Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Bilgiye ulaşmak, her zamankinden daha kolay fakat onun doğruluğundan emin olmak, her zamankinden daha zahmetli bir hâl aldı. Bilgilerin hızla tüketildiği bu çağda, ya da daha doğru bir ifadeyle enformasyon devrinde, hap bilgi adı altında sunulan basit öneriler, çoğu zaman cazip bir kurtuluş yolu gibi görülüyor.
İşimize yarayacak ve sonra unutulup gidecek o bilgiye kolayca ulaşmak, yeterli oluyor. Birinin bizi çabucak anlaması, duygularımıza hitap etmesi, sorunumuza çözüm sunması belki de en çok istediğimiz şey. “Daha mutlu bir hayat için on öneri”, “İyi ilişkinin beş sırrı,” veya “Depresyondan çıkmanın on yolu” gibi içeriklerdeki öneriler kulaktan kulağa dolaşıyor. Sosyal medya hesabından günün mottosunu paylaşan birinin nasıl oluyor da bizi herkesten daha çok anladığını hissediyoruz?
Nobel ödüllü Daniel Kahneman, bu eğilimi şöyle açıklar: “İnsanlar genelde hızlı düşünmeye yatkındır çünkü derinlemesine düşünmek zahmetlidir.” Sosyal medyada az takipçili olan yazar, bol takipçili olandan daha az muteber sayılıyor. Nereden mi biliyorum? Geçtiğimiz günlerde çocuklar için tertip edilen bir etkinliğe davet edildim. Telefonu kapattıktan hemen sonra sosyal medya hesaplarım soruldu. Günün sonunda takipçi sayımın beğenilmediği bana kibarca (!) anlatıldı. Etkinliğe yine de gittim ama bu muteber olma meselesi kafama takıldı.
Yüzeysel analizler, aforizmalar, hap bilgiler kimin elindeyse o kişi daha güvenilir, alanında daha uzman kabul ediliyor. Bilgiye eleştirel bir gözle yaklaşmak ve kaynağın güvenilirliğini sorgulamak, popüler biri söz konusuysa akıllara gelmiyor bile. Popülerlik, yetkinliğin göstergesine dönüşüveriyor. Olağanüstü iddiaların olağanüstü kanıtlarıysa burada aranmıyor.
Bir insan, birkaç yüzeysel öneriyle ne tam anlamıyla anlaşılabilir ne de dönüştürülebilir. Hayatın her alanında detaylara ihtiyaç duyarken, insan gibi karmaşık bir varlığı hap bilgilerle çözmeye çalışmak, gerçekçi bir yaklaşım değildir. Demonte bir masa satın aldığımızda bile yönergelere ihtiyaç duyarken insanın potansiyelini keşfetmek ve anlamlı bir değişim başlatmak çok daha derin bir çaba gerektirmez mi? Gerçek dönüşüm, sabırla ilerleyen ve iç dünyamızın derinliklerine dokunan bir keşif sürecinden ibaret. Bu zahmetli yolculuk, sonunda daha anlamlı bir yaşamın kapılarını aralayabilir.
Kolay erişilen ve sorgulanmayan bilgi ile ne kendimizi ne de başkalarını anlamak mümkün olabilir. Derinlemesine bir keşif, birkaç öneriyle değil, iç dünyamıza yapacağımız zorlu bir yolculuk gerektiriyor sanki.
Yorum Yaz