Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
“Erenköyü’nde Bahâr”, Yahya Kemal’in poetikasının olduğu kadar ‘güzel’ telâkkisinin de en güzel örneklerinden biridir. Tezimizin çıkış noktasını teşkil eden ‘saltanat’ metaforunun da bulunduğu şiir şöyledir:
“Cânan aramızda bir adındı, / Şîrin gibi hüsn ü âna unvan, /Bir sâhile hem şerefti hem şan,/Çok kerre hayâlimizde cânan/Bir şi’ri hatırlatan kadındı./ Doğmuştu içimde tâ derinden/Yıldızları mâvi bir semânın;/Hazzıyla harâb idim edânın,/Hâlâ mütehayyilim sadânın/Gönlümde kalan akislerinden./Mevsim iyi, kâinât iyiydi;/Yıldızlar o yanda, biz bu yanda,/Hulyâ gibi hoş geçen zamanda/Sandımki güzelliğin cihanda/Bir saltanatın güzelliğiydi./İstanbul’un öyledir bahârı;/Bir aşk oluverdi âşinâlık.../Aylarca hayâl içinde kaldık;/Zannımca Erenköyü’nde artık/Görmez felek öyle bir bahârı.”
Nihat Sami Banarlı, Yahya Kemal’in ‘büyük ve devamlı aşkı’nın bu şiiri ilham eden kadın olduğunu söyler:
“Yahya Kemal’in ısrarla Cânan dediği bu kadın, M… Hanımefendi idi. Moralı Âlî Bey’in kızıydı. Tanınmış bir hâriciyecimizin güzel ve iffetli hanımıydı.Yahya Kemal’le aralarındaki gönül ürperişleri, onun Yahya Kemal’i anlamasından, Yahya Kemal’in de onda asırlarca işlenmiş, millî bir güzellik bulmasından doğmuştu. Bu aşk, birçok da:
İstanbul’un öyledir bahârı,
Bir aşk oluverdi âşinâlık
Mısrâlarındaki büyük gerçeğin eseriydi. Ancak bu, tamâmiyle temiz ve plâtonik bir aşktı. Onun için uzun, çok uzun sürmüştü. Yahya Kemal, buna, arada bir ‘gönül’ diyordu.”
Yahya Kemal’in “Mihriyâr” şiirindeki “Beş yüz sene sonra karşınızda/İstanbul’un fethinin hayâli” ya da “Bir Tepeden” şiirindeki “İstanbul’u duydum daha bir kerre sesinde” mısralarındaki ‘güzel’ telâkkisi de o ‘işlenmiş, millî güzellik’in tezahüründen başka bir şey değildir.
Banarlı, şiire ilişkin Osmanlı-Türk tarihinin bir kadında mücessem hale gelişi bağlamında tespitlerini şöyle sürdürür:
“Büyük şâir, bu müstesnâ kadında Türk-Osmanlı târihinin güzelliğini bulmuştu:
-Cânan beni sevdiği zaman gençti; kendisinde bir Osmanlı güzelliği vardı.
sözü, Yahya Kemal’indir.
Yahya Kemal,
Rü’yâ gibi bir akşam seyretmeğe geldin,
Çok benzediğin memleketin her tepesinde.
Bakdım, konuşurken daha bir kere güzeldin,
İstanbul’u duydum daha bir kere sesinde.
mısrâlarıyla başlayan, muhteşem Bir Tepeden şiirini onun için söylemişti. Mihriyâr şiirinin sonundaki:
Hayrân olarak bakarsınız da
Hulyânızı fetheder bu hâli:
Beş yüz sene sonra karşınızda
İstanbul fethinin hayâli.
diye terennüm ettiği târihî güzellik de en çok onun güzelliğiydi.”
Yahya Kemal’in “Cânan”ı her ne kadar gerçek bir şahsa işaret ediyorsa da Divan şairlerinin ‘sevgili’sine yakın bir hülâsâ değeri taşır. Yani, bir estetik medeniyetinin bütün hususiyetlerinin tecessüm etmiş hâlidir ‘cânan’ Yahya Kemal’de. Nasıl ki ‘sevgili’ Divan şairleri için genel itibariyle muhayyelse ve sembolik bir kıymete sahipse ‘cânan’ da Yahya Kemal için bir medeniyetin güzellik timsallerinden biridir. Mimar Sinan’ın Süleymaniye Camii, Itrî’nin Nevâkâr’ı, Nedîm şiiri ya da Yesârî’nin hattı Yahya Kemal için ne ifade ediyorsa ‘cânan’ da aynı şeyi ifade ediyordur.
“Cânan aramızda bir adındı/Şîrin gibi hüsn ü ân’a ünvân” mısralarının bize söylediği biraz da budur. ‘Güzellik’in timsalidir ‘cânan’; tarih, coğrafya, millet, her şeyi kuşatacak bir metafordur adetâ. “Bir sâhile hem şerefti hem şân” mısraı, ‘cânan’ın güzel olmakla kalmayıp bulunduğu yeri güzelleştirdiğine, mekâna kıymet kattığına işaret eder. “El-şerefü’l bil mekîn” kelâm-ı kibarını hatırlarız burada. “Çok kerre hayâlimizde cânan/Bir şi’ri hatırlatan kadındı” mısralarında ‘hayâl’, ‘şiir’ ve ‘cânan’ kelimelerinin bir arada kullanıldığını görüyoruz ki şiire dair unsurların bir kadın için de geçerli olabileceğini ve dolayısıyla Yahya Kemal’in kendi poetikasına dair söylediklerinin ‘cânan’ için de geçerli olabileceğini varsayabiliriz. Denilebilir ki şairin ‘cânan’da aradığı ‘derûnî âhenk’ten başka bir şey değildir.
Yorum Yaz