Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Ramazan’ın gelmesiyle birlikte, kendimizi manevi iklimin içine alıyoruz. Ne yapsak da, bu günler verimli geçse diye düşünürken; Ramazan üzerine yazılmış eserlere göz atabilirsiniz.
Ramazan’ın gelmesi, hepimiz için büyük bir sevinç kaynağı. Eskilerin birbirlerine dua etme şekli; bir sonraki Ramazan’a kavuşalım inşallah. Elbette Ramazan’da maneviyatımızı artıracak faaliyetlere daha fazla ihtiyaç duruyoruz. Kılınan namazlar, okunan hatimler, bir anımız bile boş geçsin istemiyoruz. Biz de Ramazan kitapları hazırlayarak, Ramazan’ı ihya etmenize katkı sağlamak istedik. Keyifli okumalar…
Eski İstanbul’da Ramazanlar ve Bayramlar (1931-1960)
Sermet Muhtar Alus
Ramazan edebiyatına dair yayımlanmış kitapların son halkası da Sermet Muhtar’ın ramazanlara ve bayramlara dair yazılarının derlenip bir kitap bütünlüğüne kavuştuğu Eski İstanbul’da Ramazanlar ve Bayramlar adını verdiğimiz bu eseri olacak. Eser, Sermet Muhtar’ın 1931-1960 tarihleri arasında yayınlanan Ramazan ayı, Ramazan ve Kurban Bayramları ile ilgili yazılarını bir araya getiriyor. Akşam, Yeni Sabah, Tasvir-i Efkâr, Son Posta gazetelerinde; Aydede, Amcabey ve Tarih Hazinesi mecmuasında ve İstanbul Ansiklopedisi’nde yayınlanmış olan yazılar genel olarak dört bölümde tasnif edildi. “Ramazan Günleri” başlığını taşıyan ilk bölümde yazılar “Ramazan Arifesi ve Hazırlık”, “İftar ve Sahur”, “Mahyalar, Camiler ve Hatimler”, “Ramazan Eğlenceleri”, “Eski Ramazanlara Dair Hatıra ve Fıkralar” alt başlıklarında sıralandı. “Ramazan Bayramları” başlıklı ikinci bölümde eski Ramazan Bayramlarına dair yazılara yer verildi. “Kurban Bayramları ve Hac Mevsimi” başlıklı üçüncü bölümde eski Kurban Bayramları, hacca giderken yapılan hazırlıklar ve hacıların dönüşlerinde nasıl karşılandığına dair yazılar bulunuyor. Dördüncü bölümde ise “Her İki Bayramda: Bayram Yerleri”nde başlığı altında her iki bayramın da şehirde nerelerde ve nasıl kutlandığını anlatan yazılar bulunuyor.
Oruç Tutan Hikayeler
Yorum Bey, Tutu’nun söylediklerine kulak asmamış hâlâ “Tutmayın beni!” diye bağırıp duruyordu. Oruç Bey arkadaşı Yorum’un bu aşırı hâllerine daha fazla dayanamadı. Yanına gitti, elini uzatıp onu avucunun içinden yakaladı. Yorum Bey öteye beriye kımıldayıp debelense de elini Oruç Bey’in elinden kurtarmayı başaramadı. Ağız dolusu yalan söylemek istiyor, keyfince dedikodu yapmak için can atıyor, kalp kırmak için fırsat kolluyordu. Sanki Oruç Bey onu avucunun içinden değil de kalbinden yakalamış gibiydi. Gittikçe sakinleşiyor ve kendini, kendinden korur hâle geliyordu. Hüseyin Akın, onlarca kitaptan ve edebî türden sonra ilk gençlik edebiyatına yöneliyor. Ramazanı, onunla ilgili kavram ve duyguları, metaforlar, karakter isimleri ve kelime oyunlarıyla kolay anlaşılır hâle getiren yazarımız dinî bilgileri sanatsal bir alana taşıyor. İlk gençliğe adım atmış çocuklarımızın gözünden orucu seyretmek istiyorsanız sayfaları çevirmeye başlayın. Sizi Abur ile Cubur, Karman ile Çorman, Harala ve Gürele, Sıkı ile Fıkı, Mırın ile Kırın ve daha niceleri karşılasın.
Ramazannâme
Fatma Barbarosoğlu
Ramazanname geçmiş Ramazanlara yakılan bir ağıt değil, günümüzün, yaşayan, hissedilen Ramazanları adına düşülen kayıtlar. Yazar son on yılın İstanbul Ramazanlarına ilişkin tanıklıklarını, tespitlerini, duygularını açık yüreklilikle buraya kaydediyor. Bir ayna tutuyor günümüz insanına, onun maneviyatla, Ramazanla olan ilişkisine. Bu aynadaki görüntüsünü belki beğenmeyenler olacaktır, belki de şaşırıp kalanlar! Ama dedik ya bu bir tanıklık. Bir şeye işaret ediyor, gösterdiği yerde gösterileni ya da gösterdiğinden fazlasını bulmak da okuyucuya kalmış bir konu.
Ramazan Geldi Hoş Geldi
Ahmet Esad Ben’im
Ahmet Esad Ben’im’in “Ramazan Geldi Hoş Geldi” adını taşıyan ve ilk olarak 1949 yılında Yeni Şark Kütüphanesi tarafından basılan küçük hacimli kitabı da var. Yeni baskısı Büyüyenay Yayınları tarafından yapıldı. Abdullah Uçman’ın notlandırarak yayına hazırladığı kitap, Ahmet Esad Ben’im’in eski İstanbul Ramazanlarına dair hatıralarını anlatıyor. Ahmet Esad, bütün İstanbul’un heyecanla ve sevinçle karşıladığı eski Ramazanlara mahsus hususiyetleri oldukça akıcı bir üslupla yeni nesillere aktarıyor. Osmanlı asırlarına tesadüf eden eski Rama-zanlar, Osmanlı Devleti’nin merkezi İstanbul başta olmak üzere diğer vilayetlerinde de gündelik hayatın tamamen içindeydi. Hemen herkesin dört gözle beklediği Ramazan’ın karşılanması için yapılan çeşitli hazırlıklar, saraylarda ve konaklardaki iftar ziyafetleri, hane sahibinin makam ve mevkine göre misafirlere sunduğu diş kiraları, Beyazıt Camii’nin revakları arasında renkli ve zengin Ramazan sergisi, teravih için her gece ayrı ayrı bütün selatin camilerini dolaşma, teravihten sonra sahur vaktine kadar süren Direklerarası’ndaki eğlenceler, davulcunun okuduğu manilerle sahura kalkış, öteden beri devam edegelen bir geleneğin halkaları idi.
Ramazan Kitabı
Hayreddin Karaman
14 asırdır tüm İslâm dünyasının heyecanla beklediği, coşkuyla geçirdiği rahmet ve bereket ayı Ramazan, inanan insanların imanlarını tazeledikleri, sadece oruç değil, diğer başka ibadetlerle amel defterlerini güçlendirdikleri, birbirleriyle yardımlaşıp sıkıntıların giderildiği bir bütünleşme ayıdır. Tüm müslümanlar için bu ayın feyiz ve bereketi önemlidir. Ramazan ayı, sadece manevi atmosferi ile değil, rutin ibadetler dışında oruç ve zekât gibi önemli iki ibadetin de mevsimidir. Ülkemizin mümtaz İslâm âlimlerinden Prof. Dr. Hayreddin Karaman, bu hacmi küçük ama içeriği itibariyle büyük kitabında, Ramazan ayının hususiyetlerine, yapılacak ibadetlere, ayın bereketinin tüm seneye yayılmasını temin edecek noktalara... ve daha pek çok konuya ilişkin yazılarının dışında, zihinlerde soru işaretleri olarak beliren nice fıkhî probleme de cevaplar vermekte. Eser bu özellikleriyle Ramazan'ın bereketine bereket katacak nitelikte...
Ramazan-name
Prof. Dr. Amil Çelebioğlu
Eski İstanbul ramazanlarında, her gün iftar ve sahur vakitlerinde davulcu ya da bekçi tarafından okunan mâniler, edebiyat açısından olduğu kadar İstanbul folklorunun tanıkları olmaları bakımından da kıymetli dil ve kültür yadigârlarıdır. Bu mânilerde hikmetli sözlerin yanında, çoğunlukla nükteli bir dil kullanılması dikkat çeker. Bunun amacının muhatabı güldürmek, eğlendirmek, hoşça bir an geçirtmek olduğunu söylemek mümkündür. Bu şekilde, dinî günlerin, çeşitli vesilelerle sadece birer ilahi vazife olmaktan çıkarıldığı, burada olduğu gibi iftarda, sahurda okunan mânilerle onların “bu mâh aylar yücesidir / zevk-u safâ gecesidir” denilerek bir neşe kaynağı kılındığı, yolu gözlenir bir hâle getirildiği, külfet değil büyük bir nimet bilindiği kolaylıkla görülebilir. Ramazan-nâme, içerdiği yüzün üzerinde fasıl ve bin dört yüz yetmiş beş mâni ile türünün en hacimli eseridir. Yalnızca edebiyat ve dil açısından değil; dinî, tarihî, coğrafî, içtimaî yönlerden de zengin içeriğiyle kıymetli ve nadir bir eserdir. Eserde, umumiyetle İstanbul’un semt, hamam, mesireleri vs. gibi özellikleri işlenmekle beraber renklerden, mesleklerden, hayvanlardan, meyve ve tatlılardan da bahsedilir.
Ramazan Karşılaması
Ahmet Rasim
Ahmet Rasim'siz bir Ramazan düşünülebilir mi? Elbette düşünülemez. Bir zamanlar Türk basının tuzu, biberi sayılan Ahmet Rasim, gazetelerin Ramazan ayı için özellikle peşinde koştukları bir yazardı. Günümüzde de izleri görülen bu "Ramazan yazarlığı" onunla başlamıştır denebilir. Ahmet Rasim bu sohbetlerinde gözlemlerini, anılarını dile getirmekle kalmamış, birçok yerde kendinden yaşlı kuşaklardan kişilerin tanıklığına da başvurarak uzunca bir zaman dilimi içerisinde Ramazanların değişen ya da değişmeyen yanlarını, gelenek ve göreneklerini o her zamanki tatlı üslubuyla yazıya geçirmiştir.
Eski İstanbul Ramazanları Bütün Adetleri Eğlenceleri Hatıraları Fıkraları
Halit Fahri Ozansoy
Eski İstanbul Ramazanları, Halil Fahri'nin çocukluk günlerinden izler taşıyan şatolarla başlıyor. Doğduğu evin bulunduğu Çıkmaz Terazi Sokağı'ndan, Ramazan'ın karşılanması için yapılan hazırlıklardan, Ramazan akşamlarının, Kadir gecesinin, akşamları Şehzadebaşı'nda kurulan eğlence yerlerinden, sosyal yapıdan, azınlıkların Ramazan ayıyla olan münasebetlerinden bahsediliyor. Otobiyografik izlerin sıkça bulunabileceği Eski İstanbul Ramazanları, Halil Fahri'nin edebiyat hatıralarına girmeyen edebî muhil ve şahıslarından da haberler veriyor. Kitap, İstanbul'un o devir için merkezî semtleri olan Vezneciler, Direklerarası. Eminönü ve Sehzadebaşı’nın Ramazan günlerinden bahsediyor.
Samanyolunda Ziyafet
Sezai Karakoç
Bu kitap, Sezai Karakoç’un, ömür boyu, daha çok Ramazanlarda yazdığı oruç hakkındaki yazılardan oluşmaktadır. Bu bakımdan, kitap, oruçla ilgili düşüncelerin yanısıra, duyuşları ve bir dönemin toplum yaşantısından kesitler ve izlenimleri de yansıtmaktadır. Yazıların yayınlandığı dergi ve gazeteler, yayınlandıkları tarihle birlikte ve alındıkları kitaplar parantez içinde olarak yazıların altında gösterilmiştir."Ramazanın Aynasında Hayat" isimli yazı, bir yerde yayınlanmamış olup bu kitap için hazırlanmıştır. Bazı yayınlanmış yazılar da ilk kez bu kitapta gözükmektedir. Kitaplara ve bir ömre yayılmış oruçla ilgili bu yazıların bir kitapta bir araya gelişi, yıllardan beri, dostların ve okurların isteği olup bugün bu kitapla gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Yorum Yaz