Bastiani kalelerimiz

Köşe Yazıları

Giovanni Drogo güzel bir günde evini terk edip Bastiani Kalesi’ne doğru yol aldığında sonsuz imkânlar sıralanıyordu hayatında. Öncelikle gençti; yaşayabileceği uzun bir hayatı vardı. Askerdi ama ölene kadar böyle kalmak zorunda değildi. İstediği vakit fikrini değiştirip üniformasından vazgeçebilir ve yepyeni bir meslek seçebilirdi. Dilediği kadar sevebilir ve sayısız aşkı hayatına sığdırabilirdi. Tek bir kadına umut bağlamak zorunda değildi; o saatten sonra yeni bir gönül macerasını göze alamayacak kadar yorgun da değildi. Kısacası Drogo, ömrünün baharındaydı ve zaman, onun lehine işliyordu. Henüz.

Genç teğmen kaleye ayak bastığında ilk hissini önemsemedi. Oysa o ilk histe, insanın bilmediği birçok kehanet saklıydı. Yeni bir durum karşısında olumlu veya olumsuz birçok duygu harekete geçer ve insanı uyarmaya çalışır. Fakat çoğu zaman ona sağır kalınır. Drogo, ilk hissin ezici ağırlığından kaçamadı ve bir huzursuzluk kuşattı ruhunu. Kendini hiçbir şekilde kaleye ait hissetmediği gibi bir yanlışlık sonucu buraya gönderildiğine inandı. O yüzden de yaptığı ilk iş komutanla konuşup bir an önce kaleden gitme isteğini bildirmek oldu. Ama kale canlıydı ve bir kez eline geçirdiği kişiyi, bırakma niyetinde değildi.

Birbirinin aynı günlerin içine düştü Drogo ancak bunu sorun etmedi çünkü askerlik, büyük bir rutinden başka bir şey değildi. Nöbetler, erken kalkmalar, kart oynamalar, sınırı gözlemeler ve tekrar nöbetlerden oluşan bir çember yuvarlanıp durdu teğmenin hayatında. Drogo, kocaman bir beklemeye dönüştüğünü anlamadı. Önceleri kalede biraz görev yapıp gitme gününü bekledi, sağlık kontrolünü bekledi ama en çok da Tatar Çölü’nden bir gün çıkıp geleceğine inandığı düşmanı bekledi.

Drogo, kalenin sürekli sabır fısıldamasına itaat etti ve o kadar çok bekledi ki ömrünün son günlerine geldiğini anlamadı. Nihayet düşman çölde belirdiğinde Drogo için yolun sonu görünmüştü. Bırak savaşmayı, ayakta duracak gücü yoktu. Olası bir kahramanlığın içinden çekilip sıradan hayata gönderildi Drogo. Kaderinde bir savaşçı olarak değil, savaşı gençliği pahasına beklemiş, beklemekten vazgeçmemiş, onun uğrunda birçok hayat ve mutluluk ihtimalinden kaçmış bir başarısız olarak ölmek vardı.

Roman, sarsıcı bir şekilde sona ererken ayna okura döner. Drogo ve Bastiani Kalesi sıradan kavramlar mı? Eseri okuyan herkes bilir hiçbir okurun bu romandan hasarsız çıkamayacağını. Çünkü anlarız ki hepimiz biraz Giovanni Drogo çünkü hepimizin hayatında bir Bastiani Kalesi var. Hatta biraz daha düşününce kalelerin birden fazla olduğunu, uğrunda durmaksızın beklediğimiz, bizi ölümden başka bir diyara götürmeyeceğini bildiğimiz sayısız Bastiani kalemizin olduğunu görürüz. Bir iş bekleriz, bir aşk, bir fırsat, bir duygu bekleriz.

Bizim hâlâ kalelerimizi terk etme, yeniden başlama fırsatımız var. Yapmazsak çölün uzak noktasına gözlerimizi diker, ölüm meleğinin soluğunu yüzümüzde hissedene kadar yeni Bastiani kaleleri inşa etmeyi sürdürürüz. Zaman lehimize işliyor. Henüz…

Yorum Yaz