Çamurlu Erdem

Köşe Yazıları

Ana haber bültenleri, -mecbur kalmadıkça- izlenilmemek için sarf edilen çabalar bütünü oldu günümüzde. Büyük bir bölümü kadın cinayeti, sonrası maddi manevi hırsızlıklar cenderesi, diğerleri siyasetin herkesin kendi kapısının önüne biriktirdiği ama çok da iyileştirici yanı olmayan muammalar senfonisi!..

Bunların akabinde ara ara öyle haberler denk geliyor ki geleceğe dair açmaya bile niyetlenmediğiniz pencereniz kendiliğinden aralanıyor. Yazdığımız/okuduğumuz kitapların koynunda büyük bir itina ile sakladığımız öykülere taş çıkartırcasına ben hakikatin aynasına döşümdeki acı ile saplanan asıl gerçeğim! dedirtiyor.

Evet, yayıncı ve izleyicinin düştüğü kuyudan gelen ses; belki reyting, belki kontrolsüz düşünce dayatması, belki çağa ayak uymak adına geçmişten beslenmeden, geleceğe kontrolsüzce koşturmak diye bas bas bağırıyorsa da illâki erdem/öz/hakikat diyor bazı haberler…

Antalyalı, kendisi de küçük bir esnaf olan yaşlı bir amcanın merkezdeki büyük bir markete girmek isterken çamurlu ayakkabılarını çıkartıp girmesi haberi, bizi bize hatırlatan asaletli sancılardan biriydi. Başka bir müşteri ya da komşu esnafın bu olayı fark edip önce durumu tescillemek için o anın fotoğrafını çekmesi!.. -Ki her olayı kameralar ya da fotoğraflarla şahitlemek artık bir kural oldu. Bunu yaparken kimi zaman olayın ana ögesini kaçırmak da başka bir yara- Sonrasında market yetkilisinin suali üzerine, çamurlu ayakkabısının marketi kirletmesine kıyamadığı için o tavrı gerçekleştirdiğini söylemesi. Aslında bu tavrın içinde, koca bir hikâye saklı…

Geçmişte çok da şaşırmayacağımız doğal sürecinde gerçekleşen olaylar ve haberleri artık alıp bir fanusa koymayı bile düşündüğümüz örneği kalmayan erdem hareketleri olarak yorumlayabiliriz. Hiç unutmadığımız karelerden biri de Soma’daki maden işçisinin ambulansa girerken çizmelerini çıkartma anı, hepimizin kalbinde kömür kokusunun o keskinliğini değil, mangal gibi bir yüreğin imzasını nasıl attığını göstermişti. Devletine/milletine şartsız ve koşulsuz feda oluşun plansız duruşunu sergilemişti.

Günümüzde gerçekleşen sağduyu yoksunu olayların haberlere konu edilmesi kadar, köklerimizden beslenen ve öz kaynağımızı ılgıt ılgıt içimize akıtan bu anlamda bilgece sancıları daha çok görmek, yüreğimize bir parça şifa olur düşüncesindeyiz.

Unutmak mı zaman mı iyileştirir bilinmez? Bilinen, iyileşmek için tutunmak gerektiğidir umuda…

Yorum Yaz