Gönle ve göze hitap eden yolculuklar

KÜLTÜR SANAT

Sena OMAÇ

Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenen muhteşem Osmanlı Modernleşmesi temsilleri, dinleyenin yükünü hafifleten Türk Sanat Müziği Konseri ve heyecanlandıran gelecek iki haftanın takvimi…

İstanbul’a dışarıdan gelen biri olarak şehre adımımı ilk attığım günden bu yana İstanbul’un pek çok yolculuğa gebe olduğunu aklımdan çıkarmamaya gayret ediyorum. Yürüdüğüm her yolda adım başı inşa edilen camiler, hanlar, köşkler… İstanbullular olarak her gün yoksulluğun ve zenginliğin iz bıraktığı sokaklarda; tarih kitaplarında okuduğumuz nice gencin, yaşlının şahitliği ve anısı arasında koşturuyoruz. Bu köşede bugün sizlere beni son zamanlarda en çok etkileyen yolculuklarımdan bahsetmek istiyorum. Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenen muhteşem Osmanlı Modernleşmesi temsilleri, dinleyenin yükünü hafifleten Türk Sanat Müziği Konseri ve beni heyecanlandıran gelecek iki haftanın takvimi…

Ramazan ayına yaklaştığımız bugünlerde orucun yeme içme alışkanlıklarımızın haricinde de bir şeyleri değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sayıdaki önerilerim gündelik hayatın meşakkatini, koşuşturmamızı yavaşlatacak; yavaşlamak istemeyenler varsa bu koşturmayı farkındalık ve hayranlık duyguları ile süsleyecek etkinlikler ve yaratıcı sergiler özelinde hazırlamaya çalıştım. Popülist ve bilgiden yoksun gündemlere kapılmamayı, gündemimizi biraz da gönle ve göze hitap eden uğraşlarımızın olduğu bir yolculuk yapmayı ümit ediyorum hepimiz için…

Dinginlik veren bahçesi ile boğaza nazır “Atlı Köşk”

Ruhumuzu doyuracak pek çok güzellikle karşılaştığımız İstanbul’da nisan ayını geçirecekler için çeşitli etkinlikler hakkında naçizane birkaç öneriden biri bir resim sergisi ancak sıra dışı olanından… Halife Abdülmecid Efendi’nin sanatçı yönünü daha yakından tanıdığım tarihsel yolculuk: Sakıp Sabancı Müzesinde yer alan üç sergiden biri “Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi” isimli sergi. Bana sorulursa aralarında en keyiflisi… Müzenin en alt katındaki holün başında Abdülmecid Efendi’nin çocukluğundan itibaren halifeliğin kaldırıldığı döneme kadar olan süreci o yılların konjonktürüyle ele alan duvar yazılarıyla karşılaşıyoruz. Bu duvar Hanedanın son veliahdı, Osmanlı modernleşmesinin ilk simgelerinden biri olan Abdülmecid Efendi’nin hayatını film şeridi gibi adeta yazılı bir sinevizyon edasıyla sunuyor… Serginin devamında şehzadenin tablolarını kronolojik sırayla izliyoruz. Bazıları aile koleksiyonu, bazıları resmi kurum koleksiyonu, bazıları ise Sakıp Sabancı Müzesi koleksiyonu olan 60 tablo ve 300’ü aşkın belge ile kurgulanmış sergide Abdülmecid’in dostu Pierre Loti’ye hediye ettiği orijinal çerçeveli resimler de bulunuyor.

Abdülmecid’in eserlerinde geleneksel izler

Şehzadeyi Osmanlı hanedanından alışılagelmişlerin ötesine taşıyan şeylerden biri ise sanatçılarla kurduğu yakın dostluklar olmuş. Bu dostluklarının ve hayatının bir kısmını sürgünde geçirmesi nedeniyle ailesiyle kurduğu sıkı bağların ruhu sergilenen tablolarından, fotoğraflardan ve mektuplardan bizlere yansıyor. Serginin en büyük odasında yer alan çoğu tuval üzerine yapılmış yağlı boya tabloları; oyun yazarı ve şair Abdülhak Hamid Tarhan’ın portresi, Abdülmecid Efendinin oğlu ve kızının portresi, çeşitli tarihi olayları resmettiği tablolar... “Avluda Kadınlar”, “Genç Kız Portresi” ve beraber sergilenen “Cami Kapısı” ile “Sarayda Kahveci Güzeli” gibi eserlerle ilgili detaylı bilgilere yer verilmiş. 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı seyyahlarının Endülüs bölgesine gidip beraberlerinde belli mimari yapıların fotoğrafları ve kartpostal koleksiyonları ile dönmeleri Abdülmecid Efendi’nin eserlerine de ilham kaynağı olmuş. Gravür ve Avrupa resim sanatının yanı sıra musiki ve edebiyata da ilgisi bulunan şehzadenin hayranı olduğu şairlerden biri Tevfik Fikret’in sis şiirinden ilhamla çizdiği üç tablo da ilk kez burada yan yana sergilenmekte.

Abdülmecid Efendi’nin kadınlarla ilgili tablolarında kadınları harem sınırları içerisinde kalmayan, sosyal kültürel hayatla içli dışlı, okuyan, etken birer figür olarak resmettiğini görülüyor. Aynı zamanda serginin “Görünenin Ötesinde Abdülmecid” isimli çıkış bölümünde eserlerin gözle görünenin haricindeki ayrıntılarını ortaya çıkarmak amacıyla resimlerin üretim süreçleriyle ilgili yapılan araştırma bulgularına yer verilmiş. X-ışını görüntüleme tekniği ve pigment analiziyle eserlerin restorasyon süreçleriyle ilgili de bilgilere ulaşılmış. Teknolojiden yararlanarak sanat tarihi, sanat tasarımı ilgilileri ve öğrencileri için örnek bir çalışma ortaya konmuş. Benim en çok dikkatimi çeken unsurlardan biri de sanatı Batı etkisinde gelişen Abdülmecid’in tablolarında bir o kadar geleneksel izler de bulmak, Doğu ile Batı ruhunu sentezlediğini görmekti. Sakıp Sabancı Müzesinde yer alan sergi 1 Mayıs’a kadar ziyaretçilerine açık.

Seslerden gönüllere…

Rotamızı Beyoğlu’na doğru kıralım ve Beyoğlu’na yakışır bir akşam geçirelim dedik. Huzurlu ve ruhumuzu doyuran Türk Sanat Müziği ile geçirdik akşamı. Genç ve yetişkin bir kitleye hitap edebilecek “Türk Müziği Akşamları: Seslerden Gönüllere” konserinden bahsediyorum. Atatürk Kültür Merkezi her geçen gün muhteşem etkinliklere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Unutulmayan Türk sanat müziği eserlerini seslendiren isimler Eda Karaytuğ ve Uğur Çınar idi. Tecrübeli ve bir o kadar da heyecanını kaybetmemiş müzisyenlerden oluşan orkestrayı ve bu iki solisti canlı dinlediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Daha evvel TRT’de görev yapmış Uğur Çınar ilk sahne alan solistti. “Biliyorsun”, “Bir Zamanlar”, “Fikrimin İnce Gülü” gibi eserlerin içinde olduğu keyifli repertuarını dinledik. Muhteşem sesinden ve mütevazı asilliğinden nasiplendiğimiz Eda Karaytuğ ise bir o kadar keyifli bir repertuarla bizimle oldu. Benim için gecenin sürprizlerinden biri ve Eda Karaytuğ’un sesinden dinlemekten çok mutlu olduğum eser güftesi Karacaoğlan’a ait olan “Sabret Gönül” eseriydi. Genç neyzen Sinem Hundaroğlu’nun taksimi ve iki solistin gecenin sonunda yaptıkları düet çok hoştu.

Yorum Yaz