Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
“Yolun yarısına gelmiş hikayeyken!.. Bir gün imlediğim her mananın, yağdığım her kuytunun, kanat gerdiğim her üşümüşlüğün otağına kıyafet dikmem gerektiğini fısıldadı bana zifiri kırılışlarım… Diktiğim her kıyafeti, yüreğimin akıl odasına giden tüneline teyellemem gerektiğini zerk etti kırılışlarımın dehlizine sükûnetini sızdıran gölgeler… Hiç akılcı gelmeyen bu fısıltılar, ruhuma kangren sızılar serpse de ben şartsız, çıplak ve hesapsız duruşun avlusunda büyütmeye devam edecektim geleceğimi…” yl. 2012
Yazmak ve yaşamak metaforumuzun en keskin virajında sarf ettiğimiz üstü sıkı sıkı örtülü bir paragrafla giriş yapalım dedik… Evet çıplak, şartsız, hesapsız bir duruşun avlusunda geleceğimizi büyütmeye devam ediyoruz hâlâ. Yaklaşık on beş yıl önce attığımız bu edebî nara da güncelliğini korumaya devam ediyor. Yazmak için savaş vermenin örtülü kanatlanışı! Başka bir örtü ama bu. Kelimelerin, cümlelerin ve duygunun üzerini örtmek. Ve onu ancak gerçek okur, yazar ve kanatlarına cehalet değmemişlerin açabilmesi için sanata sığınmanın müstakbel duruşu. Hayat, pes etmeyenlerin hikâyelerini kabul ediyor ancak ve bunun için durmadan yürümek, meselenin genetiğini oluşturuyor.
Güncelliğini koruyan o kadar çok şey var ki? Kız çocuklarının yenen maddi manevi hakları! Masum insanların savaş adı altında ölümleri. Sözde statü farkının getirdiği adaletsizlikler. Bir kitabın anlatmak için çırpındığı anlamlı mesajları influencerların (etkileyici kişiler) tek bir hareket ya da cümle ya da görüntü ile kitlelere duyurması -ki bunların çoğu hakikati değil anda yaşanılan popüler sancıları imleyen konulardır hep!- Evet Dubai çikolatası fırtınası buna en önemli örnek olsa gerek. Bir influencerin sosyal medyasında bu çikolata ile ilgili paylaşımı sonrası, ülkemizdeki hareketlenmenin bizde bıraktığı şaşkınlık! Üretici firmalardan ev hanımlarının mutfağındaki üretime kadar bu dalgalanmanın bıraktığı iz ve düşündürdükleri. Ve Narin/ler!.. Minicik bedenlerinin ve ruhlarının uğradığı her anlamdaki şiddetin ölümle sonuçlanıp ört bas edilen asıl sebeplerin anlamsız ve çok hızlı bir şekilde yok edilişi. Yazık ki bizlerin de bu akıma bilerek ya da bilmeyerek eşlik etme mecburiyetimiz.
Bu arada Dünya, Dubai çikolatası ile Filistin’deki soykırım ve açlık arasında bir yerde. Ve o yer kesinlikle insanlığın tanımının tam da yapılması gereken yer! Tanımların arka bahçesinde yiterek unutuyoruz gerçek anlamları. Sahi buraya nereden geldik? Güncel diyorduk… Güncelin kan donduran şatafatına rağmen, ısrarla yazmak ve okumanın gerdanında insan olmak. Sanırım biz okumayı unuttuğumuz yerde kaybetmeye başladık. Kitap kokularının yerini dijitalin çok bilmiş popülist yaklaşımı aldı ve artık herkes polis, herkes öğretmen, herkes doktor oldu. Ve herkes yazar…
Başlangıç ve bitişler hayatın ensesinde bekleyen bekçilerdir deyip yazmak ve okumak gerdanına umut/inanç tohumları serpmeye devam; Hiç akılcı gelmeyen bu fısıltılar, ruhuma kangren sızılar serpse de ben şartsız, çıplak ve hesapsız duruşun avlusunda büyütmeye devam edeceğim geleceğimi…
Yorum Yaz