Çektiğim fotoğraflarla direneceğim

KÜLTÜR SANAT

Gazze’deki katliamlara şahitlik eden Filistinli belgeselfotoğrafçısı, fotomuhabirivesanatçıBelal Khaled geçtiğimiz hafta KADEM tarafından gerçekleştirilen 6. UluslararasıAdaletveKadınZirvesi kapsamında Türkiye’deydi. Khaled, “Hayatımız 7 Ekim öncesinden tamamen değişti ve hiç eskisi gibi olmadı” diyor ve ekliyor: “7 Ekim’den beri uykularımızda kabuslar görüyoruz. Gözümüzü kapadığımızda gördüğümüz insanların çığlıklarını rüyalarımızda görmeye devam ediyoruz. Sosyal medyayı açtığımızda akrabalarımızın, arkadaşlarımızın acılarını görüyoruz. Onların yardım çığlıklarını görüyoruz. Bu bizi çok kötü etkiliyor. Ama biz bunları yaşadığımız için durmayacağız. Direnmeye, fotoğraflarla göstermeye devam edeceğiz.”

 

Filistinli belgesel fotoğrafçısı, foto muhabiri ve sanatçı Belal Khaled’i Instagram hesabından paylaştığı fotoğraflarla tanıyoruz. Gazze’de sayısız katliama şahitlik eden Khaled, görsel sanatları toplumsal sorunları ve insani dramaları dünyaya tanıtmak için güçlü bir araç olarak kullanıyor. Savaşlar, göç, insane hakları ve çevre gibi evrensel temaları derinlemesine işleyen Khaled, fotoğraflarıyla unutulmaya yüz tutmuş yaşamları ve gözardı edilen toplumsal gerçekleri gündeme taşıyor. Zorlu koşullar altındaki insanların hikâyelerini anlatan eserleri, sadece sanat dünyasında değil, geniş bir izleyici kitlesi arasında da önemli bir farkındalık yaratıyor. Khaled’in fotoğrafçılığı, hem görsel hem de haber değeri taşıyan güçlü bir anlatım dili sunuyor ve belgesel fotoğrafçılığının toplumsal değişim için nasıl bir araç olabileceğini gözler önüne seriyor.

Geçtiğimiz hafta da Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) tarafından gerçekleştirilen 6. Uluslararası Adalet ve Kadın Zirvesi’nde Gazze’deki soykırıma özel bir başlık açıldı. Haliç Üniversitesi’ndeki etkinlik alanına kurulan ‘media zone’ “Yapay Zekâ Destekli Soykırım: Gazze” konulu söyleşilere ayrıldı. Bu bölümde; belgesel fotoğrafçısı, foto muhabir ve sanatçıBelal Khaled de yer aldı. Yapay zekânın, İsrail’in Gazze işgalinde bir silah olarak kullandığını vurgulayan Belal Khaled şöyle konuştu: “İsrail güçlerinin, yapay zekâ araçlarıyla ürettiği içeriklerle dünyaya yalanlar servis ettiğini gördük. Şifa Hastanesi’nin altında olduğu iddia edilen, dünya basınınca sonradan yayınlanan tünel görüntüleri bunlardan biriydi. Biden gibi politik figürler bu bilgileri kullandılar. Filistin halkını ‘güvenli’ ya da ‘güvensiz’ bölge uyarılarıyla yanlış yönlendirdiler. Tüm bunlar katliamı, soykırımı şiddetlendirdi.”

Belal Khaled ile yaşadıklarını konuştuk.

7 Ekim’den önce renkli ve keyifli bir hayatım vardı

Filistin’de nasıl bir çocukluk ve gençlik yıllarınız oldu?

Gazze’nin güneyinde Han Yunus’ta bir mülteci kampında doğdum ve doğduğum zaman tabii ki yine savaş vardı. Birinci İntifada zamanının içinde doğdum ve bulunduğumuz yerde sürekli işgalci İsrail’in saldırıları oluyordu. Çevremizde eşimiz, dostumuz, arkadaşımız öldürülüyordu ve ben bunları gördükten sonra fotoğrafçı ve gazeteci olmaya karar verdim. Çünkü orada yaşadıklarımızı, mesajımızı dünyaya ve insanlara duyurmak istedim.

 7 Ekim hemen hemen hepimizin hayatında bir dönüm noktası oldu. Sizin 7 Ekim’den önce nasıl bir hayatınız vardı ve 7 Ekim’den sonra nasıl bir hayatınız oldu?

7 Ekim’den önce renkli ve keyifli bir hayatım vardı. Çünkü ben sanatçıyım ve gazetecilikten ziyade fotoğraf sanatıyla, boyalarla ilgileniyorum. Ama 7 Ekim’de işgalci İsrail’in saldırılarını gördüğümde Katar’daydım ve hemen biletimi alıp Gazze’ye gitme kararı verdim. Bir an bile korkmadan oraya gidip, orada yaşananları aktarmak istedim.

Amacım Gazze’de yaşana soykırımı tarihe not etmek

Soykırım ve savaş gibi travmatikolayları belgelemek, bir fotoğrafçı olarak size ne tür bir sorumluluk yüklüyor?

Fotoğrafçı ve gazeteci olarak bizim en büyük ve temel sorumluluğumuz tabii ki olanları olduğu gibi aktarmak ve yansıtmak. Oradaki yaşananları insanlara ve dünyaya duyurmak. Ama bu fotoğrafların belgelenmesinde bunun dünyaya yayılmayacağını bile biliyor olsak da bizim amacımız tarihe bunu, Gazze’de yapılan soykırımı not etmek, yazdırmak. Bu sebeple biz bunu yapmaya ve belgelemeye devam ediyoruz.

Bu tür acı verici ve hassas konuları belgelemek, kişisel bir etkilenme yaratıyor mu? Eğer öyleyse duygusal olarak bu yükle nasıl başa çıkıyorsunuz?

Hayatımız 7 Ekim öncesinden tamamen değişti ve hiç eskisi gibi olmadı. O zamandan beri tabii ki uykularımızda kabuslar görüyoruz. Gözümüzü kapadığımızda gördüğümüz insanların çığlıklarını rüyalarımızda görmeye devam ediyoruz. Sosyal medyayı açtığımızda akrabalarımızın, arkadaşlarımızın acılarını görüyoruz. Onların yardım çığlıklarını görüyoruz. Bu bizi çok kötü etkiliyor. Ama biz bunları yaşadığımız için durmayacağız, bunları yaşamak bizi göstermekten alıkoymuyor. Direnmeye,  fotoğraflarla göstermeye devam edeceğiz. Fiziksel olarak da tabii ki etkileniyoruz. Doğru düzgün geceleri uyuyamıyoruz. Doğru düzgün yiyip-içemedik. Ama bunları yaşamış olmamız bizi hiçbir şeyden alıkoymayacak.

İsrail yapay zeka ile insanları öldürüyor

Peki işgalci İsrail’in yaptıklarını göz önünde bulundurarak yapay zeka destekli soykırım ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Normalde yapay zeka hayatımızı kolaylaştırmak daha fazla başarı sağlamak, ekonomiye katkı sağlamak,  başarı için üretilmiş bir şey. Ama işgalci İsrail bunu tabii ki daha fazla insanı kurban etme ,daha fazla insanı öldürmek için kullanıyor. Bir sürü yeni teknikler geliştiriyorlar ve insanların daha fazla kalabalık bir arada bulunduğu alanları tespit ediyorlar ve buralarda yapay zeka teknolojileriyle öldürüyorlar ve öldürmeye devam ediyorlar.

Bizimle şu ana kadar çektiğiniz, sizi etkileyen bir fotoğrafın hikayesini paylaşabilir misiniz?

Bizim orada fotoğrafçılık yaparken şahit olduğumuz hikayelerin hepsi birbirinden maalesef kötü ve üzücü ve ama bir hikayeden bahsetmem gerekirse şöyle anlatabilirim. Hastanede karşılaştığım bir aile  vardı. O aile bir metal konteynırda yaşıyordu. Onları gördüğümde ne olduğunu sorduğumda “Biz uyurken tanklar üzerimizden, etrafımızdan gelip geçmeye devam etti” dedi. Bu sebeple ailenin babası ve kızı ölmüş. Bu durumdan çok etkilendim. Aile hastanede çok çaresizdi. Ben de onları gördüğüm anda kameramı kapatıp onlara yardım etmeye çalıştım. Çünkü doktorlar hastanelerde görev yapamıyorlardı, görevlerinden alıkonuluyorlardı. Hastanede örneğin göz doktoru yoktu. Bir de o ailenin kızı yine fotoğraflardan eminim hepiniz hatırlarsanız yüzünde maske var ve yüzü kapkara olmuş. Üzerlerinden tank geçtiği sırada maruz kaldığı baskıdan dolayı. Bu en etkileyici hikayelerden biriydi. Ben de kameramı kapatıp onlara doktor bulmaları için destek oldum.

Yorum Yaz