Müzik uğruna

EDEBİYAT Güncel

Litros Sanat’ın editörü sevgili Rabia benden bir roman kahramanı hakkında yazmamı istedi. Ben de bu teklifi seve seve kabul ettim. Kütüphaneme göz gezdirirken okuduğum romanlardan seçtiğim kahramanın bir müzisyen olmasını özellikle tercih ettim. Seçeceğim kahramanın müzisyen olması yetmiyordu. Yazarın da müzisyen olması gerekiyordu. Bu sebeple Ketil Bjornstad’ın Müzik Uğruna adlı romanını seçtim. 

Ketil Bjornstad bir müzisyen ve besteci. Caz, rock ve klasik müzik gibi farklı türlerde müzik yapan usta bir piyanist. İlk büyük konserini on altı yaşındayken Oslo Filarmoni Orkestrası ile gerçekleştiren Bjornstad, kırka yakın albüm yayınladı. Sadece albüm yapmıyor, aynı zamanda kitaplar da yazıyor. Dünyanın en ünlü caz şirketi olan ECM’de müthiş albümler kaydetmiş olan Bjornstad’ın müziğine olan hayranlığım, romanını okumamla daha da arttı. 

Müzik Uğruna romanındaki kahramanımızın adı Aksel. Aksel, maddi durumu çok iyi olmayan bir ailenin çocuğu. Piyanist olan annesinin yönlendirmesiyle küçük yaşta piyano çalmaya başlar. Romanın henüz başında (ilk bölümünde) annesi Aksel’e “büyük sanatçılar yoksullar arasından çıkar” diyerek öğüt verir ve Aksel burada annesinin dilinden aslında içinde bulundukları yoksulluğun bir avantaj olabileceğini okurlarına göstermeye çalışır. Ne yazık ki Aksel’in annesi, gittikleri piknikte ırmağa düşerek ailesinin gözü önünde akıntıya kapılıp boğularak hayatını kaybeder. Annesinin ölümünden sonra hikâye tamamen değişir. 

Normalde Aksel’in okuldan döndükten sonra annesiyle Ravel besteleri çalıştığı evlerinde yas süreci yaşanır. Babası kendini içkiye verir ve işini batırır. Ablası, Aksel ile neredeyse hiç ilgilenmez. Bilakis Aksel, küçük yaşına rağmen ablasıyla ilgilenir ve ona abilik yapar. 

Bütün bunlar olurken Aksel, kendini müziğe teslim eder. Okula gitmez. Zaten ablası ve babası da Aksel’in okula gitmediğinin farkına bile varmaz. Aynı evin içinde üç farklı hayat yaşanır. Aksel, saatlerce evde piyano çalar. Piyano çalarak “Çocukluğumu üzerimden sıyırmak istiyorum” diye bir açıklama yapar. İçinde bulunduğu zor hayatın koşullarından müziğe sığınır. Bir süre sonra müziğin de verdiği güç ile babası ve ablasıyla tekrar annesinin yaşadığı dönemlerdeki gibi bir aile çatısı kurma çabasına girer. Tam başarılı olmasa da bir miktar yol alır. 

Zaman hızla geçer ve bir gün Aksel Anja adında çok iyi piyano çalan bir kıza aşık olur. Anja’nın ailesi, Aksel’inkinden farklı bir sınıfa mensuptur. Norveç’in en iyi piyano hocasından ders alır. Ailesi elit ve zengindir. Aksel’in, Anja’ya duyduğu aşk, karşılıksızdır, ama Anja sayesinde hepsi birbirinden güzel piyano çalan bir arkadaş grubunun içine girer. Arkadaşlarıyla müzik yarışmalarına katılır. Roman, Aksel’in bu arkadaş çevresinde gelişir. 

Romanın özetini uzun uzadıya yazmak istemiyorum. Asıl beni etkileyen kısımları, yani romanın kahramanı Aksel’in kurduğu cümleleri burada paylaşmak istiyorum. 

Aksel; Chopin, Ravel ve Brahms gibi büyük bestekarların bestesini çalarken “çocuk olmama rağmen kendimi yetişkin hissediyorum” diye bir cümle kurar romanda. Bu cümleyi annesi hayattayken kurar. Bu cümle beni çok etkiledi. Romanın akışında büyük bestekarların müziğini icra ederek vakit geçirmesi annesi öldükten sonra adeta ona şifa olur. 

Annesi vefat ettikten sonra piyanosunu çalarken kendisini güçlü hissettiren sebebi de şöyle açıklar: “Müziğin olduğu yerde başka her yerde olduğundan daha güçlü bir yaşam olur” (s.36)

Kitabın ilerleyen bölümlerinde Aksel’in müziği hayatının odağına koyarak kurduğu şu cümle de beni çok etkilemiştir. Şöyle diyor: “İnsan güçlü olmazsa bir piyanist olarak kariyer yapamaz” (s.170) 

Kitapta Aksel’in beni etkileyen diğer cümlelerinden bazıları:

“Sıradanlık dünyada en çok bulunan şey” (s.100) 

“Bütün müzikler yavaş çalınmayı kaldırırlar ama bütün müzikler hızlı çalınmayı kaldırmazlar” (s.105)

“İnsanlar zavallı bile olsalar bir şeylerden suçlu olabilirler” (s.153) 

“Niçin hüzünlü bir müzik seçtin?” 

—“çünkü bize en yakın olan o” (s.181) 

“Duygusallığı küçümseyen insanlar kendini beğenmiş olurlar ve kendilerinden hiçbir şey vermeyi sevmezler” (s.211)

“En müthişi çalmayı bitirdiği zaman geliyor. Son notadan sonraki sessizliği biraz fazla uzatıyor. Dünyanın en büyük isimlerinin yaptıkları gibi” (s.225) 

“Klasik müzikte hiçbir şey anormal değildir. Burası sakatların ve dâhilerin arenası. İnsan kartlarını doğru oynarsa doruğa giden yol şaşırtıcı ölçüde kısadır. Bunu yapamazsa çabalar durur ama kaybedenler safından çıkamaz” (s.263) 

Kahramanım Aksel’i merak eden okuyucularımın kitabı okumasını şu sebeplerle tavsiye ederim. Birincisi müziğin insan hayatında ne kadar önemli bir yerde olduğunu ve insana nasıl güç verdiğini anlamak açısından ne kadar önemli olduğunu görüyoruz bu romanda. 

İkincisi bir müzisyen ve bestecinin kendi hayat hikayesinden yola çıkarak yazdığı romanda, yazarın farklı bir ruh hali olduğunu görüyoruz. Bir yazarı okuyoruz ama müziğin farklı türlerini başarılı bir şekilde icra eden ve ruhumuzu rahatlatan besteler yapan bir yazarı okuyoruz.

Üçüncüsü ve önemlisi romanda, insanın en karamsar ve en berbat halinde bir şeye yani müziğe bağlanarak nasıl ayakta kaldığını görüyoruz. 



Yorum Yaz