Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Esenler Film Günleri, 11-15 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek. Festival kapsamında ilk kez bu sene yapılacak olan ‘Esenler Kısa Film Yapım Desteği’ bölümünün çok değerli olduğuna değinen Prof. Dr. Şükrü Sim, “Bana göre bir sinemacıya destek verilmesi gereken en önemli nokta yapım aşaması süreci. Amatör ruhlu gençlerimize daha çok destek vermeliyiz. Küçük bir bütçe bile onların hayallerini gerçekleştirebilmesi için büyük bir imkân demek. Çünkü bu bölümle uğraşanların maddi anlamda çok büyük sıkıntıları oluyor. Bu anlamda Esenler Film Günleri kapsamında yapılan yapım desteği yarışmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum.” diyor.
Esenler Film Günleri üçüncü kez sanatseverler ile buluşacak. Esenler Belediyesi tarafından 11–15 Kasım tarihleri arasında yapılacak film günlerine bu yıl yeni bir bölüm daha eklendi. Ulusal sinemayı destekleme ve bu alanda yeni üretimlerin ortaya çıkmasını sağlamak amacıyla film günleri kapsamında ilk kez “Esenler Kısa Film Yapım Desteği” bölümü düzenleniyor. Sektör profesyonelleri ile geleceğin yapımcı ve yönetmenlerini bir araya getirecek olan bu bölümde jüride, 2022 yılı itibarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi olarak görev almaya devam eden oyuncu ve sunucu İpek Tuzcuoğlu, 2017-2019 tarihleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Sinema Destekleme Kurulu’nda kurul üyesi olarak görev yapan ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde dekan yardımcılığı görevini sürdüren Prof. Dr. Şükrü Sim ile kısa filmleri ve belgeselleri pek çok ulusal ve uluslararası film festivallerinden ödülle dönen yönetmen Murat Pay yer alacak.
Türkiye’deki sinemanın sorunlarını, festivallerin sinemaya olan katkılarını, kısa filmlerin önemini, Esenler Film Günlerini ve onun kapsamında yapılacak olan yapım desteği yarışmasının ne anlama geldiğini Prof. Dr. Şükrü Sim’e sorduk.
Hikayenin orijinal olması çok önemli
Son yıllarda film festivallerinin sayıları arttı. Belediyelerin ve özel kurumların hayata geçirdiği ulusal ve uluslararası festivaller var. Bunların sinemaya katkısını değerlendirir misiniz?
Bundan belki de on, on beş yıl öncesine kadar festival sayısı çok azdı. Son yıllarda hem dünyada hem de bizde film festivallerinin sayısı arttı. Tabii bunların nitelikli olanları sinemaya katkı sağlıyor. Özellikle de genç sinemacılara faydası çok oluyor. Gençler sektör profesyonelleri ile bir araya geliyor. Yönetmen, senarist, yapımcılar, bu işe yeni başlayanlar ve seyircinin bir arada olduğu bölümler çok faydalı. Özellikle uluslararası festivallerde iş ağını genişletmek adına, çevre edinmek için birçok fırsat oluşturuyor. Yapılan birçok festivale artık Berlin, Cannes, Venedik film festivallerinin koordinatörleri, oranın sinemacıları geliyor. Bunlarla masterclasslar, atölyeler yapılıyor. Festivallerin bir diğer artısı ise maddi ve manevi anlamda kazandırdığı motivasyon. Ödüllerde genç sinemacıları teşvik ediyor.
Esenler Film Günleri de bu sene üçüncü kez gerçekleşiyor. Ve program kapsamında “Esenler Kısa Film Yapım Desteği” bölümü açıldı. Siz de burada jüri koltuğunda olacaksınız. Bu konu özelinde neler söylemek istersiniz?
Esenler Film Günleri kapsamında yapılan yapım desteği bölümünü çok değerli buluyorum ve emeği geçenleri tebrik ediyorum. Burada seçilen üç projeye maddi destek verilecek. Miktar ne olursa olsun kısa filmcilerin her türlü desteğe ihtiyacı var. Bana göre bir sinemacıya destek verilmesi gereken en önemli nokta bu yapım aşaması. Amatör ruhlu gençlerimize daha çok destek vermeliyiz. Bu bölümü yürekten destekliyorum. Küçük bir bütçe bile onların hayallerini gerçekleştirebilmesi için büyük bir imkân demek. Çünkü bu bölümle uğraşanların maddi anlamda çok büyük sıkıntıları oluyor. Bizzat kendi öğrencilerimden de biliyorum. Bu desteklerin artmasını diliyorum. Keşke bütün festivallerde bu yapım desteği bölümü açılsa. Umarım önümüzdeki yıllarda daha fazla projeye destek sağlanır. Bu sene “Esenler Kısa Film Yapım Desteği” kapsamında birçok başvuru aldık. Son on projeyi değerlendirip içinden üçüne destek verilecek.
Projeyi seçerken nelere dikkat edeceksiniz?
Her jüri üyesinin farklı bakış açısı var elbette. Ben hikâyenin farklı olmasına, senaryonun ilgi çekici olmasına ve sinematografik açıdan iyi çekilebileceğini kanaat getirmem gerekiyor. Yoğun bir rekabet olacak. Hikâyenin tekrara düşmemesi çok önemli. Katılımcının özgeçmişine de bakacağım. Daha önce çektiği kısa filmler var mı onlara bakacağım. Çünkü bazen hikâye iyi olabiliyor ama film kötü çıkıyor. Ama daha önce çektiği bir film yoksa o zaman işimiz zor tabii.
Kısa filmler sinemaya giriş kapısı
Kısa filmleri çok önemsiyorsunuz. Türk sineması için kısa filmleri neden bu kadar önemli görüyorsunuz?
Önemli sinemacıların öğrencilik yıllarında çektikleri kısa filmlere bakın. Burada büyük sinemacıların izlerini bulabiliyorsunuz. Mesela Nuri Bilge Ceylan’ın “Toz” filmi… Filmi izleyen ve bu işten anlayan biri buradan büyük bir sinemacı geliyor derdi. Kısa film gelecekte sizin ne kadar iyi bir sinemacı olacağınızı gösterir. Allah her insana farklı bir yetenek vermiş. Kısa film büyük sinemacı olmak isteyenler için küçük ama önemli bir adım. Sinemaya giriş kapısı. Kiminin imkânı farklı oluyor ve direkt uzun metraj film çekiyor. Ben bunu çok tasvip etmiyorum. Eskiden kısa film çekmek çok zordu. Bugün güzel bir hikâyeniz varsa elinizdeki cep telefonu ile film çekmek ve pc de kurgulamak çok kolay. O yüzden büyük bir filme başlamadan önce kısa film çekmeli ve bu işi yapıp yapamayacağını tartmalı.
Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Sinema Destekleme Kurulu’nda kurul üyelerinde yer alırken kısa filmcilere yoğun desteğim oldu. Bu kurula ilk girdiğimde sadece 11 filme destek veriliyordu. Bunun sayısını önce 26’ya daha sonra 52’ye çıkardık. Daha sonra oradan ayrıldım yoksa bu sayıyı daha çok artırmak istiyordum. Kısa filmi çok önemsiyorum. Sporda alt yapı ne ise sinema sanatında da kısa film odur. Sinemanın geleceği kısa filmlerin çoğalmasına ve nitelikle olmasına bağlı. Film yapacak gençleri keşfetmek için bu çocukların daha fazla kamera arkasına geçmesine katkı sağlamalıyız. Burada kendilerini denemeliler ki yetenekleri olup olmadığı anlaşılsın. Yetenek var ise sonra onları eğitmek lazım. Kısa filmler bu anlamda insanların kendilerini görmesi başkalarına da göstermesi adına önemli bir basamak.
Kültür ve Turizm Bakanlığından uzun metraj filme destek olarak başvurmak isteyenlere en az iki kısa film çekmiş olma koşulu getirildi. Son birkaç yıldır var bu koşul. Bence gerekli ve doğru bir adım olmuş. Sonuçta bir sürü destek veriliyor ama o filmi yapıp yapamayacağını bilemiyoruz. Çünkü iyi bir senaryo kötü bir yönetmenin elinde berbat bir filme dönebiliyor. O yüzden önce kısa filmi görmek istiyorlar. Uzun metraj yapabilir mi?
Gençlere tavsiyeniz ne olur?
Yukarıda da söylediğim gibi sinema ile ilgili tutkusu olan gençler için en ideali kısa film ile başlamak. Bu işi yapamayanlar ise ısrarcı olmamalı. Sektör filmciden geçilmiyor. Herkes yönetmen olmak istiyor. Ama aslında bu bir ekip işi. Sinema sektöründe birçok alan var. Senarist, görüntü yönetmeni, ışık ve ses teknisyeni gibi yetenekli kişilerin bir araya geldiği bir sektör bu. Ancak birçok arkadaşımız yönetmenlik sevdasına işin diğer taraflarına bakmıyor. Bundan dolayı da kamera arkası ekiplerinde büyük sıkıntı yaşanıyor. Bütçesi iyi olan filmcilerin çoğu ses teknikerini dışarıdan getiriyor. Türkiye’de neden sayıları az? Çünkü hak ettikleri değeri görmüyorlar. Her yerde yönetmen, oyuncu konuşuyor. Kamera arkasındaki ekibinde emeği görünmeli. Film yapmak kendi başınıza oturup roman yazmaya benzemez. Ciddi bir ekip işi. Bundan dolayı sinemaya ilgi duyan arkadaşlarımız kendini yönetmenlik anlamında da denesin ancak sadece ona odaklanmasın. Kimi kurgucu, ışıkçı olabilir. Sinema çok geniş bir alan.
Kısa filmi şiire benzetiyorum
Birçok festivalde jüri koltuğunda oturuyorsunuz. Size göre festivallerde en önemli eksiklik nedir? Ya da önerileriniz var mı?
Kısa filmlere daha fazla değer verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzun metraj film festivallerinde bile kısa film yarışma bölümü açılmalı. Kısa filmlere olan destek de miktar olarak artırılmalı. Dünyada artık kısaların önemi daha da artıyor. Kısa filmlerin sektöre sokulmamasının nedeni ekonomik getirisinin olmaması. Buna çözüm bulunmalı. Hak ettikleri saygıyı görmeliler. Şu an kısa filmcilerin de bakış açısı bir iki kısa yapayım sonra uzun metraj yaparım şeklinde. Uzun metraj yapamıyorum diye kısa film yapıyorum diyen var. Bu doğru değil. Ben kısa filmi şiire benzetiyorum. Kısa film yapmak uzun film yapmaktan daha zordur. Toplumda kısa film konusunda bilinçli değil. Kısa filmci on ödül alsa da sinemacı sayılmıyor maalesef.
Sinemanın kendi ekonomisini kurması lazım
Türk sinemasından konuşalım biraz da. Sinemamızın öne çıkan sorunları neler?
Aslında birçok sorunu var. Türk sinemasında orijinal senaryo sıkıntısı var. Son zamanlarda çok orijinal filmler gelmiyor. Deneysel ama sinematografik açıdan bir yere koyamadığımız filmler var. Diğer en önemli sorun da ekonomik sıkıntılar. Bakanlığın desteği var ama yeterli değil. Sinemanın kendi ekonomisini kurması lazım. Ancak çoğu zaman sinemadan para kazananlar bunu sinemaya aktarmıyor. Bağımsız filmler için zaten bu çok zor. Bir de ekip sıkıntısı var. Yukarıda bahsettiğim gibi teknik ekip sıkıntısı yaşanıyor, kamera arkasında.
Sinema kendini yeniden inşa ediyor)
Peki dijitalleşme sektörü nasıl etkiliyor, etkileyecek? Artık birçok dijital platform var. İnsanlar buradan filmler izliyor. Üstelik burası için çekilen filmlerde oluyor. Nasıl bir dönüşüm bekliyorsunuz?
Bütün dünyanın tartıştığı bir konu bu. Ancak TV ilk çıktığında ya da video sanatı hayatımıza girdiğinde yine “Sinema bitiyor mu?” konusu hep tartışıldı. Ancak sinema hiç bitmedi. Şimdi de benzer bir durum yaşıyoruz. Sinemanın mistik bir tarafı var. Sinemanın seyirci ile toplu halde izlenmesi farklı bir zevk. Ama tabii dijital platformlar insanlara bir kolaylık sağladı. Evinde oturduğu yerden izleyebiliyor. Artık TV ekranları da büyüdü. Konfor anlamında sinemayı etkiler. Belki salon sayıları azalabilir. Sinema seyircisinin bir kısmı evlere kaysa da yine de sinemaya gidenler olacak. Sadece izleyici bakımından bir yer değişikliği olacak. Sinema kendi kendini yeniden inşa ediyor, yeni bir biçim alıyor.
Seyirciyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seyirci Türk sinemasına fazlasıyla ilgi gösterdi. İyi film yapıldığında seyirci izledi. Dünyanın her yerinde sanat yönü güçlü filmler daha az seyirci ile buluşuyor. Ama tabii genelde seyirci popüler filmlere ilgi gösteriyor.
Yorum Yaz