Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
2 Ocak 2025 tarihinde aramızdan ayrılan; müziği, filmleri, duruşu, üslubu ve tavrıyla Türk halkının gönlüne taht kuran değerli isim Ferdi Tayfur… Onu rahmetle anarken müziğini, filmlerini ve kendisini diğerlerinden ayıran detayları Litros Sanat’ın yeni sayısında; müzisyen Soner Arıca, Ulus Müzik’in sahibi müzik ve film yapımcısı İskender Ulus, müzisyen Cafer Nazlıbaş, gazeteci – yazar Muhammed Işık, müzisyen ve aranjör Burhan Bayar müzisyen ve yazar Selçuk Küpçük, müzikolog ve besteci Mustafa Avcı ile konuştuk.
Yeni yılın en üzücü haberlerinden biriydi onun ölümü. Zira üretimleriyle geçmişten günümüze 7’den 70’e herkesin gönlünü fethetmişti. Sadece üretimleriyle değil elbette. Karakteri, duruşu, üslubu, müziği, filmleri ve bakışıyla herkesin Ferdi Tayfur’uydu o. Kendisi de toplumun aynasıydı zira. Sahip olduğu ve ortaya koyduğu hiçbir şey içinde yaşadığı ve hitap ettiği toplumdan bağımsız değildi, düşünülemezdi. Onu rahmetle anarken; Litros Sanat’ın yeni sayısında da konuşmaya, anlamaya devam ediyoruz. Bunu yaparken ise bize müzisyen Soner Arıca, Ulus Müzik’in sahibi müzik ve film yapımcısı İskender Ulus, müzisyen Cafer Nazlıbaş, gazeteci – yazar Muhammed Işık, müzisyen ve aranjör Burhan Bayar müzisyen ve yazar Selçuk Küpçük, müzikolog ve besteci Mustafa Avcı eşlik ediyor…
Selçuk Küpçük: Gencebay matematik, Tayfur sahicilik…
“Sıradanlığın estetiği” diye bir kavram var. Tayfur’un şarkıları daha bilinen ezgiler ve akılda kalıcı tekrarlardır. Kente taşınmış türkü formunun uzantısı aslında. Benim ayrımım şöyle: Gencebay matematik, Tayfur sahicilik. O devasa konserlerinde topluluğun hep bir ağızdan şarkılarının nakarat bölümlerini kusursuz tekrar etmelerinin sırrı bu. Sosyolojiyi de çok iyi okuyor. 1975’teki “Çeşme” şarkısı taşradan kente, gurbete gelen katmanların sılaya dair özlemini temsil ederken, kente ilk gelen kuşağın emekli olup köylerine geri dönme sürecine eşlik eden yıllarda “Hadi köyümüze geri dönelim” (1994) şarkısının çıkışı rastlantısal değil bence. 90’lı yıllarda yine faili meçhullerin, kayıpların yaşandığı bir dönemde açıktan siyasal kayıplara yönelmese de bir insanlık dramına atıf yapan “Ağla Yüreğim” şarkısı cesurca bir tavırdır. İşte arabeskte olup da Türkiye’deki rock müzikte olmayan şey bu. Toplumun organik damarlarına nüfuz edebilme gücü, sahicilik. Öte yandan temsil bakımından bence arabeskin 4 kurucu öznesi var. Gencebay, Hakkı Bulut, Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses. Gürses hariç diğer bütün isimler ağırlıklı kendi bestelerini okudular. Gelişimsel anlamda Tayfur’un müziğinin orkestrasyon bakımından sürekli yeni seslere ulaşma çabasının arkasında Özer Şenay vardır. Tayfur’un albümlerindeki Batı sesleri arayışı Şenay gibi adamların dünya müziğinin nereye gittiğini bilen isimler olmasıyla ilgili. Ayrıca Tayfur 1967’de Ankara’da askerlik yaparken yedek subayı Muammer Sun. Sun’dan müzik dersleri alıyor. Bir söyleşisinde o dönem radyoya gidip stajyer sanatçılarla birlikte eğitime katıldığından ve Sun tarafından sesinin çok beğenildiğinden bahseder. Bunu şunun için söyledim. Tayfur hiçbir örgün eğitim almamasına rağmen müziksel ve entelektüel gelişimini sürekli yükselten bir adam. Diğer üç isimden farklı olarak edebiyatla ilgilenmesi ve anlatılar yazması da çok kıymetli. Tüm bunlarla beraber Tayfur filmlerinin çoğunu Natuk Baytan çekti. Ben bu iki ismin bir araya gelişini manidar buluyorum. Baytan milliyetçi bir isim. Ocak 1980 tarihli Gong magazin dergisi mesela Tayfur’a “Ülkücü mü, değil mi?” diye soruyor. Böyle bir bilgi demek ki ta o yıllardan itibaren. Toplum, kendi sesini, duygusunu, ruhunu temsil eden Tayfur gibi isimlerin yüzünü de görmek istiyor. O yıllar için sinema çok etkili. Ayrıca arabesk bir sektör oluşturuyor kısa zamanda. Yapımcılar, konser organizatörleri ve tabi ki sinemacılar. Bunların altlarında da bu işten evini geçindiren yüzlerce insan var. Tayfur gibi sanatçılar bir açıdan temsili işveren pozisyonundalar. Her şeyi ile tam bir “Baba” bu isimler.
Muhammed Işık: Anadolu'nun yaşayan Karacaoğlan'ıydı
Ferdi Tayfur, şüphesiz ülkemizde en geniş hayran kitlesine sahip sanatçı, hatta zanaatkârdı. Kitaplarında anlattığı hayat hikâyesinden, acının, özlemin, yokluğun, gurbetin ve var olma mücadelesinin onda ayrı bir şuur ve sancı oluşturduğunu görüyoruz. Onun sancısı, geçimini sağlamak için taşradan büyük şehirlere gelenlerin duygularıyla da birleşiyor. Bir nevi ontolojik buluşma olduğu için halkın sesi oluyor ve dolayısıyla özellikle Çeşme plağıyla toplumun tecessümü haline geliyor. Çukurova bölgesinde büyüdüğü için besteleri doğal olarak folklorik müzikten esinleniyor ve bazen gazeller, bozlaklar ve sanat müziği melodileri içeriyor. Bu bağlamda, müziğine "Arabesk" demenin doğru olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim çünkü kendisi de bunu çoğu zaman kabul etmedi. Hüzünlü müzik yapması, toplumun bir parçası olmasının, bu coğrafyadan beslenmesinin doğal bir sonucudur. Bu bağlamda, Anadolu'nun yaşayan Karacaoğlan'ıydı diyebilirim. Ferdi Tayfur'un özgün müziği, Türk müziğinin estetik sınırlarını yeniden çizen bir hareketti. O, bir sanatçının tek başına yapacağı şeyden çok daha fazlasını, bir toplumun tarihi yolculuğunun bir parçası olarak sundu. Tayfur'un bestelerinin her biri, toplumun ruhunu okuma çabasıydı. Hayranlarının ona bu kadar bağlı olmasının, şarkılarının çoğunu ezbere bilmesinin, konserlerine yüzbinlerce kişinin gelmesinin, 45'liklerinin Altın Plak Ödülü almasının, filmlerinin haftalarca kapalı gişe oynamasının, 90'lı yıllarda ürettiği müziğin bittiği düşünülürken "Prangalar" albümüyle 2 yıl müzik sektörünün ön saflarında yer almasının sebebinin toplumun aynası olması olduğunu düşünüyorum. Bundan dolayı filmleri, albümleri gibi çok ilgi gördü. Ferdi Tayfur, halkla bu denli özdeşleşmesinin bir sonucu olarak, filmleriyle halkı adeta rehabilite etti. Çünkü izleyicileri, kendi acılarını, sıkıntılarını ve var olma mücadelelerini onun filmlerinde gördüler. Kabul etmek gerekir ki halkımız her zaman kendisi gibi düşünen, kendisi gibi hayatı okuyan insanları desteklemiştir. Sanırım Ferdi Tayfur'u bu kadar ünlü yapan etken de budur. TV yasağı konulunca filmleri ile halka ulaşan bu sanatçılar zamanın Yeşilçam standartlarında müzikal filimler yapmak zorunda kaldılar. Bu filimler onları seven insanların sevdikleri sanatçıları görmek, seslerini duymak ve anlatılan hikayelerde de kendi hayatlarından kesitler bulmaları nedeniyle çok tutuldu. Ferdi Tayfur bu anlamda hala kırılamayan gişe hasılat rekorlarına sahip oldu. Yasaklar onları efsaneleştirdi ve arzu edilenin aksine bir sevgi seline mazhar olmalarına yaradı.
Soner Arıca: Onunla aynı sahneyi paylaştık
Arabesk müzik dinlemekle bir sorunum olmamasına rağmen Ferdi Tayfur ve şarkıları onunla bir konsere çıkana kadar çok fazla dikkatimi çekmemişti, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses şarkılarına daha aşinaydım. 2000 yılıydı sanıyorum, Adana Film Festivali finalinde Ferdi Tayfur’la aynı sahneyi paylaştık, o konserde onun o büyük izleyici kitlesini, kendisinin onlarla kurduğu bağı, yarattığı büyük etkiyi yakından gördüm ve hem kendisiyle hem şarkılarıyla o konserden sonra daha çok ilgilendim, o bir stardı ama o kadar samimi sahici duruyordu ki bence klişe söylemle değil onunla ilişki kuran herkes çok yakından tanıdığı sevdiği bir arkadaş, bir ağabey, ailesinden biri gibi ilişki kurdu. Yaptığı şarkılar ve müzik de aynı içtenlikte zaten, bu ülkede arabesk müzik reddedilemez nüfusun çoğunluğunun sevdiği ve dinlediği bir müzik türüdür, sosyolojik bir dili de vardır aynı zamanda. Bir şekilde ezilen, hor görülen, kendilerini ifade etme alanı çok bulamadığını düşünen kişilerin hayata seslenme şekilleriydi o şarkılar… Ferdi Ağabey’in sakin samimi abartısız varoluş şeklinin bu müzikseverlerle olabilecek en organik en sıcak bağı kurdurduğuna inanıyorum. Ki bizlerle diyaloğununda da öyleydi, onda hiç üstenci bir tavır, rahatsız edici bir değil görmedim, olgun ve duru bir havası vardı her zaman, şarkılarından birkaçı mutlaka ve mutlaka bu ülkede yaşayan herkesin fon müziğinde olmuştur… Filmlerine gelince onların gücü hakkında genel sinema izleyicisi üzerinde nasıl bir etki var bilmiyorum çünkü o dönemde zaten o filmler aslında birkaç şarkının uzun versiyon klibi gibi düşünülerek yapılıyordu. Müzikseverlere konserlerle ulaşılamadığında ulaşmanın bir yolu diye değerlendirilebilir. Yani bu sadece Ferdi Ağabey’le ilgili değil, o dönem arabesk müzik yapan birçok şarkıcı ile ilgili bir durumdu. Ama sanıyorum izlenme rekorları kırması açısından da yine onun filmleri ilk sıralardaydı…
Cafer Nazlıbaş: Geçmişini müziğine çok iyi yansıtmış bir sanatçı
Ferdi Tayfur halktan gelen biriydi, türlü dertlerle büyüyen, zorluklarla savaşan ve küçük yaşta babasını kaybetmiş biri olarak geçmişini müziğine çok iyi yansıtmış bir sanatçıdır. Hal böyle olunca haklımızın onu kabul etmemesi imkânsız, hepimiz en az bir şarkısında kendi derdimizi bulmuş ve içerlemişizdir mutlaka. Ferdi Tayfur “Sanatçı toplumun aynasıdır” sözünün ciddi bir karşılığıdır. Bana göre Ferdi Tayfur’u farklı kılan en önemli özellik halkın nabzını iyi yoklaması, doğru zamanda doğru eserler ile halkın karşısına çıkarak hem kendi duygularını hem de haklın duygularını samimi bir şekilde müziğine yansıtmasıdır. 70’li yıllarda tutan şarkılar yine aynı şarkının adı ile film haline getirilirmiş. Bu da şarkıyı daha da taçlandıran bir durum bana göre. Buna şarkının film ile daha detaylı şekilde anlatımı da diyebiliriz. Bana göre bunu en iyi başaranların başında gelir Ferdi Tayfur.
Burhan Bayar: Ferdi Tayfur halktı
Ferdi Tayfur halktı. Yazdığı eserler günlük yaşamın, ülke karakterinin yansımasıydı. “Hadi gel köyümüze geri dönelim” ve “Emmioğlu” gibi eserleri yaşamdan kesitlerdi. Bu yüzden sevildi. Türk halkı Ferdi Tayfur’u kendi yaşamını, sorunlarını, sevinçlerini acılarını anlattığı için sevdi. Şarkılarını incelerseniz tümüne; sosyal içerikli olduğunu görebilirsiniz. Ferdi Tayfur filmlerinin beğenilmesi, rekorlar kırması, ağa-köylü-şehirli arasındaki kültür ve ekonomik farklılıkların işlenmesinden kaynaklanıyordu. Gerçi bu konular yıllarca işlendi ama Ferdi Tayfur şarkıları bu filmlere eklenince halka daha cazip geldi ve gişe rekorları kırıldı. Ben Ferdi Abi’nin ilk albümlerinde ney çaldım ve ilk İzmir fuarında sahneye çıktığında orkestradaydım. İnanılmaz bir şeydi. 30 gün ülkede bir daha görülmeyecek bir dinleyici kitlesini gördük.
İskender Ulus: Popülerliğine rağmen, halktan biri olarak görülmeyi başardı
Ferdi Tayfur, Türk halkının duygularına tercüman olan müziğiyle kalplerde derin bir yer edindi. Arabesk türünün öncülerinden biri olarak, özellikle Anadolu insanının sıkıntılarını, aşk acılarını ve umutlarını yalın ama etkileyici bir şekilde dile getirdi. Onun şarkılarındaki samimi duygular ve dokunaklı melodiler, halkın kendi hayatına dair izler bulmasını sağladı. Bu yüzden Ferdi Tayfur, sadece bir şarkıcı değil, toplumsal duyguların sesi oldu. Onun müziğini bu kadar sevmemizin sebeplerinden biri de kullandığı liriklerin derinliği ve melodilerinin içtenliği idi. İnsanlara bir hikâye anlatan şarkıları, herkesin kendi yaşamından bir parça bulmasını sağladı. Bu, onu hem büyük kitlelere ulaştırdı hem de dinleyicileriyle arasında güçlü bir bağ kurdu. Ferdi Tayfur’un en ayırt edici özelliklerinden biri, müziğinde halkın duygusal dünyasını gerçekçi ve çarpıcı bir şekilde yansıtmasıdır. Arabesk müziği sadece bir müzik türü olarak değil, sosyal bir anlatım biçimi olarak sunmayı başardı. Kendine özgü vokal tarzı, derin sözleri ve melodilerindeki eşsiz dokunuş, onun müziğini diğerlerinden ayıran en önemli faktörlerdir. Ayrıca, sahne duruşunda ve sanat yaşamında alçakgönüllülüğünü hep korudu. Popülerliğine rağmen, halktan biri olarak görülmeyi başardı ve bu da onun kalıcı bir sevgiyle anılmasını sağladı. Bu sadelik ve içtenlik, onun sanatını daha anlamlı kıldı. Öte yandan Ferdi Tayfur, sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir sinema efsanesi olarak da anılmayı başardı. O dönem Türkiye’sinde müzik ve sinema iç içe bir sanat formuydu ve Tayfur, şarkılarının etkisini beyaz perdeye taşıyarak hayran kitlesini daha da genişletti. Filmleri, halkın sorunlarını, aşk hikayelerini ve mücadelelerini hem dramatik hem de samimi bir şekilde yansıttı. Bu, onun sanatına çok yönlü bir boyut kazandırdı. Filmlerinde de müziğinde olduğu gibi, halkın dertlerini ve hayallerini anlatmayı sürdürdü. Bu nedenle, Ferdi Tayfur’un sinema arşivi, sadece bir müzik kariyerinin değil, aynı zamanda Türkiye’nin toplumsal bir aynasıdır.
Mustafa Avci: “Damar” kabul edilebilecek parçalar yapmıştır
Ferdi Tayfur Türkiye’de popüler müziğin önemli türlerinden biri olan arabesk müziğin en çok dinlenen öncülerinden biriydi. Ferdi Tayfur ismi, özellikle 90’lı yıllarla birlikte Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses ile birlikte arabeskin “dört babası” olarak öne çıktı. Gürses ve Tatlıses’ten farklı olarak Ferdi Tayfur, Gencebay’la birlikte bu dörtlünün söz yazarı ve besteci kanadında yer alır. Tayfur’u bu açıdan Gencebay’la kıyaslarsak, Gencebay’ın solo albümlerinde başka şairlerden güfte aldığını görsek de onun neredeyse hiçbir zaman başka bestecilerden beste aldığını görmeyiz. Ferdi Tayfur bu konuda Gencebay kadar katı olmamış ve Mustafa Sayan, Özer Şenay, Suat Sayın ve Cengiz Tekin başta olmak üzere 30’un üstünde farklı besteciyle ve söz yazarıyla çalışmıştır. Bununla birlikte hit olan şarkılarının büyük çoğunluğunun kendi yazdığı şarkılardan oluşması da önemli bir noktadır. Bir şarkıcının kendi şarkılarını yapması o icracıya oldukça önemli bir avantaj sağlayabilir zira insan kendi tavrına ve sesine daha uygun şarkılar yapabilir. Tayfur’u ilginç kılan özelliklerden birisi, şüphesiz ki Adanalı olması. Adana, Türkiye müzik piyasasına hemen her türde oldukça önemli müzisyenler yetiştirmiş bir şehir. Adana’yı müzik açısından bu kadar önemli kılan sebeplerin özel olarak araştırılması lazım. Fakat yine de Adana’nın çok önemli bir merkez olmasının ve kozmopolit yapısının önemi büyüktür diyebiliriz. Kozmopolit yapısının kaynakları arasında çok kültürlü bir yapıya sahip olması, konum itibariyle bir geçiş noktasında bulunması ve ayrıca dış göçler yoluyla farklı kültürlerin etkilerine açık olması sayılabilir. Adana ve Ferdi Tayfur demişken, bir başka önemli müzisyen ve gazelhan Şadan Adanalı’yı ve onun Ferdi Tayfur icrasına olan etkisini hatırlamak lazım. Her ne kadar gazel okuduğu kayıtlar Tayfur’un diskografisinin özellikle ilk dönemlerinde daha sık olsa da genel olarak Tayfur’un icrasının ekstatik kuvveti gazel tavrına olan yatkınlığında yatar. Ferdi Tayfur, gazel tavrını oluşturan bileşenler arasından; iç çekmeyi ve ağlayarak okuyuşu çok daha abartarak kullanmayı tercih etmiştir. Bu bazı dinleyiciler için dinlenilmesi zor gelebilecek duygusal bir yoğunluk anlamına gelse de pek çok dinleyici bu okuyuştan derinden etkilenmiştir. Tayfur, Gencebay’a göre daha sade, hatta yer yer türkü gibi melodiler yazmış, fakat ondan daha ağlak ve incinebilir bir duygulanımla okuduğu için olsa gerek daha “damar” kabul edilebilecek parçalar yapmıştır.
Yorum Yaz