Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
''İsa Golgota’ya çıkarken tökezlemeden önce
Önü sıra sendeleyip ayağı burkulan bendim
Yar idim dulda saydı beni açmak isteyen gonca
Dert oldum Hira’ya beni teskine geldi efendim''
İsmet Özel
Şair ''merak bir devrimcinin hazırlığıdır'' mısrasında, çok derinlerden duyulan, kayaları parçalayacak güce sahip bir şarkıyı tasvir etmişti bize. İnsan, nihai olarak bu hazırlığın içinde ikamet etmekle meşhurdur zaten. Niyet merak, hayat -bir ömür- hazırlanmaktır (sefer). Dönüşmek/dönüştürmek için duymaya hazır olmak gerekir o halde. Çoğu zaman duyabilmek umuduyla okuruz. Bazı yazarların sesleri uzaklardan kısık-kesik nefesler gibi gelir, bazen de gümbür gümbür çağlayan coşkun bir kalp gibidir duyduğumuz o ses. Eline kalem alanların en kalbî duasıdır; beni bir ses sahibi kıl. Kefarete hazır olmayı gerektirir bu. Devrimci bir hazırlık olarak merak; intisap ve iştigal edeceğimiz meseleye karşı aramızda duran mesafeyi de tanımlıyor aslında. Kendi tabiriyle, şimdiye kadar bozulmadan koruyageldiğimiz rahatımıza musallat olacak şeyler söylemeye niyetlidir şair. Bunu yapacak yıkıcı kudreti durduğu yer sebebiyle elde etmiştir üstelik. İsmet Özel’den bahsediyoruz elbette. Uyum sağlayanlar çağının, en ısrarlı uyumsuzu. Edebiyat cephesinden bakıp kelimelerinden başlayarak neyi var, neyi yoksa fırlatıyor muarızlarının üzerine. Peki, kim Özel’in muarızları? İlk gördüğünde sezdiğine emin oldukları öncelikle. Gözünden tanıyor hepsini. Evet, uyumsuz. Ses sahibi kılınmışların arasındaki yer’ini bile yadırgamakta mahir hatta. Kefaretini, bütün bir hayatını vererek/hiçe sayarak ödediğine okurları şahit. Hayatımı verdim, şiirimi aldım, derken işaret ettiği anlam, kendine gözdağı verecek kadar keskin. Ferasetini en çok kelimelerinden müteşekkil dünyasına ve şiir ile şuur arasında hayat bulan ruh haline borçlu. Evet, İsmet Özel burada, parola-işaret ortada.
Dünyadan sağ çıkmanın şiiri
Ve gün gelip, ''Hata yapmak fırsatını Adem’e veren sendin / Bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana'' dizelerini sırtında taşırken ya da soluklanırken amansızca bu dizelerin siperinde, sözgelimi bir biyografi maddesi olanca ciddiyetiyle şöyle tanımlayabilir onu; Şair, yazar, fikir adamı. 1944 yılında Kayseri’de, Sökeli bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bir süre okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi’ne geçerek Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1977). Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkardı. Devlet Konservatuarı’nda Fransızca okutmanı olarak çalıştı. İstiklal Marşı Derneği kurucusudur. Türk edebiyat tarihinin en güçlü şairlerinden olan İsmet Özel, halen İstiklal Marşı Derneği’nin onursal başkanlığını yürütmektedir.
Mümkün ve muhtemel. Evet, bu bilgiler İsmet Özel’in hayat kronolojisini tasvire müteveccih ayrıntılar. Ama dünyaya gelmeyi ‘saldırıya uğramak’la eşitleyen şairin, bu saldırıdan sağ çıkıp çıkmadığını anlatan sözler değil. Sağ çıkmak, şiirin sınırlarına dahil bir duygu, bu sınırı ihlal eden değil, evet sınırın bizzat kendisi olan. Şair, sınırlarını tanır ama mesela kendi şiirinin varlık adresini tarif edebilir mi? Özel’in ömürlük istikametiyle çizdiği o haritanın koordinatları şöyle; ''İsmet Özel şiirine dışarıdan bakamazsın, baktığında kendini de göremezsin. O bir ayna değildir. Aslında sadece kendini değil başka bir görüntü de göremezsin. Çünkü İsmet Özel şiiri bir kurt gibidir. Ama uluyan kurtlardan değil, kemiren kurtlardan. Onun şiirini yarım yamalak da okusanız içinize bir kurt düşer. Eğer düşmemişse zaten bilin ki İsmet Özel şiirini yarım yamalak da okumamışsınızdır.''
Ölüler neden İsmet Özel’i serinliğe yakıştıramaz?
İsmet Özel, adı ve şiiri, iddiası ve söyledikleri, şahsiyeti ve meziyetiyle bir bütün olarak oldukça güçlü bir imge. Bulunmayı iradi olarak seçtiği kendine ait cephesinde sarsılması, hatta yer’inden bir milim oynatılması dahi imkânsız. Yalnızca politik söylemleri değil -ki politik söylem dediğimiz şeyin tek başına sahici bir anlamı yok- bizatihi varlığı da kurşun geçirmez. O kurşunları çok iyi tanıyor çünkü. Hayır, konu metrobüs değil. Zaten yoksulluğun değil kentli olmanın fotoğrafıdır o.
Şu kısmın altını önemle çizmek gerekecek ki, İsmet Özel’in kelimeleri kimseyi ateşten korumaz, doğrudan ateşin içinden seslendiğine dair bütün deliller okurlarının elindedir. 1965’te “Partizan” şiirini yazdığında uyusam bir dağın benimle uyuduğu oluyor dizesini yanına alarak elde ettiği politik estetiği, 1974 yılında Diriliş dergisinde yayımladığı “Amentü” şiiriyle yeni/başka/anlamlı bir zirveye taşırken, lavlı buhranlarının serince bir ırmağa kavuştuğu sarahatle anlaşılıyordur. Ki şiiri bunu anlamaya fazlasıyla imkân tanımıştır bizlere. Mayhoş kahkahalar, devrimci marşlar, silah sesleri susmuş, gönlünün dağdağasını durultacak karar limanı, “Amentü” namıyla meydana çıkmıştır. Partizan emekli olmamış belki ama bir Amentü gelip bütün ruhunu dindirmiştir/diriltmiştir işte. Gırtlağında büyüyen harfleri unutup, kayrasıyla varedenin keremiyle varolmuştur şair. Bir eylül günü bilek damarlarını kestiğini ilan ettiği anda bileklerinden fışkıran o sıcak kanın temsil ettiği geçmiş ve her şeyi temize çeken o son dizenin idraki; "eşref-i mahlûkat nedir bildim." Bildiğinden geri durmayacaktır artık. Bildiği, bildirilmiştir çünkü.
Sevgilim hayat dedik bir kere!
Şair, yürüdüğü her mesafenin, göze aldığı mesafelerin yanında kısa kaldığını anlayacak bir hazırlığa sahip olduğunu söylerken, onu ayakta ve aklı başında tutan bu hazırlığı iki mutlak hususiyetiyle açıklar; kadirşinas itaatsizlik ve tevarüs edilmemiş asalet. Özel, söz’ünü tek başına söylüyor ve yaşamak gördüğümüz kadarıyla fena halde umurunda. Onun meseleleri okuma biçimine, ''çoğunluğun ozanı'' olmayışına ve akıntıya kapılmadan kendi türküsünü söylemeye devam etmesine alışkınız, zor zamanda konuştuğuna şahit olduğumuz gibi. İsmet Özel’inki bir uyanıklık daveti, sunulanı olduğu gibi kabul etmeme feraseti ve geriye çekilip soğukkanlılıkla bir soru daha sorma hakkı, bu davete icabet edip-etmemek okurlarının bileceği iş.
“Partizan” ya da “Amentü”. Aslında herkesin bildiği bir sırdır ortada; Savaş Bitti. Ama her şart ve durumda bitimsiz kıvılcımıyla kalpte beliren de nihayetinde sevgilim hayat! Partizan gibi ölmek istemenin coşkusu ile ruhuna dolan sonsuz rahmetin amentüsü. Linç edilemesi için bütün deliller elde. 1 Şevval 1363 ya da 19 Eylül 1944. Evet, isyan. İsmet Özel 80 yıldır burada. Yaşamak umurunda. Parola-işaret ortada; "Dünyada sadece acı var. Acıyla savaşma iradesidir sıkılmış yumruğumuzu gevşetmeyen. Sevmekten gına getirmedik. Sevgilim hayat dedik bir kere."
Yorum Yaz