Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
2016 yılında insanlığın ortak değeri “su”ya atfettiğimiz Tarihi Su Yolu Şehirleri Buluşması projemiz kapsamında Fuzuli’nin Su Kasidesi Hikmet Barutçugil Hocanın ebru fırçası ile bir şahesere dönüştü. O şaheserlerin adını “Ab-ru’larda Su Kasidesi” olarak belirledik. 32 beyitten oluşan bu eser Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sanatseverlerle buluştu. 2024 yılında “Ab-ru’larda Su Kasidesi”nin yolu, doğumunun 530. yılında Azerbaycan’da Fuzuli’ye atfedilen yıl ile tekrar kesişti.
Fuzuli’nin Hz. Peygambere muhabbetini, sevgisini, aşkını anlattığı bu kaside yüzyıllarda geçse kıyamete değin sevdası için yananlara bir kase su olmaya devam edecek.
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
İki devlet, tek millet diye dillendirdiğimiz, hakkında çok şey duyduğumuz, dinlediğimiz, okuduğumuz ve ortak değerleri saymakla bitiremeyeceğimiz bir ülke Azerbaycan. Biz de onun başkenti Bakü’deyiz. Bizi havalimanında karşılayan Maarif Vakfımızın Bakü’deki Beynelhalk Maarif Mektebi Okul Müdürü kadim dostum Ertuğrul Toy Hocamızdı.
Bakü gezisinde bir şeyi fark ettim, yazımın sonunda onu da sizinle paylaşacağım.
Her şehrin ilk izlenimleri önemlidir. Bakü gördüklerimizle düzenli bir şehir havası vermekte, gezip görülmesi gereken şehirlerimizden, belki buna Şuşa, Gence ve Şeki’yi de ekleyebilseydik tam bir Azerbaycan gezisi olacaktı. Nasip başka bir bahara…
Bakü Türk Şehitliği ve Anıtı’nı ziyaretimizde Ertuğrul Hocamızın anlattıkları hem gurur hem de hüznü bir arada yaşattı. Ecdadımızın kahramanlıklarını yerinde dinlemek insana ayrı bir gurur veriyor. Şehitliğin hemen yanında konumlanmış olan Şehitlik Camii en tepede neredeyse Bakü’nün her tarafından görülebilir bir konumda. İki rekat kılınan namazın huzuru bir başka burada.
İkinci durağımız İçerişehir, gelip de hayran kalmayacak olanı düşünmüyorum. Tarih, medeniyet, edebiyat, şiir, maneviyat, zarafet, estetik, asalet her şeyi bulabiliyorsunuz. Sokaklarında fotoğraf, kaynana restoranında tarihi lezzetlerini, Qız Qalası’nın tam karşısında çayınızı yudumlarken şehrin sizde bıraktığı muştuyu düşünüyorsunuz. Çayın yanında limon eksik olmuyor. Kıtlama şeker ise el yapımı çikolata tadında. Yemekler kendine özgü ve Türkiye’den tatlarla daha güzel, mekan tarih kokuyor, muhabbetimizde o tarihten devam ediyor.
İçerişehir’de bizi etkileyen bir başka mekan Şirvanlar Sarayı ve oraya manevi havası nüfus etmiş Hz. Yahyâ-yı Şirvânî türbesi. Kabrini ziyaret için oldukça dik bir merdivenden çilehane diyebileceğimiz küçüklükte bir mekanda sizi kabul ediyor. Cenab-ı hak ziyaretimizi kabul eylesin.
Kısa kısa..
Şehirde trafik yok diyemem her yerde olduğu gibi Bakü’nün de zaman zaman sıkıcı trafiği var ama ona çare olarak 1950’lerde yapılmış metroları mevcut.
Şehir olur da alışveriş merkezi olmaz mı? Var tabii ki bizden çok farklı değil. Ancak Deniz Mall adındaki alışveriş merkezinin bir yüzükten esinlendiği söyleniyor. Mimarisi dikkat çekiyor.
Şehitlikte bizim Çanakkale Şehitler Abidesi’ne benzeyen bir yapı var ama bizimkinden farkı içinde sürekli ateş yanıyor olması.
Şehitlik tepesinden tüm Bakü’yü seyredebiliyorsunuz. Çamlıca gibi..
Alev kuleleri bana Maslak’taki binaları anımsattı.
Ortak noktamız çok dedik. Onlardan biri de akşam gezileri için bizdeki İstiklal Caddesi gibi Targovi Caddesi var.
Haydar Aliyev Kültür Merkezi sizi mimarisi ile şaşırtıyor. Bize söylenen Haydar Aliyev’in imzasının mimari yansımasıymış.
Otomobil koleksiyonu her yıl bir kez Bakü caddelerinde endam ederken diğer zamanlarda Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nde hayranlarını bekliyor.
Haydar Mescidi’nin mimarisi sizi öyle bir heybetle karşılıyor ki bunu ancak gördüğünüzde hissedebilirsiniz.
Şehir yürüme mesafesinde gezilmesi ve görülmesi gereken yerleri araç kullanmadan dolaşabiliyorsunuz. Bu yürüş sırasında Bakü Book Center’a ve Miniatur Book Museum’a uğramanızı tavsiye ederim.
İnsanı, Türkiye'yi çok seviyor hatta adres sorduğunuz biri sizi evine davet edebiliyor, telefonunu size verebiliyor abartmıyorum. Bir yer sormak için ayaküstü tanıştığımız Banu Çiçek (yine ortak noktalarımızdan biri), Ankara’da okumuş ve en büyük hayali İstanbul’da yaşamak.
Ziyaretlerden..
Maarif Vakfımız 3 yıl önce Bakü’de butik diyebileceğimiz bir okul açmış. Bahçesi görülesi bir güzellikte huzur dolu. Çocuklar cıvıl cıvıl ama sizi rahatsız etmiyor masum kuş cıvıltıları gibi. Buna bir okul daha ilave edilmiş. Gördük ama açılışı için kalamadık. Açılışın güzel geçtiğini Ertuğrul Hocamdan öğrendim. Sağ olsun Maarif’in ülke sorumlusu Dr. Serdar Gündoğan Bey’le de tanışma imkânımız oldu. Güzel bir ekip kurulmuş, aşkla, sevgiyle ve gayretle çalışıyorlar. Allah emeklerini zayi etmesin. Bu arada yeni okulumuzun kütüphanesi var ama içi boş onu doldurmak içinde bizden gayret bekliyorlar. Allah işlerini kolay eylesin.
Türkiye’ye geldiklerinde ortak dostumuz Suat Köçer aracılığı ile tanıştığımız ve gidince bizi en güzel şekilde ağırlayan Rafiq Hasimov Bey’i de yazmadan geçemeyeceğim. Rafiq Bey AzTV’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, uzun yılların bir televizyoncusu ve gazetecisi. Bizi Azerbaycan’ın Halkbank’ında ağırladı. Rafiq Bey’de bu bankanın aynı zamanda sanat danışmanlığını yapıyor. Bizi sergi alanında ağırladı, çıkarılan yayınlar üzerine sohbet ettik. Ne kadarda ortak değerimiz olduğunu bir kez daha gördük.
Yunus Emre Enstitüsü ile Uluslararası Kitap Fuarı’nda sergilenmesine niyet ettiğimiz “Ab’rularda Su Kasidesi”, fuara yetişmese de 2024 yılı içerisinde Azerbaycan’da nasıl misafir edebileceğimizi konuştuk. Hikmet Barutçugil Hocamızla da karşılaştık. Bu serginin Bakü’de sergilenmesi konusunda çok istekli. Fuara Türkiye’den katılan dostlarla hasbihal etme fırsatı bulduk.
Kısa ama dolu dolu geçen bir gezi oldu. Tavsiye eder misiniz diye soranlara tabii ki evet diyerek cevap veririz. Görülmesi gereken ülkeler listesine ekleyebilirsiniz.
Yazımın başında bahsettiğim Bakü gezisinde farkettiğim şey ise bugüne kadar belki yüzlerce manevi şahsiyetin kabirlerine ya da yaşadıkları yere ziyaretlerde bulundum. Ama Bakü’de karşılaştığım Hz. Yahya Şirvani Türbesi bana her şehrin bir manevi mimarı olduğu ve onu ziyaret etmeden şehirden ayrılmanın üzerimizde hak olarak kalacağı hissini verdi. Bugün İstanbul'a gelen Eyüp Sultan Hazretlerini, Ankara’ya gidenin Hacı Bayram-ı Veli’yi, Konya’da Hz. Mevlana’yı, Kastamonu’da Şeyh Şaban-ı Veli’yi, Bursa’da Emir Buhari’yi ziyaret etmesi gibi diyerek listeyi çoğaltabiliriz. Destursuz şehre girmemeli ve o şehrin manevi mimarlarını ziyaret etmeyi ihmal etmemeliyiz. Vesselam..
Yorum Yaz