Şiirlerimde bir vaadim yok

9 dakikada okunur

Şair Hüseyin Atlansoy’un “Açık Kaplan Haykırışı” isimli şiir kitabı çıktı. Yeni kitabın bize neler vaat ettiğini sorduğumuzda Atlansoy, “Ben denedim bir vaadim yok. Yoksuzluk kötüdür.” diyor. 

1980 şiirinin önemli isimlerinden biri olan Hüseyin Atlansoy’un son şiir kitabı “Açık Kaplan Haykırışı” çıktı. Şiirin imkanlarıyla bize her zaman yeni olan nefesi sunan şairin bu kitabı da gayet iddialı. Bazı şairleri okumaktan sıkılmaz, tekrar tekrar bakarız, Hüseyin Atlansoy da bunlardan biri. Hem yeni kitap heyecanına ortak olmak için hem de şairin dünyaya bakışını kavramak için kendisiyle röportaj yaptık. Şiirin evreninde yeni bir gün doğması dileğimizle. 

Yeni şiir kitabınız çıktı, hayırlı olsun, “Açık Kaplan Haykırışı” bize ne vaat ediyor?

Söylenecek son söze kadar konuşabilir susulacak sessizlik kalmayıncaya kadar susabiliriz. İnsana ilişkin tarafsız ve sonlu insanlık için tarafgir ve sonsuz bir dünya oluşturabiliriz. Ben denedim bir vaadim yok. Yoksuzluk kötüdür. 

Türk şiiri deyince ne anlıyorsunuz? Yunus Emre’den gelen bir ırmağın içinde miyiz? Kimleri buraya dahil bulursunuz?

İsteyen herkes dahildir. İstemeyenler bile hariç değildir. Ancak her yerli milli olmayabilir. Yunus Emre ve Karacaoğlan’dan bugüne ahlak ve aşka dair söylenen sözlere yeni söyleyiş biçimleri eklendi. Ekleniyor. Derinlik genişlik yükseklik ve hacim kadar zemin de önemli ve değerlidir. “İsimleri Yoksullar Gitti” kitabımda andım.

Güncel şiiri okuyor musunuz? Nasıl buluyorsunuz, eksiği ya da fazlası neler?

 Nasıl bulduğumu merak edip soran şairlere söylüyorum.

Sizce şiirin imkanları nelerdir? Şair şiirin imkanlarıyla neyi başarabilir? 

Kendi kendiyle konuşmayı – tabii bu bir başarı değildir ya da başarı düzleminde değerlendirilmemelidir- ki kendilik en güzel spekülasyonumuzdur. Ortamı bilmiyorum. Oldum olası tenha biriyim.

Birini şair kabul etmenin sizce yasaları var mı? Kime şair diyoruz ya da demiyoruz?

Elimizde cetvel yok. Yasa koymak hiza ile ilgilidir. Benim işim değil herkes kendini ifade edebilir .Kendi narhını koyanlara şair diyebiliriz belki. Yani devletini kuranlara.

Şair dünyayı nasıl kavrar ve o dünyadan yaşama ne kalır? 

Olanı olduğu gibi verip insanı temel alanlar Homeros, Shakespeare, Firdevsi gibi sonlu olanı verirler. Bir Homeros dünyasından bahsedemeyiz dünyanın kendisi vardır orada. Tolstoy da öyledir bizde de Tarık Buğra da. Bir de kendi dünyalarını ya da evrenlerini  oluşturup o seferde eser verenler vardır. Mevlana, Necip Fazıl, Sühreverdi, Baudelaire ve  Paul Celan ise insaniyeti ve sonsuz olanı temel alırlar. “Ne kalır derseniz?” sorusu ya da cevabı bile yeterlidir. 

Dünya şiirini takip ediyor musunuz, sizce dünya şiirin iyileri kim? 

İyiler hep iyidir. Biz iyiyiz. Dünya edebiyatında da vardır sanırım. İsimlerine çok dilim dönmüyor.

Şair olarak güncel meselelere bakışımız nasıl olmalı, mesela Filistin sorunu, şair burada nerede durur? 

Filistin güncel mesele değil ki. Bizim büyük şairlerimiz hep içlerinde taşımışlar. Pastanede oturup kıyameti beklemek yeni değil. Gerçi bir iki zirzop söyleyişli isim var. Onlarda bizim meselemiz değil.

Hüseyin Atlansoy kimdir?

Eskişehir’in Mihalıççık ilçesinde dünyaya gelen Hüseyin Atlansoy, ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Üniversite öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi’nde başladı. Bir müddet buraya devam etti fakat tamamlamadan ayrıldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümüne geçti ve buradan mezun oldu. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümünde başladığı yüksek lisans eğitimini “Türk Sosyolojisinde Doğu-Batı Sorunsalı: Baykan Sezer Örneği” adlı teziyle 1997 yılında tamamladı. Tokat’ın Almus ilçesinde ilkokul öğretmeni olarak çalıştı. Evli ve iki çocuk sahibi olan Atlansoy, hâlen Bilecik’in Bozüyük ilçesinde şiirle ilgili çalışmalarını sürdürmektedir. Atlansoy, ”Şehir Konuşmaları” ile 1990 Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülü, “ Karşılama Töreni” ile Star Gazetesi tarafından düzenlenen  2014 Necip Fazıl Ödülleri’nde Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür.

Eserleri ve poetikası:

“İntihar İlacı” (1985), ”Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi” (1987) ve ”Şehir Konuşmaları” (1990) adlı kitaplarındaki şiirleriyle Hüseyin Atlansoy, ilk döneminde “hırçınlığı elden bırakmayan” bir şair olarak tanımlanır. Poetik anlamda bir bütün oluşturan Atlansoy’un şiiri, estetik tercihlerin farklılığı bakımından iki döneme ayrılır. ”İntihar İlacı” (1985) ve ”Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi” (1987) adlı şiir kitapları ilk dönemini;  “Kaçak Yolcu” (1998) ve ”Karşılama Töreni” (2005) adlı şiir kitapları ikinci dönemini oluştururlar. Üçüncü kitabı olan ”Şehir Konuşmaları” (1990) ise bir “geçiş” kitabıdır. Nihayet Atlansoy şiirinin ilk dönemine “sarı” (ve manevi eşi olan “beyaz”) ikinci dönemine ise “mavi” (ve manevi eşi olan “siyah”) renkler hâkimdir (Duman 2015: 52). İlk döneminde imgelerle örülü derinlikli bir şiir dünyası olan şair, daha sonra metafizik bir eğilimle geleneğe daha yakındır. Şiir, Octavio Paz’ın dile getirdiği gibi “Gerilimin içindeki dildir.” (Paz 1991). Atlansoy’un şiirinde nahif bir duyarlıklık havasında bu gerilim net bir biçimde gözlenmektedir. Asiltürk, “Şiire başladığı 1980’lerin ardından yaklaşık yirmi yıllık süreçte varılan ve ”Şehir Konuşmaları”nda ciddî olarak belirginleşen olgunluk ”Kaçak Yolcu”da biçemin ana karakteri durumuna gelir.”(Asiltürk 2017: 289) cümleleriyle  “İntihar İlacı” ile sesini bulan şairin daha sonra olgunluğa eriştiğinin altını çizmiştir.

Kaynakça

Asitürk, Bâki (2017). Türk Şiirinde 1980 Kuşağı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 

Duman, Ali (2015) Yağmurlu Bakış: Hüseyin Atlansoy Şiiri Üzerine Bir Yorum Denemesi. İstanbul: Mevsimler Kitap. 

Paz, Octavio (1991). Yay ve Lir. İstanbul: Armoni Yayıncılık. 

 

Önceki Yazı

Sahneye çıkmazsam içimde huzursuzluk oluyor

Sonraki Yazı

Nehirden sanata Filistin görünecek

Son Yazılar