Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Bize naz edercesine gelmek bilmeyen yalancı bahar günlerinin devam ettiği şu günlerde hangi mevsimin normaline ayak uyduracağımız şaşırdık. Sonbaharın rüzgarına mı kapılalım kışın soğuğuna mı alışalım bilemiyoruz. Yazdan kalma havaların bir gelip bir gittiği şu günlerde sinema sektörü biraz daha mevsim normallerinde seyrediyor gibi. Bizim günlerimiz gelgitli geçerken beyaz perdenin şimdilik akışında devam ediyor olması sinemaseverler olarak bizimde havamızı değiştiriyor.
Ekim ayı ile birlikte hem dünyada hem de ülkemizde beklediğimiz festivalleri bir bir boy göstermeye başladı. Bir festival jürisini açıklarken bir başkası finalistlerini açıklıyor. Festivaller severler olarak bizlerde etkinlik takvimlerini ajandamıza ekliyor hangi filmi hangi salonda kaçıncı sıradan izleriz bunun telaşını yaşıyoruz. Şüphesiz dünya prömiyerlerini yapan 2024 vizyonlu yapımlar ulusal sınırlara girdiği için izleme listelerinin ilk sıralarını alıyor.
Venedik, Locarno, San Sebastian gibi uluslararası alanda takip ettiğimiz festivallerde gösterilen yerli yapımların ülkemize gelmesini beklemek festival haftalarını daha heyecanlı kılıyor. Zaten halihazırda bildiğimiz yönetmenleri dünya çapında filmleriyle görünür olmasının sinemamızın gelişimine katkısı oldukça mutluluk verici. Venedik Film Festivalinde boy gösteren Murat Fıraoğlu’nun ilk uzun metrajı “Hemme’nin Öldüğü Gün” filmini Türkiye’de Adana Altın Koza’da izleyebilmek hepimizi mutlu ediyor. Yine Belkıs Bayrak’ın ilk uzun metraj filmi “Gülizar”ı Locarno ve San Sebastian’dan sonra Antalya Altın Portakal sahnesinde alkışlamak ardından Boğaziçi Film Festivalin dolu bir salonda izlemek bizim sinemamız için önemli anlardan. Bu tür alkışlamalara daha doyamayacağımız tekrarlarınında çoğalmasını istediğimiz bol sinemaları günlerimiz olsun…
MUBİ
YOL KENARI
Festivaller denince akla gelen yerli yönetmenlerden Tayfun Pirselimoğlu’nun filmleri bu ay Mubi’de liste başlıklarından. Festival dönemlerinin de başlamasıyla bunu fırsata çevirip Pirselimoğlu sinemasından biraz bahsetmek isterim. Fırtınalı bir deniz ile bir ormanın arasında yer alan bir kasabanın sakinleri, zor zamanlardan geçerler. Kasabada birbiri ardına kıyamet alametlerinin belirdiğini düşünmeye başlarken yeni gelen genç adamın hali sakinlerini şüpheye iter. Bu gencin sırtındaki leke dedikoduya dönüşür ve tüm ahaliye şüphe düşer. Tayfun Pirselimoğlu, zamandan ve mekandan kopuk duran bir kasabada geçen bu hikaye ile beyaz perdeden seyircisine politik birkaç eleştiriyi dillendiriyor. Kendine has sinematografisi ile izlediğimiz “Yol Kenarı” şimdi Mubi’de…
SÜKUT ALTINDIR
Bir İtalyan kasabasında berberlik yaparken hayata tutunmak için sayısız numaraya başvuran Arnavut bir göçmenin hikayesi Mubi’nin listesinde bu ayki yerini alıyor. Berberlik konusunda ne kadar beceriksiz olarak bilinsede asıl becerisi sınırları olmayan hayal gücünde saklı duruyor. Bu hayalperest berberin hayatı dükkanının karşısına hayallerini süsleyen güzel
bir kadının taşınmasıyla tamamen değişiyor. Tayfun Pirselimoğlu’nun 2000’lerin başında İtalya’da çektiği, bu film geniş kitlelerle buluşmuştu. Hayalperestliğin normalliği hakkında bize birçok alternatif hayat tarzları sunan filmin başrolünde Cezmi Baskın yer alıyor. Masum gözüken yalanların gerçeklerle buluştuğu beraberinde getirdiği sürprizlerin konu edinildiği “Sükut Altındır” şimdi Mubi’de…
DAYIM
Tayfun Pirselimoğlu’nun uluslararası alanda kendini gösteren işlerinden biri olan Dayım kısa filmi Venedik Film Festivali’nde alkış alan yerli sinemamızın örneklerinden. Kendine ait lirik anlatısıyla sinemaya ve uçma hayaline ait çocuk neşesi hikayelerinden. “Çöl Masalları” kitabındaki bir öyküden uyarlanan bu kısa film uçma tutkusunu gerçekleştiren ve 42 yıl sonra çöle inen bir adamın öyküsünü, yeğeninin ağzından anlatıyor. Başrolleri Ahmet Uğurlu ve çocuk oyuncu Ahmet Tatari’nin üstlendiği “Dayım”, şimdi Mubi’de…
BLU TV
WONKA
Willy Wonka’nın en büyük hayali kendi çikolata dükkanını açmaktır. Ancak onun hayallerine giden yolun önünde büyük bir engel vardır. Güçlü çikolata karteli, eksantrik Wonka'nın önüne pek çok zorluk çıkarır. Kartelin izni olmadan hiçbir şey yapamayan Wonka, bu durumun kendisine engel olmasına izin vermez. Küçük Noodle ve Umpa Lumpaların da desteği ile Wonka, çikolatalarının insanlara ulaşması için her yolu dener. Yönetmenliğini Paddington ile özdeşleşmiş Paul King'in üstlendiği Wonka, yazar Roald Dahl'ın 1964 yılında yazdığı Charlie ve Çikolata Fabrikası'na dayanıyor ve ikonik çikolatacı Willy Wonka'nın bir nevi başlangıç hikâyesini anlatırken Tim Burton'ın 2005 yapımı filminin de esintileri var. “Wonka” şimdi BluTV’de…
MİMAROĞLU
İlhan ve Güngör Mimaroğlu, 60’ların başında yeni bir hayata başlamak için İstanbul’dan New York’a yerleşirler. Bu iki genç taşınmalarının ardından yeni hayatlarıyla isimlerini duyuracaklardır. İlhan, Columbia Üniversitesi’nde elektronik müziğin gelişmesinde rol alarak adını müzik tarihine yazdırır. Bu iki kişinin kişisel arşivinden yararlanan belgesel, İlhan Mimaroğlu'nun radikal bir sanatçı olarak portresini ortaya koyarken aynı zamanda bir aile dramanın ortasına misafir ediyor. Film çok katmanlı yapısıyla müzik, aşk, göç ve hayal kırıklığına dair gerçek hikaye anlatılıyor. Jazz müziğin büyük yapımcılarından olan İlhan Mimaroğlu'nun yaşamı hakkında yapılan bu belgeselin yönetmen koltuğunda Serdar Kökçeoğlu oturuyor. “Mimaroğlu” belgeseli şimdi BluTV’de…
KÖTÜ TOHUM
Geleneksel üretim yapan küçük çiftçi kendi ürettiğini hasattan sonra ilk olarak kendi tadar. Üretici hasattan sonra ürünün lezzetini, besleyiciliğini ve sağlıklılığını kanıtladıktan sonra pazara götürür. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde geleneksel sağlıklı, doğal ve çeşitli besin üretimi, korunması, geleneksel yöntemlerle ürüne dönüştürülmesi, üreticisinden tüketicisine ulaştırılmasının önünde çok büyük ve somut engeller var. Yerelde küçük üretici biyoçeşitliliği
koruyan üretimini zorlukla sürdürürken bu sürede ki aşamalarını belgesele yansıtıyor. Kentli tüketici de tıpkı onlar gibi üretilen gıdanın sağlıklı, doğal ve besleyici olanına ulaşabilmekte zorlanıyor. Mevcut gıda dağıtım sisteminin kendisi aslında doğru gıdanın hem üretimini ve hem de tüm engellere rağmen üretilene de tüketicinin erişimini engelliyor. 2018 yapımı olan belgeselin yönetmenliğini Ethem Özgüven üstleniyor. “Kötü Tohum” şimdi BluTV’de…
TABİİ
KUTSAL İŞGAL: FİLİSTİN TOPRAKLARINI GASP ETMEK
Uzun zamandır haksız işgal altında kalan Filistin direnişi son zamanlarda artan saldırılar ile gündemizde yara verici yerini koruyor. Dualarımızda var olmalarının yanı sıra her alanda çalışan kişilerin kendi adına bu işgalin karşısında olduklarını hissederek yaptıkları eylemci duruş gündemimizde daha çok olması gerektirdiği hatırlatıyor. Bu durum adına Trt World yapımlığında hazırlanan İşgal belgeseli Filistin topraklarına yapılan işgalin dünden bugüne izlerini gözler önüne seriyor.
Hem faillerin hem tanıkların gözünden, radikal yasadışı Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere karşı giriştiği terör eylemleri tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriliyor. Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria’da Filistinlilere karşı gerçekleştirdikleri vahşeti, tanıklar ve faillerin gözünden, çarpıcı görüntülerle insanlığa duyuran “Kutsal İşgal (Holy Redemption) Filistin Topraklarını Gasp Etmek” belgeseli, şimdi Tabii platformunda…
KRALİÇE LEAR
Toroslar'da bir avuç köylü kadın, 2000'li yılların başında bir araya gelerek bit tiyatro topluluğu kuruyor. Arslanköy Tiyatro Ekibi adını verdikleri topluluk sayesinde hayatları değişen kadınlar, yaşamlarını sahneye taşımaya başlıyot ama bu sefer farklı bir amaçları vardır. Suyun bile zor ulaşıldığı köyde Shakespeare'in "Kral Lear" oyununu ücra dağ köylerinde sahnelemeyi planlarlar. Oyunu sergilemek için yola koyulan kadınların dünyasına şahit olurken imkansızlıkların arasında nasıl yaratıcı fikirler çıkıyor bunu keşfetmiş oluyoruz. 2019 yapımı olan bu belgeselin yönetmen koltuğunda Pelin Esmer oturuyor. Birçok festivalde varlığını ispat eden “Kraliçe Lear” şimdi Tabii platformunda…
LULLABY
Yeni anne olan bir kadın, eski bir kitapta bir ninni keşfeder ve şarkıyı bir lütuf olarak görür. Ancak ninni kadim iblis Lilith'i ortaya çıkardığında dünyası bir kabusa dönüşür. Genç bir anne içinde ninni bulunan eski bir kitap keşfeder ve onun kutsal olduğunu düşünür. Ancak tüyler ürpertici bir şekilde, ninni kötü kalpli şeytan Lilith'in çağırma büyüsüdür. Annabelle'in yönetmeninden gelen bu korkunç filmde ninni onun ve bebeğinin hayatını gerçek bir kâbusa dönüştürür.
GAİN
TEBESSÜM
Tebessüm, çevresi tarafından asık suratlı olması ve asosyalliği ile bilinen, Mustafa'nın bir gecede değişen yaşamına odaklanıyor. 35 yaşında olan Mustafa, İstanbul’da bir devlet dairesinde arşiv bölümünde çalışır. Asosyal ve asık suratlı bir adam olan Mustafa'nın tekin olmayan bir insana olan benzerliği onun sık sık polis kontrolüne takılmasına neden olur. Bu kötü imajının farkında olan arkadaşı Zeki, güler yüzlü gözükmesini sağlayacak bir plan yapar. Ancak işler ters gittiğinde Mustafa'nın hayatı daha da sorunlu bir hal alır. Bu durumda hayatına ve ailesine dair kötü haber alan Mustafa için hayatı daha zor bir hale gelir. Sezgin Cengiz’in yönetmenliğini yaptığı film başrolünü Onur Buldu üstleniyor. “Tebessüm” şimdi Gain platformunda…
8 SANİYE
2015 tarihli, Türk-Alman ortak yapımı olan 8 Saniye, çocukluğundan itibaren sıradışı rüyalar gören ve rüyalarının gerçekleşmesi nedeniyle dehşete kapılan Esra’nın hikayesini konu ediniyor. Çocukluğundan itibaren rüyalarında gördüğü gizemli adamı arayan Esra, maruz kaldığı her baskıya karşın korkularından da kurtulmaya çalışıyor. Bu kurtulmayı başarırsa belkide özgürlüğünü kazanarak hayatla barışmayabşlecek. Senaryosunun Esra İnal ve Nuran Evren Şit’e ait olduğu hikayenin yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak üstleniyor. Esra İnal, Fırat Çelik, Mehmet Kurtuluş gibi isimlerin oyuncu kadrosunda olduğu “Sekiz Saniye” şimdi Gain Platformunda…
UMUT BAHÇESİ
Polonyalı Antonina ve eşi Dr. Jan Żabiński sakin bir hayat sürmekte olan bir çiftken üstlendikleri Varşova Hayvanat Bahçesi'ni de yönetmekten keyif alırlar. Bahçe Jan'ın sorumluluğunda ve Antonina'nın üstlendiği bakımıyla olduğu halden dahada keyifli bir hale gelir. 1939 yılında ülkeyi Nazilerin işgal etmesiyle bu keyifli günler geride kalır. Savaş ülkesi olan Polonya'ya Hitler'in görevlendirdiği zoolog Lutz Heck'in gelir ve yönetimi ele alır. Başrollerini Jessica Chastain, Johan Heldenbergh ve Daniel Brühl'ün üstlendiği gerçek hikayeden uyarlama yapımın yönetmen koltuğunda Niki Caro oturuyor. Film, Diane Ackerman'ın aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanarak gerçek bir hikayenin yansımasını oluşturuyor. “Umut Bahçesi” şimdi Gain platformunda…
Yorum Yaz