Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın kurucusu ve şefi Ali Uğur, Litros sanat’ın yeni sayısında sorularımızı yanıtladı: “Her sanatçının kendi anlam arayışı vardır. Bizim de kendi anlam arayışımız şehrin kendi anlam arayışıyla birleşti ve orkestrayı var etti. Kadim ve zengin bir tarihe sahip Antakya’nın, kültür-sanat alanında hak ettiği noktada olmadığının ve kültür-sanat alanında nitelikli bir temsiliyet eksikliğinin olduğunun farkındaydık ve artık bu anlamsal boşluğu, anlamına kavuşturmak amacıyla kurduk orkestrayı. Orkestramız Hatay'da kültürel ve sanatsal anlamda bir dönüşüm yaratma arayışının bir ürünüdür. Orkestra, sadece müzik yapmakla kalmayıp aynı zamanda bu şehrin kültürel ve sanatsal zenginliklerine hakkını teslim etmeyi ve gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan sanatsal bir hareketin öncüsüdür.”
Tarihler 6 Şubat 2023’ü gösterdiğinde tüm ülkemizi yürekten yaralayan bir felaket yaşadık, Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen şiddetli depremlerle 11 ilimiz derinden yaralandı. Söz konusu depremlerde binlerce insanımız hayatını kaybetti, tüm ülke yasa boğuldu. Vatandaşlarımızı rahmetle anarken, deprem bölgesi iyileşmek ve ayağa kalkmak için var gücüyle çabalamaya devam ediyor. Sadece fiziki anlamda değil, kültürel ve sanatsal anlamda da elbette. Bu konuda elini taşın altına koyan yüzlerce güzel insanımız var. Onlardan biri de Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın kurucusu ve şefi, müzik öğretmeni Ali Uğur. Kendileri de bir depremzede olmalarına karşın ilk günden beri özellikle Hatay’ın yaralarını sarmak ve ‘iyileşmek’ için çaba gösteriyorlar… “Sanat, umudu ve dayanışmayı güçlendiren en önemli unsurlardan biridir. Hatay için sanatın ışığını her zaman koruyacağız ve bu şehirde yeni yaşamı hep birlikte öreceğiz.” diyen Uğur ile bu yılki anmalarda Hatay’da bir araya geldik. Orkestraya, sanata, Hatay’a ve iyileşmeye dair konuştuk… Sohbetimize geçmeden önce kendisini daha yakından tanıyalım: “Antakya’da doğup büyüdüm. Üniversite öğrenimi münasebetiyle 2006-2015 yılları arasında İzmir’de yaşadım. 2015 yılında temelli olarak Antakya’ya döndüm. Şu an, Hatay Bedii Sabuncu Güzel Sanatlar Lisesi’nde Müzik Öğretmeni olarak görev yapıyorum. Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın kurucu şefiyim. Aynı zamanda Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapıyorum. Ana çalgılarım olan piyano, bağlama ve akordeon başta olmak üzere, gitar, lavta, buzuki gibi telli çalgıları da icra ediyorum. Bunların yanı sıra kompozitörlük de yapıyorum.”
Antakya'daki zengin kültürel dokunun yansıması
Müziğe ne zaman ve nasıl yöneldiniz, eğitiminiz bu alanda mı?
Müziğe ilgim çocukluk yıllarımda başladı. Antakya'daki zengin kültürel dokunun bir yansıması olarak müzik hayatıma girdi. Öğrencilik yıllarımda da bağlama hayatıma girdi ve beni müzikle buluşturdu. Daha sonra lisans eğitimimi Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü - Müzik Eğitimi Anabilim Dalı’nda bölüm birincisi olarak tamamladım. Şu anda öğretmenliğimin yanı sıra bir yandan müzik eğitimi alanında yüksek lisans tezimi yazıyorum.
Anlam arayışımız şehrin kendi anlam arayışı ile birleşti
Hatay Akademi Senfoni Orkestrası ne zaman, nasıl kuruldu? Çıkış noktası ne oldu?
Hatay Akademi Senfoni Orkestrası, 2019 yılında müzik öğretmenleri, konservatuar mezunları ve konservatuar öğrencilerinden oluşan bir kadroyla kurulan, Hatay'ın ilk ve tek bağımsız senfoni orkestrasıdır. Her sanatçının kendi anlam arayışı vardır. Bizim de kendi anlam arayışımız şehrin kendi anlam arayışıyla birleşti ve orkestrayı var etti. Kadim ve zengin bir tarihe sahip Antakya’nın, kültür-sanat alanında hak ettiği noktada olmadığının ve kültür-sanat alanında nitelikli bir temsiliyet eksikliğinin olduğunun farkındaydık ve artık bu anlamsal boşluğu, anlamına kavuşturmak amacıyla kurduk orkestrayı. Orkestranın logosundaki ipek böceği kozası ve kelebek metaforu, kendi kozasını örüp dönüşen bir süreci simgeler. Orkestramız da Hatay'da kültürel ve sanatsal anlamda bir dönüşüm yaratma arayışının bir ürünüdür. Orkestra, sadece müzik yapmakla kalmayıp aynı zamanda bu şehrin kültürel ve sanatsal zenginliklerine hakkını teslim etmeyi ve gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan sanatsal bir hareketin öncüsüdür.
Sanata hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var
Bize Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’ndan ve amacından bahseder misiniz?
Hatay, tarihi ve kültürel çeşitliliği ile eşsiz özelliklere sahip. Ancak bu zengin mirastan beklenen aktif kültür-sanat üretimi gerçekleşemiyor ve bu üretime alan açacak mecraların bulunmayışı günümüzün Hatay’ını özünden uzaklaştırıyor. Bu kapsamda sanat ve kültür alanında eksikliklerle karşılaşan birçok gencin yeteneklerini geliştirmesi yahut kendini keşfetmesi oldukça zorlaşıyor. Kültür sanat üretiminin bir parçası olmak, yaşamda yer verebilmek için onunla karşılaşmak ve onunla meşgul olmanın bir seçenek olabileceğini bilmek önemli bir farkındalık unsur. Hatay’daki mevcut durumda yetişen yeni nesiller için orkestra olarak sanata dair ufuk oluşturma gayesi taşıyoruz. Hatay Akademi Senfoni Orkestrası olarak, şehirdeki anlam arayışını ele alıyor, sanatın ve edebiyatın bu şehri güzel bir şekilde anlatabileceğine inanıyoruz. Orkestramız, bu yaşamsal çeşitliliği sanatla ve müzikle yaşatmayı ve anlamını vurgulamayı amaçlıyor. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler şehrimiz için büyük bir yıkım oluşturmuş, birçok temel ihtiyaçtan yoksun bırakmıştır. Bu acı yıkımın içinden yeniden doğma ihtiyacı ve bu yeniden doğuşu yaratma motivasyonunu, şehrin özünde yatan güçlü kültür-sanat mirasının canlandırılarak mümkün kılınabileceğine inanıyoruz. Deprem sadece betondan enkazlar oluşturmamış, birçok hikâyede derin kayıplar ve yaralar bırakmanın yanı sıra kültürel bir yıkıma da sebep olmuştur. İşte bu manevi enkazların ardına ulaşacak bir umut ışığı yaratmak ve yeni yaşamı örmek için sanata artık hiç olmadığı kadar ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Depremin yarattığı yıkımın onarılmasına ve insanlık ailesinin ortak değeri olan Antakya’nın her zamankinden çok daha fazla anlatılmaya ve orada yaşanan yıkımın unutulmamasına ihtiyaç vardır. Bütün dünyanın dikkatini bölgeye çekmek ve gözleri Antakya üzerinde tutabilmek ve şehrin yaralarını sarmak için Hatay’ın sesini sanatla her yerde duyurmayı istiyoruz.
Orkestradan dört arkadaşımızı kaybettik
Depremde kaç üyenizi kaybettiniz, kimlerdi?
Depremde orkestramızdan dört arkadaşımızı kaybettik. Vurmalı sazlar sanatçımız Abdo Düzgün, sopranomuz Cansu Çilingir, viola sanatçımız Büşra Kırkıcı Zateri ve kontrbass sanatçımız Ali Yılmaz… Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın hatırasını, Hatay’ı anlattığımız her konserde yaşatmaya devam ediyoruz.
İnsanların yaşadığı travmaları hafifletmeye çalışıyoruz
Hem bir müzisyen hem de bir afetzede olarak; böylesi acı ve felaket durumlarında müziğin gücünden nasıl bahsedebiliriz, bize anlatır mısınız?
Müzik, insanın en derin duygularına dokunan ve iyileştirici gücü olan bir sanat dalıdır. Acıyı paylaşmanın, hafifletmenin ve dayanışmayı artırmanın en güçlü yollarından biri de müzik yapmaktır. Bizler de bu gücü kullanarak insanların yaşadığı travmaları hafifletmeye çalışıyoruz. Bizler sanatın iyileştirici gücüne inanıyoruz. Orkestra olarak iyileşmek, iyileştirmek ve yeni yaşamı örmek için ayakta kalmaya ihtiyacımız var. Orkestramızın ve Hatay'daki sanat üreticilerinin bu süreci atlatıp devam edebilmesi için dayanışmanız, desteğiniz ve önerileriniz çok önemli. Sizlerle, Bertolt Brecht’in bir sözünü paylaşmak istiyoruz: “Karanlık zamanlarda şarkı da söylenecek mi? Elbette, şarkı da söylenecek, karanlık zamanları anlatan.” Bu sözün müziğin bu süreçteki misyonunu çok güzel ifade ettiğini düşünüyoruz. İnsanlar hem acılarını hem de mutluluklarını müzik aracılığıyla dışa vurur. Bizim konserlerimizde insanlar gerçeklikle karşılaşmalar yaşıyor ama bu karşılaşmalardan güçlü çıkıyorlar. Tam da bu noktada Nietzsche’den bir alıntı yapmak isterim: “Gerçeklikten ölmemek için sanatımız var.”
Hiç tanımadığımız birinin acısını hissetmek bizi gerçek kılar
2 yıldır, 6 Şubat tarihinde anmalar düzenliyorsunuz orkestra olarak, müzik yapıyorsunuz. Bu size ve orkestranıza kendinizi nasıl hissettiriyor?
Bu anmalar bizim için çok anlamlı. Kayıplarımızı unutmadığımızı göstermek ve onların anısını müzikle yaşatmak bizim için büyük bir sorumluluk. Müzik, hatıralarımızı taze tutmanın ve birlikteliğimizi güçlendirmenin en anlamlı yolu oldu. Acınızı tek başınıza yaşamak zorunda değilsiniz, acılarımızı paylaşarak hafifletebiliriz. Hiç tanımadığımız bir insanın acısını hissetmek bizi gerçek kılar. Anmalarda acımızda yalnız olmadığımızı görüyor, diğer insanlara da acılarında yalnız olmadıklarını gösteriyoruz. Anma esnasında insanların arasında yaptığımız müzik çok daha gerçek oluyor ve herkes o an müziğimize dahil olarak ortak akan bir nehre akıtıyor tüm duygularını. Ayrıca bu anmalar ile yaşananlara da işaret ediyor, hafızları diri tutuyoruz ki yaşanan bu acıdan ders çıkarılsın.
Hatay bizim tekrar yeşertmemiz gereken bir toprak
Hatay’dan ayrılan Hataylılara bir çağrıda bulunmak ister misiniz?
Hatay bizim köklerimizi kaybettiğimiz ama aynı zamanda tekrar yeşertmemiz gereken bir toprak. Nereye gidersek gidelim, bu toprakları unutmayıp ve elimizden gelen her şekilde dönüşüme katkı sağlamamız çok önemli. Ayrıca şehirden ayrılmak zorunda kalan tüm Antakyalılara, Konstantinos Kavafis’in şu şiiriyle seslenmek isterim:
“Yeni bir ülke bulamazsın,
Başka bir deniz bulamazsın,
Bu şehir arkandan gelecektir…
Sen yine aynı sokakta dolaşacaksın.
Yeni bir ülke bulamazsın,
Başka bir deniz bulamazsın,
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin…
Geleceksin bu şehre sonunda,
Başka bir şey umma,
Başka şey umma…”
Antakya’da her disiplinden çok değerli sanatçılar var
Hatay ve Antakya’nın yeniden ayağa kalkması için en elzem şeylerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Eğitim, sanat ve ekonomi alanında atılacak adımların çok kritik olduğuna inanıyorum. Hatay'ın kültürel mirasını yeniden canlandırmak ve sanatın iyileştirici gücünü kullanmak çok önemli. Bu yapılırken yerel sanat aktörleriyle işbirliği yapılması çok önemli. Sanatın her disiplininden çok değerli sanatçılar var Antakya’da. Depremden sonra hayatta kalan sanatçıların birçoğu şehirden göç etmek zorunda kaldı. Şehirde kalanlar ise sanatlarını devam ettirme ve ekonomik olarak ayakta kalma konusunda çok zorlanıyor. Şehrin kültür ve sanat alanında yapılacak faaliyet ve projelerde yerelin sanatçılarının fikirlerinin alınması, sürece dahil edilmeleri kültürel anlamla sürdürülebilirliği sağlayacaktır. Eğer şehrin kendi sanatçılarının göç etmesini istemiyorsak, belediyelerin ve tüm devlet kurumlarının kültür-sanat faaliyetlerine yerel sanatçılarını dahil etmeleri gerekir ki böylece bu sanatçıların ayakta kalabilme motivasyonu sağlansın. Bu şekilde hem sanatçıyı yaşatmış, şehirde kalmasını sağlamış hem de şehrin sanatçısına kendi şehrine hizmet etme fırsatı sunmuş olursunuz.
Hatay’ın ve Anadolu’nun ezgilerini yurt dışına taşıdık
Orkestra olarak hem yurtiçinde hem de yurtdışında konserler veriyorsunuz, bize bu konserlerden bahseder misiniz? Ayrıca yurtdışındaki konserleriniz sırasında nelerle karşılaşıyorsunuz, insanlardan nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Deprem sonrasında Hatay’ın ihtiyacı olan dayanışmayı ve farkındalığı uluslararası boyuta taşımak adına iki yıl art arda Almanya ve Fransa’yı kapsamına alan turneler gerçekleştirdik. Bu kapsamda gittiğimiz şehirler olan; Paris, Stuttgart, Marburg, Hannover, Aalen, Monheim Am Rein, Coburg, Augsburg ve Nürnberg şehirlerine Hatay’ın ve Anadolu’nun ezgilerini taşıdık. Konser repertuarımızda klasik müzik eserlerinin yanı sıra senfonik tarzda seslendirdiğimiz Anadolu müzikleri ve dünya müzikleri de yer alıyor. Yurtdışındaki konserlerimizde büyük bir ilgi ve destekle karşılaşıyoruz. İnsanlar müziğin evrensel diliyle Antakya’yı anlamaya çalışıyorlar ve Hatay için dayanışma gösteriyorlar. Müzikle anlatılan hikâyelerin, sınırları aşan bir etkisi olduğunu her konserimizde görüyoruz. Yıkık bir şehirde böyle bir orkestranın halen ayakta dimdik duruyor olması hem kendi yarasını hem de şehrin yarasını sarmak için mücadele veriyor olması herkesi gururlandırıyor ve umutlandırıyor.
Hatay'ın tekrar ayağa kalkabileceğine olan inanci müzikle pekiştirmek istiyoruz
Depremi yaşamış olarak yerel halktan orkestranıza nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Yerel halktan aldığımız geri dönüşler bizler için çok kıymetli. Müzikle umudu yeşertmek, kaybettiklerimizin anısına ses olmak, Hatay'ın tekrar ayağa kalkabileceğine olan inancı müzikle pekiştirmek istiyoruz. Depremden etkilenen Hataylıların sanata erişim hakkını desteklemek için geçtiğimiz dönem sekiz farklı konteyner kentte halka açık ücretsiz senfoni konserleri gerçekleştirdik. Bunlardan 12 Ekim’de gerçekleştirdiğimiz Serinyol konserinde aldığımız bir geri dönüş ise bizim için çok özeldi. Antakya ve kültürünün kendisi için ne kadar değerli olduğunu vurgulayan kişi, deprem sonrası bu değerlere daha da sıkı sarılmak istediğini belirtti. "Depremden sonra böyle bir etkinliğin yapılması büyük bir şans. Opera ve senfoni gibi farklı tarzlarda müzikleri duymak ruhuma çok iyi geldi. Farklı bir perspektiften baktım, ruhum arındı ve kendimi değerli hissettim" dedi. Bu sözler, aslında tam da yaşatmak istediğimiz duyguyu yansıtıyordu: Her bireyin biricikliğini hissetmesi ve hangi felaketler yaşanırsa yaşansın sanatın herkes için erişilebilir bir hak olduğunu bilerek, sanatla güçlenmesi... Bu yorumu duymak bizim için son derece anlamlı ve motive ediciydi. Birçok insan, orkestramızın yaktığı umut ışığının kendilerine tutunma dalı verdiğini ve hatta şehre geri dönebilmeleri açısından kendilerine güç kattığını dile getiriyor.
Antakya bizim evimiz, limanımız…
Hatay’dan hiç ayrılmayı düşündünüz mü ya da gelecek süreç içerisinde düşünüyor musunuz?
Hayır, Antakya bizim evimiz, bizim limanımız ve burada kalıp şehrin yeniden ayağa kalkmasına destek vermek istiyoruz. Burası bizim kimliğimizin bir parçası ve bu mücadelede en önemli yerimiz Antakya. Tüm bu yıkımdan sonra şehrini terk etmeyip burada mücadele etmek dışarıdan çok romantik gelebiliyor. Oysa hiç romantik değil. Bu bilinçli bir tercih, bilinçli bir inat ve direnç hali. Yoksa gün boyu 2 yıl boyunca toz solumanın romantik hiçbir yanı yok. Buradan gitmek için bizim de binlerce sebebimiz vardı ve her gün yeni bir sebep daha ekleniyor. Lakin bizim burada kalışımız politik bir tercih. Birilerinin kalıp koruması, yaşatması ve ileriye taşıması gerekiyordu. Tarih boyunca defalarca yıkılmış bu kent ve her yıkımda o zamanın Antakyalıları gitmek yerine, kalıp şehri tekrar örmeyi tercih etmiş. Bu seferki yıkımda “kalmak” ve şehri yaşatma görevi bize düştü.
Kültürü yaratan binalar değil, o binalara anlam veren insanlardır
Depremden sonra iyileşmek veya hem toplumsal hem de fiziken (beşeri) olarak ayağa kalkmanın en önemli yollarından biri de kültür sanat. Şu an Hatay’da kültür ve sanat ne durumda? Siz buna nasıl katkıda bulunuyorsunuz?
Biz depremden önce de sadece müzik yapmak için bir araya gelen bir orkestra değildik. Kültür Sanat alanında bağımsız bir şekilde kurulmuş ve ayakta kalmaya çalışan bir orkestraydık. Bir dönüşüm hareketi olarak nitelemiştik kendimizi. Şimdi ise dönüşüm hareketi yerini “yeniden var etme ve yaşatma” hareketine bıraktı. Hep söylediğimiz gibi binalar bir kültür yaratmaz; kültürü yaratan, o binaları anlamına kavuşturan insanlardır. Bu anlamda bizler sanatın, toplumun yaşadığı travmalardan çıkmasında rol alan en önemli dinamiklerden birisi olduğuna inanıyoruz. Öte yandan şehrin senfoni orkestrası olarak, konserler vererek insanların sanata erişim hakkına katkıda bulunuyoruz. Dernek olarak onlarca müzik öğrencisine enstrüman desteği verdik, vermeye devam ediyoruz. Çocuklara ve gençlere sanat eğitimi vererek şehrin kendi kültür aktörlerini, kendi sanatçılarını yetiştiriyoruz. Yurtiçi ve yurtdışı konser ve projelerle Antakya’nın sesini duyurmaya çalışıyoruz. Tüm bu faaliyetlerimizle Antakya kültürünü yaşatmayı ve ileriye taşımayı hedefliyoruz. Sanatla iyileşmeye ve iyileştirmeye çalışıyoruz. Julia Cameron’un şöyle bir sözü var: “Gerçek sanatçıyı gölge sanatçıdan ayıran şey cüret etmesidir.” Biz de orkestra olarak depremden sonra yıkıma değil umuda ve yeniden doğuma işaret ederek, üreterek, hafızaları diri tutarak cüret ettik.
Yorum Yaz