Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Sonbaharın son günleriyle birlikte kültür-sanat takvimi yeniden yoğunlaştı. Kasım ve aralık ayları, her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye’de sinemanın kalbinin attığı aylar oldu. Şehir şehir düzenlenen film festivalleri, farklı coğrafyalardan gelen yönetmenleri, genç sinemacıları ve yeni temaları aynı çatı altında buluşturuyor. Yazın durgun geçen salonları, artık kış sezonunun enerjisiyle dolup taşıyor. Türkiye’nin en önemli festivallerinin düzenlendiği bu aylarda, sinema gündemine giren bir diğer yenilik de vizyon filmleri oldu. Sözün özü, gerek İstanbul, İzmir, Ankara gibi birbirinden güzel şehirlerimizde düzenlenen festivallerde, gerekse memleketin her yanında ve hatta tüm dünyada perdelere taşınan dünyaca ünlü yönetmenlerin beklenen filmleriyle sinema ajandalarımız epey yoğundu… Gelecek ay vizyona girecek filmler yahut gerçekleşecek festivaller için taşıdığımız heyecan da cabası. Sinemaseverler için bu aylar, her zamanki kritik önemi korumaya devam ediyor.
Altın Portakal’da Büyük Zafer: Tavşan İmparatorluğu
Bu yıl sinema gündeminde öne çıkan festivallerden biri her zamanki gibi Türkiye’nin en köklü sinema etkinliklerinden biri olan Antalya Altın Portakal Film Festivali oldu. 62’ncisi düzenlenen festivalde, yönetmen Seyfettin Tokmak imzalı Tavşan İmparatorluğu adeta ödüllere ambargo koydu. Film, En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil olmak üzere yedi farklı dalda ödül kazanarak festivalin en çok konuşulan yapımı oldu. Tokmak, ödül konuşmasında “Bu filmi çocuklara, karanlığın ortasında direnenlere adıyorum,” diyerek filmin duygusal tonuna işaret etti. Filmde, babası ile yaşayan 12 yaşındaki Musa’nın, geçimini sağlamak için köyde yapılan tazı yarışlarına tavşan sağladığı hikayesinin nasıl bir yere evrildiği anlatılıyor. Festival sürecinde izlemeyi kaçıranlar, büyük bir merakla vizyon tarihini bekliyor.

Boğaziçi’nin odağında Filistin
İstanbul’da düzenlenen 13.Boğaziçi Film Festivali, bu yıl Filistin sinemasına odaklandı. Filistin’in Oscar adayı olan Filistin 36 filminin yönetmeni Annemarie Jacir, filmin başrol oyuncusu Saleh Bakri ve filmin yapımcılarından Liam Cunningham festivalin konuğu olarak İstanbul’daydı. Film ekibi gösterim sonrasında sinemaseverlerin sorularını cevapladı. Filistinli oyuncu Saleh Bakri “Var Olma Sanatı” başlıklı ustalık sınıfında Enes Erbay’ın sorularını yanıtladı. Bakri, oyuncu olma yolculuğunu, Filistinli bir oyuncu olmanın nasıl bir misyonu olduğunu anlattı. Kültürel boykotun etkisinin bilinenden çok fazla olduğunu belirtti. Direnişin, belleğin ve kaybın izlerini süren filmler, festival boyunca geniş bir izleyici kitlesine ulaştı. Ulusal ve uluslararası birçok yapım sinemaseverlerle buluştu. 14 Kasım’da sona eren festivalde ödüller de sahiplerini buldu. 13. Boğaziçi Film Festivali’nin en iyileri; Parçalı Yıllar ve Tavşan İmparatorluğu oldu. Parçalı Yıllar; En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini kazanırken Tavşan İmparatorluğu da En İyi Yönetmen, En İyi Görüntü Yönetmeni ve FİYAB En İyi Yapımcı ödüllerinin sahibi oldu.
Şehirde Locarno esintisi
Bir diğer heyecan verici gelişme ise İstanbul Modern Sinema’dan geldi. Müze, bu ay Locarno Film Festivali’nde gösterilen filmleri İstanbul’a getirerek dünya sinemasının en güncel örneklerini izleyiciyle buluşturacağını duyurdu. 20-30 Kasım tarihleri arasında yapılacak gösterimde ağustos ayında gerçekleşen 78. Locarno Film Festivali’nde gösterilen filmler, İstanbul prömiyerini gerçekleştirecek. Bu program, sinema takipçileri için yılın son aylarında kaçırılmaması gereken bir seçki sunuyor.
İzmir Kısa Film Festivali: “Prosedür”ün Çifte Başarısı
Festivallerden bahsetmişken, bu yıl 26’ncısı düzenlenen İzmir Kısa Film Festivali’ne değinmemek olmaz. Genç sinemacıların üretimlerini desteklemeye ve kısa film türünün görünürlüğünü artırmaya devam eden festivalde bu yılki dikkat çeken yapımlardan biri, geçtiğimiz aylarda dünya prömiyerini Saraybosna Film Festivali’nde yapan Rabia Özmen imzalı Prosedür filmi oldu. 4. Esenler Film Festivali Kısa Film Yapım Desteği Ödülü kazananı Prosedür, proje sürecini tamamladıktan sonra da birçok başarıya imza attı. Film, İzmir’deki yarışmada En İyi Yönetmen ve 2. En İyi Ulusal Kurmaca Film ödüllerini kazanarak başarı zincirine bir yenisini ekledi. Bu başarı, yerel destek mekanizmalarının kısa film ekosistemi üzerindeki etkisini de gözler önüne seriyor. Filmin bir sonraki durağı olan Ankara Film Festivali’nden haberler için beklemedeyiz…
Festival rüzgarlarından vizyon salonlarına
Kasım ve aralık ayları yalnızca festivallerle değil, aynı zamanda yeni vizyon filmleriyle de sinema dünyasına taze bir heyecan getiriyor. Festivallerde ödüller sahiplerini bulurken, salonlarda da uzun zamandır merakla beklenen yapımlar birbiri ardına seyirciyle buluşuyor.
Yılın bu döneminde hem dünya sinemasının öncü isimlerinden hem de yerli yönetmenlerden dikkat çekici yapımlar vizyonda. Bu kış sinemada iz bırakacak filmler arasında öne çıkanlara buyrun birlikte bakalım…
Yunan Garip Dalga’nın en başarılı yönetmenlerinden Yorgos Lanthimos, 2024 yılında çektiği Kinds of Kindness adlı filminden sonra geçtiğimiz günlerde vizyona giren ve yine Emma Stone’un başrolünde yer aldığı Bugonia filmiyle gündemde. Film, Lanthimos’un alışıldık tuhaflığını gerek sinematografisiyle gerekse ses tasarımıyla korusa da bu defa konu olarak kültleşmiş bir efsaneyi ya da mitolojik bir hikâyeyi merkezine almıyor. Ailesini kaybetmiş ve birbirlerinden başka kimsesi kalmamış iki komplo teorisyeni kuzenin, insanlığın sonunu getireceğinden şüphelendikleri bir uzaylıyı kaçırmasıyla başlıyor. Bu iki kuzenin uzaylı olarak etiketlediği kadın, büyük bir kimya şirketinin CEO’su. Kadından istedikleri şey ise onları gezegenindeki imparatorla görüştürüp insan ırkının muhtemel yok edilişi üzerine pazarlık etmek. Görüldüğü gibi yine çok da alışıldık bir konusu olmayan film, yerli izleyiciden alacağı yorumları bekliyor.
Geçtiğimiz günlerde vizyona giren bir diğer ses getiren film ise, Ayla ve Müslüm gibi geniş kitlelere ulaşan yapımların yönetmeni Can Ulkay’ın yeni filmi Uykucu oldu. Çağatay Ulusoy, Elçin Sangu ve Barış Falay gibi ünlü isimlerin başrolü paylaştığı bu yapımda, yönetmenin diğer filmlerinin aksine dram değil de aksiyon ve gerilim ön plana çıkıyor. Masa adlı bir gizli örgütün tetikçiliğini yapan bir adamın, bir infaz sırasında bir kadınla karşılaşması sonrası olayların gidişatının değişmesi ve örgütün iç yüzünün açıklanmasıyla ilerleyen film, aynı zamanda insanın anlam arayışına değinen tasavvufi bir yön de barındırıyor. Ulkay, bugüne dek daha çok toplumsal hafızada yer etmiş gerçek hikâyelere odaklanırken, bu kez farklı bir anlatım türü deniyor. Uykucu, temposu ve atmosferiyle klasik bir aksiyon filminden fazlasını vaat ederken, karakterinin içsel dönüşümüne odaklanan bir anlatı kuruyor.

Gökhan Arı’nın yönettiği Bi Umut, son yıllarda yerli sinemada nadiren rastlanan saf ve içe dönük bir anlatıya sahip. Başrollerini Hülya Duyar ve Leon Kemstach’ın paylaştığı film, gerçek bir hikâyeden esinleniyor. Trafik kazası sonrası felç kalan Rus bir gencin, üç aydan fazla yaşamayacağı düşünülürken sevgi ve kararlılıkla hayatta tutmayı başaran Gülsüm Kabadayı’nın hikayesini anlatıyor film. Arı, yüksek dramatik efektlerden uzak, sessiz ama derin bir anlatı kuruyor; izleyiciye fedakârlığın, umudun ve insanın en temel dayanışma biçimlerinin gücünü hissettiriyor. Bi Umut, kalabalıkların arasında kaybolan bireyleri görünür kılarken, iyiliğin ve şefkatin sessiz ama dönüştürücü etkisini ön plana çıkarıyor.
Yılın son aylarında festivallerden vizyon salonlarına uzanan bu yoğun hareketlilik, Türk sinemasının hem yaratıcı enerjisini hem de anlatı çeşitliliğini gözler önüne seriyor. Seyircinin ilgisi, yalnızca ödüllü yapımlara değil, aynı zamanda sıradan gibi görünen ama içten ve güçlü hikâyelere de yöneliyor. Bu kış, perdelerde buluşacağımız filmler, yalnızca birer hikâye anlatmıyor; aynı zamanda insanın, toplumsal hafızanın ve umutla dolu bireysel çabaların sinemadaki yankısını ortaya koyuyor. Festival rüzgarlarından vizyon salonlarına uzanan bu süreç, Türk sinemasının dinamizmini, çeşitliliğini ve geleceğe dair taşıdığı umutları yeniden hatırlatıyor. Gelecek ay için gözler, geçtiğimiz günlerde duayen sinemacımız Halit Refiğ anısına bir Jüri Özel Ödülü verileceğini duyuran Esenler Film Festivali’ne çevrilmiş durumda. Bakalım yılın son ayında sinema bize hangi hikayeleri getirecek?
Yorum Yaz