Sanatın ve Şiirin Taşa Kazınanan Hafızası: Şiraz

SEYAHAT Güncel

Tahran’dan Şiraz’a geçişim gülistana kavuşmak gibiydi. Bu şehir, yalnızca bir coğrafya değil; bir dilin, bir şiirin ve bir hafızanın merkezi. Eğer Tahran modernliğin, İsfahan estetiğin, Meşhed inancın kalbiyse, Şiraz da Pers kültürünün vicdanıdır. Bir parkta otururken Hafız’ın bir mısrasını duyarsınız; pazarda yürürken Sadi’nin nasihatlerinden biri ilişir kulağınıza. Bu şehirde edebiyat, duvarlardaki  çiniler kadar canlıdır.

Bahçelerinde hâlâ yaşayan şairler: Hafız ve Sadi

Şiraz’da ilk duraklarım, edebiyatın iki dev ismiyle buluştuğum yerler oluyor: Sadi ve Hafız. İkisinin de mezarı bir bahçede, gölgelik çamların, çiçek açmış portakal ağaçlarının arasında. Fakat her biri farklı bir duyguyu çağrıştırıyor  insana.

Sadi Şirazi’nin türbesine elimde onun Gülistan kitabıyla yürürken, yapının sade ama ölçülü görkemi dikkatimi çekiyor. İçeri girdiğimde, mezar taşı etrafındaki kalabalığın sessizliğinde Sadi’nin toplumla kurduğu didaktik ama sıcak ilişki yeniden beliriyor. Onun sözleri İranlı çocukların hafızasına ilkokul sıralarından itibaren kazınıyor. Edebiyatı bir ahlak öğretisi gibi değil, hayatın içinden sızan bir su gibi işliyor nesillere. Türbesinin kubbesi, ince işçilikle bezenmiş çini motifleriyle göz alıcı; bu motifler, hem İslami sanatın zarafetini hem de Sadi’nin eserlerindeki zenginliği çağrıştırıyor. 

Hafıziye (Hafız’ın kabri); burası bambaşka bir frekansta. Sekiz sütunlu zarif kubbenin altında yatan bu şair, İranlıların kalbinde yalnızca bir edebiyatçı değil, adeta bir rehber. Her yaştan ziyaretçinin ellerinde Hafız divanı var; mermer mezarın  başına gelenler, Hafız’ın  divanından rastgele bir dize okuyor, geleceğe dair bir işaret arıyorlar. Bu geleneksel tefeül eylemi, şiirinin ne denli derinlere işlediğini, halkın ruhunda ne denli yer ettiğini gösteriyor. Ben de o an, onun ilahi aşk ve güzellik ve evrenin sırlarına dair dizelerinin, zamanın ötesinde nasıl da yankılandığını hissettim. Gece ışıklandırıldığında, bahçenin mistik atmosferi, Hafız’ın "gelin ve görün" çağrısını adeta elle tutulur hale getiriyor. Sanatsal açıdan baktığımda, Hafıziye'nin mimarisi ve peyzajı, Pers bahçe sanatının zarafetini ve şairin ruhunu yansıtan bir bütünlük içinde. Sütunların inceliği, mozaiklerin renkleri, her biri Hafez'in dizeleri gibi zarif ve anlamlı. Mezarı çevreleyen mermer zemine hafifçe oturup etrafı izlemek bile şiire dönüşüyor. Mezarın bulunduğu bahçe içinde hoparlörlerden yükselen şiir sesleri ile ziyaretçiler dünyanın keşmekeşinden koparak huzurlu başka iklime geçiyorlar.

Taht-ı Cemşid, Batının deyimiyle Persepolis

Şiraz'dan yaklaşık bir saatlik yolculukla ulaştığım Persepolis, ya da efsanevi adıyla Taht-ı Cemşid. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu anıtsal kent, MÖ 518'de Büyük Darius tarafından temelleri atılan, Ahameniş İmparatorluğu'nun başkenti ve göz kamaştırıcı bir sanat eseri. Burası, sadece bir krallık merkezi değil, aynı zamanda Pers İmparatorluğu'nun sanat ve mimarlık dehasının zirvesini temsil eden bir açık hava müzesi.

Persepolis'in en dikkat çekici yanı, Apandana Sarayı'nın devasa merdivenlerindeki kabartmalar. Bu kabartmalar, sadece birer dekorasyon unsuru olmanın çok ötesinde. Her bir figür, her bir detay, dönemin sanatçılarının el becerisini, gözlem gücünü ve sembolik anlatım yeteneğini ortaya koyuyor. İmparatorluğun 23 farklı eyaletinden gelen tebaanın, krala yeni yıl kutlaması olan Nevruz'da hediyeler sunmasını betimleyen bu sahneler, Pers sanatının çok kültürlü yapısını ve detaycılığını gözler önüne seriyor. Medlerin uzun şapkaları, Asurların kıvırcık saçları, Mısırlıların farklı giysileri... Her bir ulusun karakteristik özellikleri, inanılmaz bir titizlikle işlenmiş. Bu, sadece bir tarihsel kayıt değil, aynı zamanda bir çeşitlilik ve birliktelik manifestosu.

Uluslar Kapısı (Xerxes Kapısı)'ndaki devasa Lamassu (insan başlı, kanatlı boğa) heykelleri, Pers ve Mezopotamya sanatının eşsiz birer birleşimi. Bu mitolojik varlıkların her bir kası, her bir tüyü, inanılmaz bir güç ve estetik uyumla ortaya çıkarılmış. Onlar sadece kapı bekçileri değil, aynı zamanda imparatorluk gücünün ve koruyuculuğunun görsel sembolleri.

Persepolis'in sütun başlıkları da başlı başına birer sanat eseri. Çift boğa başı, aslan veya griffon motifleriyle süslenmiş bu kapiteller, hem estetik hem de mühendislik harikaları. Sütunların üzerindeki lotus ve palmiye motifleri, Antik Mısır ve Mezopotamya sanatından alınan etkilerin Pers estetiğiyle nasıl harmanlandığını gösteriyor.

Aslan ve Boğa Sahneleri: Özellikle dikkatimi çeken motiflerden biri, aslanın boğayı alt ettiği sahneler. Sanat tarihçileri bunu genellikle baharın gelişini, yeni yılın (Nevruz) döngüsünü ve dolayısıyla yaşamın, bereketin ve imparatorluk gücünün yeniden doğuşunu simgeleyen kozmik bir çatışma olarak yorumluyor. Bu figürlerdeki dinamizm, o dönemin sanatçılarının natüralist yaklaşımını ve hayvan anatomisine olan hakimiyetini gözler önüne seriyor. Taşın üzerindeki her bir oyma, bir sanatçının ruhunu taşıyor, binlerce yıl öncesinden bize fısıldıyor.

Sadelikteki güç: Pasargadae ve Büyük Kiros

Persepolis'ten çok da uzak olmayan bir diğer durak: Pasargadae. Burası, Ahameniş İmparatorluğu'nun kurucusu, tarihin en büyük liderlerinden biri kabul edilen Büyük Kiros'un (Kyros) mütevazı mezarına ev sahipliği yapıyor. Persepolis'in o görkemli, abartılı sanatının aksine, Pasargadae'deki Kiros'un mezarı, beni sadeliğiyle etkiledi.

Kireç taşından yapılmış, altı basamaklı bir kaide üzerinde yükselen küçük, dikdörtgen bir yapı. Ne görkemli kabartmalar, ne de devasa Lamassu'lar... Sadece taşın saf formu ve sembolik anlamı. Bu sadelik, Kiros'un karakterini, bilgelikle yönettiği imparatorluğun vefatından sonra bile süren mirasını adeta gözler önüne seriyor. Mezarı çevreleyen geniş, sessiz ova, bu mütevazı anıtın etkisini daha da artırıyor. Yahudi tarihinde önemli bir yere sahip olan ve övgüyle bahsedilen Kiros’un Zülkarneyn olduğu yönündeki görüşler ise ortamın havasına derinlik katıyor. O an, gerçek gücün gösterişte değil, sadelikte ve bırakılan mirasın derinliğinde olduğuna vakıf oluyor insan.

Şiraz, sonsuz bir ilham kaynağı Hafız ve Sadi'nin dizelerinden süzülen bilgelik, Persepolis'in taşlara kazınmış görkemi ve Pasargadae'nin sade asaleti... Her biri, insanlık tarihinin, felsefesinin ve sanatının ne denli zengin olduğunu fısıldıyor.

Yorum Yaz