İntizar: Bir nefeslik melodi, bir zamansız buluşma

MÜZİK

 Bazı müzikler anlatılmaz, sadece hissedilir. "İntizar" böyle bir şey ama yine de anlatmaya çalışacağım. Rembrandt Trio ve Mohammad Motamedi’nin bir araya geldiği bu albüm, aslında bir soru. Doğu ve Batı, gerçekten ayrı mı? Yoksa bu melodiler, ortak bir kökün filizleri mi?

Forte piyanonun zamana meydan okuyan tınısı… Violone’un derin, içten gelen yankısı… Whisper kit’in fısıltıya dönüşen ritmi… Ve tabii ki, Motamedi’nin sesi… O ses ki, Fars şiirinin özlemini her notaya işliyor. Dinleyiciye bir tahrir ile sesleniyor, sonra sessizlik. Ardından bir yükseliş. Nerede olduğunuza karar veremiyorsunuz: Bir İran şiirinde mi, yoksa modern bir caz sahnesinde mi?

 “İntizar” bir harmanlama değil, bir kesişim. Rembrandt Trio, İran müziğine yaklaşırken Batı’yı geride bırakmıyor. Tıpkı Motamedi’nin geleneksel doğaçlamayı cazın serbest dokusuyla buluşturması gibi. Her şey olduğu gibi kalıyor, ama yeni bir şey doğuyor. Eskiyi kaybetmeden, yeniyi yaratmak. Başlı başına bir sanat.

Sahnede her şey yeniden şekilleniyor. Doğaçlama. Belki de sadece bir an için doğan, ama o anda sonsuzlaşan bir melodi. "Bu müzik," diyor bir dinleyici, "sizi hem başka bir yere götürüyor hem de kendinizle baş başa bırakıyor." Bu, müzik mi? Bir soru daha. Yoksa, kültürler arasında kurulan bir köprü mü?

Tony’nin mutfağında başlayan hikâye, 10 Aralık akşamı CSO Ada Ankara’da müzikseverlerle buluşacak. Öncesinde Rembrant Trio ve Mohammad Motemedi ile yazışma imkânımız oldu.

İntizar albümünün hikayesi nedir? Mohammad Motamedi ile nasıl bir araya geldiniz?

Rembrandt Trio: Bizi Mohammad ile ortak bir Suriyeli arkadaş tanıştırdı. Birlikte birkaç konser yaptıktan sonra bu albümü yaratmaya karar verdik. Mohammad ile Trio arasındaki sinerji hepimiz için o kadar ilham vericiydi ki bu albümün yapımına çok zaman ve sevgi adadık.

M. Motamedi: Rembrandt Trio ile arkadaşım Tony Overwater aracılığıyla tanıştım. Tony ile ilk kez onun evinin mutfağında karşılaştık. Biraz sohbet ettikten sonra Tony enstrümanını eline aldı. Çalmaya başladığında, enstrümanından yayılan melodinin bana özgürlük hissi verdiğini hissettim. Sanki bir kuş, istediği her yere özgürce uçabiliyor gibiydi. O günden sonra Rambrandt Trio ile her sahneye çıktığımda aynı duyguyu yaşıyorum.

İran gibi köklü bir müzik geleneğini cazla harmanlamak nasıl bir deneyimdi?

Rembrandt Trio: Biz bunu bir harmanlama olarak görmüyoruz, çünkü bu her bir tarzın özgünlüğünü zayıflatır. Bunu, her iki müzik dünyasının da kendine has niteliklerini koruduğu bir "kesişim" olarak görüyoruz. İran müziğini gerçekten kavrayabilmek için Mohammad, Kayhan Kalhor ve Hossein Alizadeh gibi büyük sanatçılarla yıllarca çalışmamız gerekti.

Türk müziğine hayranlık duyuyorum

Komşu olarak Türk müziği hakkında düşüncenizi merak ediyorum. 

M.Motamedi: Türkiye müziğine ve Türkiye’nin kültürüne, insanlarına büyük bir hayranlık duyuyorum. Biz Doğu insanları ortak köklere sahibiz. Her birimizin kanının bir kısmının diğerinin damarlarında aktığını hissediyorum. Bunu, müziklerimizin benzerliğinden açıkça görebilirsiniz. Türkiye müziği, eski Osmanlı döneminden modern müziklere kadar, bir aşığın yüreğindeki sıcaklığın melodileridir.

Geleneksel İran şiirini cazla birleştirirken nasıl bir süreç yaşandı.

Rembrandt Trio: Mohammad ile çalışırken cazı bir tarz olarak düşünmüyoruz, ancak cazın doğaçlama niteliklerini ve Batı müziğinden gelen armonik bilgileri kullanıyoruz. Kaydedilen bazı şarkılar zaten piyano veya diğer armonik enstrümanlarla çalınmıştı. Aynı zamanda, bazı parçalar tamamen dastgah geleneğindeydi ve bu parçalar için piyanoyu mevcut dastgaha uyacak şekilde akort ettik.

Sizin de performanslarınızda -tıpkı cazda olduğu gibi- doğaçlama önemlidir sanıyorum.

M. Motamedi: Evet, oldukça hem de. Rambrandt Trio ile performanslarımın önemli bir kısmı doğaçlama vokal ve enstrümantal bölümlerden oluşuyor. Konserlerimde doğaçlama şarkı söylemeye özel bir önem veriyorum. Dinleyicilerim bana gönderdiği enerjiyi, müzik diline çevirip onlara anında geri göndermek istiyorum. Bunun da tek tarifi doğaçlama.

Albümde kullanılan Batı ve Doğu enstrümanları arasında nasıl bir denge kurdunuz?

Rembrandt Trio: Modern piyano, kontrbas ve davullarla başladık. Ancak İranlı müzisyenlerle çalarken enstrümanlarımız her zaman uyumlu olmadı. Davulcumuz Vinsent’in önerisiyle Rembrandt, Mozart dönemi fortepianosunu denedi. Bu enstrüman, santura çok daha yakın bir tona sahipti. Ben ise violone çalmaya başladım. Vinsent, kendi whisper kit’ini yaratarak İran müziği enstrümanlarına uyum sağladı.

İran müziğindeki en büyük ilham kaynaklarınız kimler?

M. Motamedi: İran müziğinde isim yapmış tüm sanatçılar benim için bir ilham kaynağıdır. Ancak gençlik yıllarımdan beri Hasan Kesai’nin ney çalgısından büyük bir etki aldım. Ben de biraz ney çalıyorum. Bana göre, Kesai’nin çalgısı İran klasik müziğinin en zengin melodilerini barındırır.

Daha önce İranlı sanatçılarla işbirliği yaptınız. Bu iş birlikleri size ve müziğinize neler kattı?

Rembrandt Trio: Kesinlikle bu iş birlikleri zihnimizi açtı ve müzikte daha sabırlı olmayı öğretti. İran müziğindeki arkadaşlarımızın da bizim yaklaşımlarımızdan çok şey öğrendiğini düşünüyoruz. Örneğin cazda doğaçlama bir sohbet gibidir. İran müziğinde ise genelde bir müzisyen doğaçlama yapar, diğerleri ona uygun bir arka plan sağlar.

İbrahim Tatlıses hayranıyım

Türkçe müzik dinliyor musunuz? Bizden bildiğiniz bir isim var mı? 

M. Motamedi: Doğrusu İbrahim Tatlıses’e derin bir hayranlık duyuyorum. Çocukluğumdan beri sesi beni büyüledi. Türkçe bilmememe rağmen, onun tınısından ve sesinden büyük keyif alıyorum.

Farklı kültürlerle müzikal bir bağ kurmanın zorlukları ve güzellikleri neler?

Rembrandt Trio: Zorluk, her kültürün karmaşıklığını korumak ve kolay çözümlere yönelmemek. Kültürleri birleştirmeyi, her parçasının kendi özgün renk, parlaklık ve güzelliğini koruduğu bir mozaik yaratmak gibi görüyoruz.

Siz de bir Ortadoğulusunuz ve bu topraklar hep sıcak ne yazık ki. Bir sanatçı buna nasıl karşı durabilir?

M. Motamedi: Dünyanın neresinde olursa olsun, her sanatçının insanlık görevi kalpleri sevgiyle doldurmaktır. Sevgiyle dolu bir kalpte savaş ve kin için yer kalmaz. Sanatçılar, milletler arasındaki bağları güzel müzikle süslemelidir.

İntizar albümünden sonra Rembrandt Trio’nun müzikal yolculuğu için planlarınız neler?

Rembrandt Trio: Birçok farklı müzik tarzında çalışmalarımız var. Ancak Mohammad ile uzun süre çalışmaya devam etmeyi çok istiyoruz. O, değerli bir dost, harika bir müzisyen ve muhteşem bir sanatçı.

Türkiye ve İran müziği arasında ortak projeler yapmayı düşünüyor musunuz? 

M. Motamedi: Evet, Türkiye’den sanatçılarla iş birliği yapmayı çok isterim. Umarım müzikte birbirimizi daha fazla bulabiliriz. Çünkü dillerimiz ve müziklerimiz, aynı suyu paylaşan kökler gibi birbirine benziyor. Bu tür projelerde milletlerin farklılıklarına değil, ortak noktalarına odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Bu ortaklık, halkların ve kültürlerin birbirine yakınlaşmasını sağlar.

Rembrandt Trio: İran ve Türkiye müzikleri arasındaki temel benzerlikler, iki ülkenin sanatçılarına birlikte anında hoş melodiler yaratma ve kalıcı eserler oluşturma fırsatı sunuyor. Üç ülkeli bir proje bu açıdan çok heyecan verici olurdu. 

 

Sümeyra GÜMRAH TELTİK
Sümeyra GÜMRAH TELTİK

 Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü’nden mezun oldu. Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, ...

Yorum Yaz