef gelmiyor. İlk etapta aklımıza Gazze’de yaşanan yıkım, hayatlarını kaybeden insanlar, göç etmek zorunda kalanlar, açlıkla mücadele etmek zorunda kalanlar geliyor. Ama Gazze, dünyanın en güzel şehirlerinden biriydi. İsrail bu güzelliği yıkmaya çalışıyor. Ahed’in eserinde ise Gazze’nin İsrail tarafından asla yıkılamayacak halini görüyoruz, denizi. Bu eser bana Gazze söz konusu olduğunda oranın güzelliklerini unutmamamız gerektirdiğini hatırlatıyor.
Sergi hangi festival şehirlerinde yer alacak?
Sliman Mansour’un eserlerinden oluşan Ben Yıkılmayacağım (I will Survive) Trabzon, İstanbul, Diyarbakır ve İzmir; Nabil Anani’nin eserlerinden oluşan Filistin Benim Vatanım (Palestine is My Homeland) Van ve İstanbul, çağdaş Filistin Sanatıseçkilerinden oluşan Hâlâ Yaşıyorum ise Çanakkale, İstanbul ve İzmir Kültür Yolu Festivallerinde yer alacak.
Festivalde “Filistin Benim Vatanım” ismiyle Nabil Anani’nin eserleri de sergileniyor. Kendisinin Birinci İntifada döneminde İsrail’in sattığı malzemeleri boykot ettiğini biliyoruz. Bunun sanatına nasıl yansıdığını anlatır mısınız?
Vera Tamari, Sliman Mansour, Tayseer Barakat ve Nabil Anani ilk intifada yaşanırken New Vision hareketini kuruyorlar. Bu dönemde, tüm Filistin halkı birleşerek “İntifada’nın sesinin üstünde hiçbir ses yükselemez!” dedi. Yaşadıkları toplumdan ayrı düşünülemeyecek olan bu sanatçılar da intifadaya destek verdi. Yaptıkları eserlerde İsraillilerden malzemeler özellikle boyaları almayarak üretimlerini doğal malzemelere kaydırdılar. Çamur, deri, ahşap, saman gibi malzemeleri kullanarak eserler ürettiler. Bugün de hâlâ onların birçok eserinde bu yaklaşımı devam ettirdiklerini görmek mümkün.
Sanatlarıyla direnen Filistinlileri bir araya getirerek, Özgür Filistin’e olan inancınızı da göstermiş oluyorsunuz. Dünyada kültür sanatın içinden pek çok isim de korkusuzca aynı şeyi vurguluyor. Fakat bizim ülkemizde bu konuda taraf olmaktan korkan ya da İsrail Filistin’i hiç işgal etmemiş, şu anda Gazze’de soykırım olmuyormuş gibi davranan çok sayıda kültür sanat insanı var. Bu konu ile ilgili neler söylersiniz?
Maalesef Türkiye’nin kültür sanat ortamı Filistin konusunda sınıfta kaldı.Bizde sanat dendiği zaman çoğunlukla batıya bakılıyor, batıda olanlar, batılı sanatçılar takip ediliyor ya da daha geleneksel olan hat, tezhip, ebru üzerinden birtakım üretimler yapılıyor. Bu sanatlarda da tabii ki bir ayrım var.Daha geleneksel ekolden yer alarak devam eden üretimler yapan sanatçılar bir de onları çağdaş sanatla birleştirenler var. Çağdaş sanatla birleştirenlere baktığımızda da maalesefFilistin ile alakalı ortaya çıkan eser görmüyoruz. Bunun dışında ülkemizde batı sanatına bakanlar, batıda sanat dünyasında Filistin lehine çok fazla açıklama ya da sergi yapılmasına rağmen bunlardan çok etkilenmiş görünmüyor.Sanki onlar için Filistin’de yaşananlar sıradan olaylardan ibaret. Bunu tam olarak adlandırmamız mümkün de değil.Ülkemizdeki sanatçıların hangi motivasyonla Filistin’e kör ve sağır kaldıklarını bilemiyoruz. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim bütün dünyada Filistin lehine, İsrail aleyhine düzenlenen kültür sanat aktiviteleri içerisinde Türkiye sonuncu sıralarda yer alıyor. Dünyanın her yerinde-buna İsrailde dahil-Filistin lehine çok sayıda kültürel aktivite, sergi, konser düzenleniyor. Maalesef ki ülkemiz bu konuda sınıfta kaldı.
Yorum Yaz