İnsanlık suçunun edebiyat penceresi!

Köşe Yazıları

“gareziniz bana mıydı” dedi çocuk?

 

“hiç” dedi cenazesi kaldırılmamış insanlık, h i ç !..

 

Bazı yazılara başlamak zordur; çok zor. Son birkaç yılı hatırlamak istediğimizde, millet olarak üzücü olaylara şahitlik ettik Bazen bitti dedik, bazen de dünyanın sonunun geldiğini düşündük. Hele de Covid-19 virüsü dönemi tüm insanlığın sınavı oldu. Ölümler, yarım kalmışlıklar ve çaresizlikler… Tüm dünya insanının imtihanıydı bu. Peki sonuç!?.

 

Yeni bir yıla bismillah diyerek, 2023’ün bize ve dünyaya ne armağan edeceği ya da neler götüreceğini bilmemekle birlikte, her şeye hazırlıklı olmak gibi bir yanımızın da olduğunun farkındayız! Bu farkındalık, elbette ki hayata tutunmamıza ve insanlığa fayda sağlama aşamasında pozitif bir etken. Evet, her şeye hazırlıklı mıyız? İşte bu soru bile tüylerimizi diken diken etmeye yetecek kadar düşündürücü…

 

Gaziantep, Hatay, Osmaniye, İskenderun, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Elazığ, Adana ve Kahramanmaraş… Bu on bir şehri aynı cümle içerisinde görmek, 6 Şubat Deprem’ini hatırlamaya yeterli.  Binlerce insanımız vefat etmiş, yüzlerce çocuk ailesiz kalmış, sayısız insan; evsiz/çatısız kalmıştı. Bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, MEB, STK'lar ve uluslararası ekiplerden 20 bine yakın arama kurtarma personeli görev yapmıştı. Depremin karışıklık yaratan derinliğine elbette inmeyeceğiz, zira onu bu mecrada konuşmak için yeterli “vuruşumuz!” yok… Bu acı durumun ardından, 2023’de savaş/insanlık suçu felaketini de gördük, görüyoruz. Hastanelerin bombalandığı, yaşlı, kadın ve çocuk demeden, sorgusuz bir vicdansızlığın adına savaş deniliyor. Gazze’de bir katliam gerçekleştiriliyor,  susa susa ve göz göre göre tanıklık ediliyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları yalnızca savaş suçu olarak değerlendirilmeli. Bu durum kesinlikle bir soykırımdır. Bu katliam gerçekleştirilirken bizde neler oluyor? Yazık ki bu bağlamda dünya ülkelerindeki insanlardan daha cılız çıkan bir sesimiz var. Hele ki sanat dünyasında!

 

Dünya ayağa kalmış Hristiyan’ı, Budist’i, Müslümân’ı ve hatta Yahudi’si Gazze’de yaşananlara karşı çıkıp, insanlık için bu soykırıma dur demenin manifestosunda bulunurken, bizim, evet; özellikle de bizim sanat âleminin -büyük çoğunluğunun- sessizliği, kalbimizi sağır edecek şekilde! Bu anlam verilemez durumu dert etmeli. Yazmaya, okumaya, okutmaya ve unutturmamaya devam etmeliyiz her zamanki gibi.

 

Ama şunu çok iyi biliyoruz ki yazmak bir lütuf ve görevse, biz görevimizi bilip doğruya vurulan kırbacın yönünü, karanlığın ensesine çevirmeye ant içmiş hakikat ehli insanlar olarak durmadan doğruyu yazmaya, doğruya çağırmaya, doğrunun genzinde göveren hikâyeleri doğurmaya devam edeceğiz. Yineliyoruz, edebiyat ve sanat alanında ülkemizde bu anlamda kayda değer gelişmeler oldu mu? Elbette oldu. Yeterli miydi? Elbette ki hayır! Elini taşın altına koymak hikâyesinden bildiğimiz üzere, son insana da ulaşana dek kalem yettiğince kadar yazarak, çizerek, inşa ederek; sökerek, dikerek onaracağız yaraları/acılarımızı… 

 

Söylenmişleri söylemeyi çok sevmesek de üzerinde ısrarla duracağımız bu sessizlik, bir insanlık suçudur!

 

V e s s e l â m … 

Yorum Yaz