Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Bugünlerde ilk kişisel sergisinin hazırlıklarını yapan heykel sanatçısı Büşra Kara, metalden yaptığı heykellerle dikkatleri çekiyor. Figüratif ve kadın temalı çalışmalara yoğunlaşan Kara, “Ağırlıklı olarak metal malzeme ile çalışıyorum. Kaynak makinesi, spiral taşlama, sac kesme dekopajı gibi makinalar ile çalışıyorum. Metalin sertliğini ve soğukluğunu yumuşatmaya çalışan bir noktadayım. Aslında bunu yaparken insanın ta kendisi görüyorum,” şeklinde konuşuyor.
Metallere yeniden hayat veren ve onları bir sanat eserine dönüştüren heykel sanatçısı Büşra Kara, Litros Sanat okurları için sorularımızı yanıtladı. İlkokulda yaptığı kuş maketi ile başlayan sanat yolculuğunda heykel bölümünde ilerlemeyi seçen ve bugün geldiği noktada bir kaynak ustası gibi çalışarak metallere bir anlam yükleyen Büşra Kara, daha çok kadın figürleri üzerinde çalışıyor. Bugünlerde ilk kişisel sergisi için hazırlıklarını yapan Büşra Kara ile sanat yolculuğunu konuştuk.
Sanatla ilk temasın ne zaman oldu?
Çocukluğum Almanya’da geçti, bu sebeple anaokulu ve ilkokulu orada okudum. Anaokuluna başladığım ilk gün öğretmenlerimle bir maket yapmıştık. Bir kuş maketi… Renkli kartonlar ve o an ilk kez gördüğüm çeşitli süslemeler ile o kuş heykeli ortaya çıkmıştı. Çok etkilendim çünkü görsel olarak ilk kez o zenginlikte bir şeyi kendim yapmıştım. Sonrasında hep o görsel zenginlik arayışındaydım. İlkokulumda çok fazla el işi dersi vardı. Örgü örmeyi, maket yapmayı ve özellikle yılbaşı zamanı oda süslemelerini hep o zamanlarda öğrenmiştim. Bu benim temelimi oluşturdu aslında. Hiç bilmediğim bir yönümü geliştirdi. Sanat yoluna ilk bilinçli yönelişim ise ortaokulda resim öğretmenimin bendeki yeteneği keşfedip beni güzel sanatlar lisesine yönlendirmesiyle oldu.
HEYKEL BİR İFADE ARACINDAN ÖTE DÜŞÜNME BİÇİMİ BENİM İÇİN
Neden heykel bölümünü seçtin?
Lise hayatım boyunca heykel hocamla kurduğum usta-çırak ilişkisi, bu alana yönelmemde belirleyici oldu. Kısa süren lise dönemimize yoğun bir tempo, ekip çalışmaları ve ciddi bir emek sığdırdık. Öte yandan, malzemeyi üç boyutlu hale getirme fikri, hacim ve form üzerinden düşünme biçimi beni derinden etkiledi. Düşüncelerimin, duygularımın ya da karşılaştığım herhangi bir kavramın ancak biçim kazandığında gerçek anlamda var olabileceğini hissettim. Yüzeyde kalan anlatımların ötesine geçebilmek, izleyicide bedensel bir karşılık uyandırabilmek için heykelin sunduğu fiziksel alan ve somutluk benim için çok güçlü bir araç haline geldi.
Her bir form, hem zihinsel hem de fiziksel bir süreç sonunda ortaya çıkıyor; malzemenin direnciyle ilişki kurmak, onun sınırlarını zorlamak, bazen yönünü değiştirmek ya da ona eşlik etmek, tüm bu deneyim heykeli sadece bir ifade aracı değil, aynı zamanda bir düşünme biçimi haline getiriyor. Konu ne olursa olsun, içeriği taşıyan yapının hacimlenmesi ve form kazanması gerekiyordu; çünkü bu dönüşüm süreci, anlatının yalnızca zihinsel değil, bedensel olarak da iz bırakmasına olanak tanıyor. Heykeli seçmemdeki en temel sebeplerden biri de buydu… Varlığın yalnızca anlatılmakla değil, biçimsel olarak hissedilmekle tamamlandığına duyduğum inanç.
ANA MALZEMEM METAL
Malzemelerin neler? Bir kaynakçı gibi çalıştığını görüyorum fotoğraflarında…
Ağırlıklı olarak metal malzeme ile çalışıyorum. Zaman zaman farklı malzeme denemelerim olsa da metala geri dönüyorum. Kaynak makinası, spiral taşlama, sac kesme dekopajı gibi makinalar ile çalışıyorum. Yaptığım heykele göre harcadığım efor ve zorluk derecesi değişse de kesinlikle çok keyifli bir iş…
KADIN FİGÜRLERİYLE KURDUĞUM İLİŞKİ DAHA YOĞUN
Peki ne tarz üretimler yapıyorsun… Kadın figürü eserlerinde sıkça karşımıza çıkıyor. Kadın bedeni ve kimlik arasında nasıl bir bağ kuruyorsun?
Genellikle figüratif çalışıyorum. Özellikle kadın figürleriyle kurduğum ilişki daha yoğun, daha içgüdüsel bir yerden besleniyor. Bunun temelinde, hayatım boyunca çevremde olan güçlü kadın figürlerinin bıraktığı izler var. Bu figürlerle kurduğum bağ sadece bir gözlemden ibaret değil; onların deneyimlerini, dirençlerini ve varoluş mücadelelerini içselleştirdim. Dolayısıyla üretim sürecim, onların hikayelerine kendi sesimi dahil etme çabasıyla ilerliyor.
Kadın bedeni benim için sadece bir form değil; taşıdığı kimlik, tarih ve duygusal yükle birlikte var olan bir anlatı alanı. Bazen kırılgan, bazen dayanıklı ama her zaman çok katmanlı... Bedenin temsil ettiği şey yalnızca fiziksel bir varlık değil; toplumsal roller, bellekteki izler ve bireysel kimliklerin şekillendiği bir alan. Heykellerimde bu karmaşık ve çok yönlü halin bir izdüşümünü oluşturmayı önemsiyorum.
Figürlerimdeki duruşlar, boşluklar ya da hacimler aracılığıyla sadece kadın bedenini değil, onun taşıdığı kimliği, sesi ve hatta sessizliğini de görünür kılmaya çalışıyorum. Bu, benim için bir var olma biçimi olduğu kadar, izleyiciyle kurulan sessiz ama güçlü bir diyalog biçimi de.
MALZEME KENDİ YOLUNU BULUYOR
Metal gibi güçlü bir malzemenin senden beklentisi ne sence?
Bence her malzeme sanatçısı kimse onunla özdeşleşmeyi ister, sanatçının kimliği ile özdeşleştiğinde anlamını bulur. Bende metalin sertliğini ve soğukluğunu yumuşatmaya çalışan bir noktadayım. Aslında bunu yaparken insanın ta kendisi görüyorum.
Malzeme ile kurduğun ilişki zamana mı yayılıyor, yoksa ilk temas anında karar verir misin?
İlk etapta her ne kadar bir tasarım ve ön eskiz yapsam da heykele başladıktan sonraki sürecim tamamen rastlantısal ilerliyor. Tasarıma bağlı kalmaya gayret etmiyorum çünkü süreçte hiç ummadığım şekilde beni kendine bağlayan hamlelerim ve görsel açıdan bir doygunluk olabiliyor. Anlık olarak karar verdiğim ve malzemenin kendi yolunu bulmasına izin verdiğim üretimlerim çokça mevcut.
Eserlerin ağırlık ve uzunluk olarak epey dikkat çekiyor... Genelde büyük ölçüler mi çalışıyorsun?
Son zamanlarda neredeyse tüm işlerim büyük ölçekli oldu. Bu yalnızca bir tercih değil; çoğu zaman heykelin kendi talebi gibi geliyor bana. Bazen bir formun ya da anlatının kendini doğru şekilde ifade edebilmesi için fiziksel olarak büyümesi gerekir. Küçük ölçekte sıkışıp kalan bir düşünce, büyük ölçekte nefes alma imkanı bulur. Ama sadece büyük ölçekli çalışmıyorum. Daha küçük işler de sürecimin önemli bir parçası. Özellikle detaylara odaklanmak, daha içe dönük anlatılar kurmak istediğimde küçük formlar bana alan açıyor. Büyük ve küçük ölçekler arasında geçiş yapabilmek, hem teknik anlamda hem de düşünsel olarak üretimimi dengede tutan bir şey. Her ölçekte heykelin anlatmak istediği şeye kulak veriyorum aslında. Bazen fısıltıyla, bazen yüksek sesle konuşması gerekiyor.
DAHA ÇOK DUYGULARA VE YAŞANMIŞLIKLARA ODAKLANIYORUM
Ne kadar sürüyor eserleri tamamlaman?
Ebata ve benim ruh halime göre çok değişken. Bazen küçük bir heykeli yapmam bir ay sürüyor ama bazen de büyük bir heykeli bir haftada yapabiliyorum.
Bir de hep duyguları varmış gibi geldi bana eserlerinin… Hafıza kavramı son işlerindeki merkez konulardan biri gibi görünüyor. Bu ilgiyi nasıl açıklarsın?
Eserlerimde duygular daima önde. İzleyici, kendi deneyimlerinden yola çıkarak bu duygularla rahatça bağ kuruyor ve içinde bir anlam buluyor. Hafıza benim için katmanlı bir alan; katmanlar birbirine ince iplerle bağlı. Aslında doğrudan hafızanın peşinde değilim, daha çok duygulara ve yaşanmışlıklara odaklanıyorum. Yine de bu yol, izleyiciyi doğal biçimde belleğini kurcalamaya ve geçmişi düşünmeye sürüklüyor. Böylece hafıza, çalışmalarımda dolaylı ama güçlü bir iz bırakıyor.
Sürüdürülebilirlik senin için bir sanatçı olarak nerede duruyor?
Sürdürülebilirlik, sadece üretim yaptığımız zamanlarda düşünülmesi gereken bir şey değil. Sanatçının yaptığı kadar yapmadığı zamanlarda da nasıl düşündüğü, neye ihtiyaç duyduğu ve neyi dönüştürmeye değer bulduğu önemli. Malzemenin bir işlevden çıkıp başka bir anlam kazanabilmesi, bence bu çağda görmezden gelinmemesi gereken bir sorumluluk.
Bugüne kadar seni en zorlayan eser hangisiydi?
İlk metal figüratif heykelim… O heykeli yaparken kendimi nasıl daha doğru ifade edebilirim, bu parça nasıl olursa anlamını korur gibi çok şey düşündüm. Bu sebeple benim için çok önemli bir yeri var.
KİŞİSEL SERGİ HAZIRLIKLARINA BAŞLADIM
En büyük hayalin nedir?
Galiba kendi atölyemde kendi düzenimle yine kendim olarak var olabildiğim ve herkese kendimi heykellerimle anlattığım, kabul gördüğüm bir düzen…
Yakın zamanda sergileme anlamında bir yerde katılacak mısınız?
Şu an da ilk kişisel sergi hazırlıklarıma başladığım bir süreç yaşıyorum. Heykel tasarımlarım devam ediyor.
SİNDİREREK ÇALIŞMAYI ÖĞRENDİM
Sanatçı olmak sana neyi öğretti?
Sabırlı olmayı öğrendim. Sanatçı arkadaşlarım beni çok iyi anlayacaktır. Bu iş sabır ve istikrar gerektiriyor. İlmek ilmek işliyorsunuz süreci.
Son olarak Polonya deneyimi senin için ne ifade ediyor? Jan Matejko Güzel Sanatlar Akademisi’nde yaşadığın dönem üretim dilini nasıl etkiledi? Kültürel farklılıklar sana nasıl bir katkı sağladı?
İlk kez tek başıma bu kadar büyük bir karar verip bir yola çıktım. Bu yolculuk, bu eğitim beni eğitti ve olgunlaştırdı. Üretimlerimde izlediğim yol biraz değişti açıkçası. Sindirerek çalışmayı öğrendim. Aynı zamanda farklı kültürlerin nasıl bir temelden geldiğini ve buna üretimlerine yansıtma şekillerini gördüm. Görsel bir zenginlik yaşadım o süreçte. Her gün müze geziyordum. Farklı ülkeler, farklı insanlar. İyi ki dediğim zamanlardan…
Yorum Yaz