Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Türk edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan Nuri Pakdil, yazım ve yaşam hayatı boyunca en güzel yazılarını ve şiirlerini bize miras olarak bıraktı. En güzel miraslarından birisi de Kudüs sevgisiydi. Kudüs’ü en güzel O’ndan öğrendik, onunla bütünleştik ve ezberledik. Kudüs şairi Pakdil’i vefatının 5. yılında şair, yazar Arif Ay, yazar Ali Haydar Haksal ve kütüphaneci, yazar Necip Evlice Litros Sanat’a anlattı.
Bazı şairler vardır dizelerden kalbinize bir yol çizerler. Her dize yeni bir kalp yolculuğudur. Her okuyuşta farklı bir yolculuğa çıkarsınız. Kalbiniz mısraların esiri olur ama yine ister o yolculuğa çıkmayı. İşte O ki sizi bu yolculuğa çıkaran insandır. O ki kalbinizi mısralarına hapseden insandır. Tıpkı kendisi gibi… O da esirliğini şiirlerine döktü. Kalbi Kudüs’ün ve İstanbul’un esiriydi. Onun insan sevgisi bambaşkaydı. Çünkü O en çok insanlığı sevdi, insanı tanımayı sevdi. Biz ise onu en çok Kudüs ile sevdik. Mekke ile Medine ile onu kucakladık. Çünkü O’ydu bize bunu öğreten, O’ydu kalbimizdeki Kudüs sancısına şiirleriyle dokunan, Nuri Pakdil’di bu özel şair. Daha çocukken kalbi Kudüs için atardı ve O’nu kalbimizde Kudüs’le yaşatıyoruz ve yaşatmaya devam edeceğiz.
O’nun kalbi Kudüs’te kaldı… Vefatının 5. yılında Kudüs şairi olarak bilinen Nuri Pakdil’i, Kudüs sevgisini, O’nun çocukluğunu ve edebi hayatını şair ve yazar Arif Ay, yazar Ali Haydar Haksal ve kütüphaneci ve yazar Necip Evlice Litros Sanat’a anlattılar.
Kudüs bizim ideolojik temelimizdir
Arif Ay (Şair, Yazar): Nuri Pakdil Kudüs sevgisinin çocukluğundan başladığını belirtirdi ve bu sevgisini şöyle dile getirirdi: "Filistin davasına inanmış ve bu davanın başarıya ulaşması için karınca kararınca çaba sarf etmiş bir yazarım. Bu çabanın ana tetikleyicisi elbette Filistin topraklarının bir parçası olan Kudüs'ün ezeli ebedi ulu önderimiz, sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed'in Miraç'a çıkarken son ayak bastığı yer oluşudur. Benim dünyamda, İstanbul'un özel bir yeri, Kudüs'ün daha özel bir yeri vardır. Yüreğimizin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Tutsak Kudüs'e borcumuz, Kudüs'ü savunmaktır, özgürlüğüne kavuşturmaktır. Mekke, Medine, Kudüs ve İstanbul sevilmeden hayatın, yani varoluşumuzun hikmeti kavranılamaz.” Nuri Pakdil yazılarıyla, şiirleriyle bu sevgiyi herkese aşılamak istedi. Bugün Gazze'de yaşanan soykırıma bir karşı çıkış varsa, insanlarda bir bilinç oluşmuşsa bunda Nuri Pakdil'in payı büyüktür.
Nuri Pakdil devamında şunları da derdi: "Kudüs'ü savunmak, gerçek bağımsızlığı savunmaktır. Çünkü gerçek bağımsızlık, yüzyıllar boyunca damıtılarak oluşturulan bir birikimdir. İnsanın onurunun asal kaynaklarından biridir, putçuluğun kesinlikle iptalidir. Kudüs ve İstanbul, bilinci, iradeyi, vicdanı, sorumluluk duygusunu temellendiren, birbiriyle eklemleyen ve politik duruşumuzu hemen hemen remzlendiren, simgeleyen; gerçeklikle perçinleyen, örtüştüren iki asal bağıştır, iki asal lütuftur bize. Kudüs bizim ideolojik temelimizdir. Yüreğidir İstanbul'un."
Kitapları bilgiden çok bilinç aktarır
Bilindiği gibi masallar, olağanüstülükler içeren edebî türlerin başında gelir. Masallardaki olağanüstü motiflerden biri de masal kahramanının haramilerin hazinelerini açmasıdır. Anahtar işlevi gören söz de: "Açıl susam açıl" sözüdür. Kapı açılır ve altınlara, mücevherlere sahip olunur. Bu olayla, zenginliğin sadece maddiyatta olduğu düşüncesinin çocukların zihinlerde nasıl bir olumsuz etki bırakacağını nedense hiç düşünmeyiz. Oysa "açıl susam açıl" sözü kitaplar için söylenmiş olsaydı asıl zenginliğin bilgi olduğunu kavratmış olurduk çocuklara. Nuri Pakdil'in tüm kitapları "açıl susam açıl " diyebileceğimiz türden birer hazine. Genelde bütün kitaplar bilgi dolu hazineler olduğu halde, Nuri Pakdil'in kitapları bilginin ötesinde, aynı zamanda bilinç hazineleridir de. O’nun kitapları, bilgi aktarmaktan çok bilinç aktarır. Bilinç açıcıdır, bilinç törpüleyicidir. Dolayısıyla onun yayımlanmış 43 kitabının dikkatle, titizlikle, üstünde dura dura, düşüne düşüne okunması gerekir. Sözgelimi; “Biat 1, 2, 3”, “Bir Yazarın Notları” serisi, “Otel Gören Defterler” serisi, “Batı Notları”, “Bağlanma”, “Klas Duruş”, “Anneler ve Kudüsler”...
Nuri Pakdil'i doğru tanımanın yolu kitaplarını okumaktan geçer yoksa uydurulmuş şehir efsanelerinden değil.
O’nun mirası klas duruşudur
Nuri Pakdil, bir sarsıntı çağının, dahası her yönüyle trajik bir çağın yazarı olarak dünyamızdan ayrıldı. Nuri Pakdil, özgün bir yaşama ustası olarak yaşadığı çağdan sorumlu olmanın bilinciyle hem çağı hem de bu çağın insanını büyük bir gözlemlenmiş, onu edebiyatın laboratuvarında en ince sinir uçlarına kadar irdelemiş, öğretisel bir bilinçle tespitler yaparak önerilerde bulunmuş ve bunları kitaplaştırarak toplumun önüne koymuştur. O, sanatın ve edebiyatın bir işlevi olduğundan hareketle, yazarı çağından ve insandan sorumlu tutar: Yazarın, şairin ödevi tartışmasız yazmaktır. Ama insanı sarsmak, ayağa kaldırmak da ödevidir.
Nuri Pakdil, insanı sarsmak, onu ayağa kaldırmak görevini, yazarak ve yaşayarak bir fiil yerine getiren bir yazar ve düşünce adamı olarak bu eylemini evrensel bir düzlemde sürdürdü: "Nerede bir insan yaşıyorsa onunla bağ kurmak isterim. Kulluk bilincine, insanları düşündükçe varıyorum." der. O’nun bütün çabası Hz. Peygamberin (sav) bize emanet ettiği ilâhî gerçeği nakletmektir insanlığa yazılarıyla, şiirleriyle, oyunlarıyla. O, "Tanrı'ya ulaşan yolu tıkayan tüm engelleri kaldırma olarak algılıyorum sanatın işlevini." der, “Bir Yazarın Notları ĺl” kitabında. O, dünyadaki kötülüklerin, çürüyüşün sebebini Tanrı’dan uzaklaşmakta görür. İnsanı özgürleştirecek tek şeyin Tanrı’ya inanmak ve buyruklarını hayata hâkim kılmak olduğunu vurgular Nuri Pakdil.
O, insanı irdelerken, medeniyetimizin kurucularına da atıflar yapar. Gazali, Muhyiddin İbn-i Arabi, Mevlâna, Abdülkadir Geylani, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş Veli, Fuzuli, Şeyh Galip başta gelen isimler.
Nuri Pakdil'in bize bıraktığı miras eserleri ve klas duruşudur.
Mısraları şimşek aydınlığı oluşturur
Ali Haydar Haksal (Yazar): Nuri Pakdil bizim ustamızdır. Bizim kuşağın öncüsüdür. Bilinç oluşturmadaki keskin ve estetik dili birçok yönüyle yeni bir dil, tarz ve üslup ile tutumunu belirledi. Bizim için de bu bir ölçü oldu. Sıradanlaşmış, içe kapanmış bir bakışla değil geleceğe dönük bir bakış ile. Kudüs duygusu bir medeniyet duygusudur. Kudüs tutsak bir konumdadır. Onun kurtuluşu ve özgürlüğü hem Müslümanlığın hem de insanlığın kurtuluşudur. Bu bilinçle bakıldığında Kudüs bir arkaik belde değil, bir medeniyet ufkudur. Öncelikle bizim kuşak üzerinde hem belirleyici hem etkili oldu. Dikkatleri oraya yöneltti. Biliriz ki Peygamberimiz, Kudüs’e gitmekte olan bir arkadaşına oraya yağ götür isteğidir. Yağ aydınlatma aracıdır. Kudüs bizim için bir aydınlatma ve aydınlanma ufkudur. Nuri Pakdil yaklaşımlarında öze düşkündür. Edebiyat dergisinde yazan genç arkadaşların hepsine birer müstear vermiştir. Bunlar medeniyetimizin öncülerini çağrıştıracak isimlerdir. Eserlerine de benzer isimler vermiştir. Örneğin Arif Ay’ın ilk şiir kitabının adı “Hıra”dır.
Nuri Pakdil’in kitaplarını önerecek olursam başta, “Batı Notları” ve “Biat” serisinin tamamını öneriyorum. “Bir Yazarın Notları” serisi takip edilebilir. Tiyatro eserleri çok kuvvetlidir ama soyuttur ve özgündür. Ardından da diğer eserlerinin sırasıyla okunmasında yarar var.
Nuri Pakdil’in bizlere bıraktığı en önemli mirası ödünsüz bakışı ve ufkudur. İnsan merkezli, gelecek düşüncesidir. Onun metinlerinde özün içinde önemli vurgular bulunur. Bunlar birer şimşek aydınlığı oluşturur. Bilirsiniz şimşek ani parlayışlarla çok etkili ve keskin bir açı gösterir. Bu da kimi şeylerin fark edilmesini sağlar. Diğer yandan ürperten bir özelliği var. Sanat bir bakıma ürpertidir. İnsanın iç dünyasını sarsan, aydınlatan bir ürperti. Nuri Pakdil’i de böyle değerlendirebiliriz.
Ona göre müslümanlar her zaman haksızlığın karşısında durmalıydı
Necip Evlice (Kütüphaneci, Yazar): Nuri Pakdil, eserlerinde ve şiirlerinde Kudüs'ün kendisi ve Müslümanlar için taşıdığı anlamı sıklıkla gündeme getirmiştir. Onun 1970'lerden itibaren başlayan Kudüs sevdası, Kudüs'e duyduğu hassasiyet ve bu konudaki vurguları, halk arasında büyük bir karşılık bulmuş ve ona "Kudüs Şairi" unvanının verilmesine neden olmuştur.
Bu Kudüs sevgisinin kaynaklarından biri, Pakdil’in 1940'lı yıllarda kadim İslam coğrafyasının önemli şehirlerinden biri olan Maraş'ta doğup büyümesidir. Kültürel birikimini bu şehirde edinen Pakdil, ailesi ve çevresi tarafından şekillenen bir kimliğe sahip olmuştur. Dedesinden annesine, babasına kadar geniş ailesi ve eve gelen öğretmenler, onun karakterini ve duruşunu sağlamlaştırmada önemli bir rol oynamıştır. Pakdil'in kişiliğinin inşasında en büyük etkenlerden biri annesidir. Annesi, Maraş’tan Halep’e giderek burada özel bir kolej açan ve bilge olarak kabul edilen amcasının kızıdır. Halep, o dönemin önemli kültür merkezlerinden biridir ve burada eğitim almış olan annesi, Arapça bilen, Kur'an'ı anlayan ve çevresine de bunu öğretebilen bilinçli bir kadındır. Annesi ona Cezayir, Afrika ve Kudüs'le ilgili öyküler anlatır; bu anlatılar Pakdil’in hayal dünyasını zenginleştirir ve ileride yazacağı eserlerin temelini oluşturur. Nuri Pakdil, gençlik yıllarında, Batı emperyalizmine ve özellikle Cezayir Bağımsızlık Savaşı’na karşı duyarlı bir duruş sergilemiştir. Müslüman olarak, dünyanın neresinde olursa olsun zulme karşı direniş gösteren her hareketi desteklemek onun için kaçınılmaz olmuştur. Ona göre, bir yerde haksızlık varsa, Müslümanlar o haksızlık karşısında en önde olmalıdır. Pakdil’in düşünsel dünyasında akrabalarının da önemli etkileri olmuştur. Onu okumaya teşvik eden teyze oğlu, Pakdil’i Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu dergisi ile tanıştırarak, onun düşünce dünyasında bir kırılma noktası yaratmıştır. Pakdil, lise yıllarında Demokrasiye Hizmet ve Gençlik gazetelerinde yazılar yazmış, arkadaşlarıyla birlikte Hamle dergisini çıkarmaya başlamıştır. Bu süreç, onun yazı ve düşünce serüveninde temel taşları oluşturmuştur.
İstanbul'daki üniversite yılları, Pakdil’in dünya görüşünü şekillendiren birçok önemli olayın yaşandığı bir dönemdir: Filistin’de İsrail devletinin kurulması, Kudüs'ün işgali, Vietnam Savaşı, Kore Savaşı, Cezayir Bağımsızlık Savaşı, Küba Devrimi ve 27 Mayıs 1960 darbesi gibi olaylar onun bakış açısını derinden etkilemiştir. Pakdil, Şubat 1969’da Mehmet Akif İnan, Erdem Bayazıt ve Rasim Özdenören ile birlikte Edebiyat dergisini çıkarmaya başlamış ve ilerleyen yıllarda “Yedi Güzel Adam” olarak anılacak bu grupla edebiyat dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Kendisini her zaman bir "İslam Devrimcisi" olarak tanımlayan Pakdil, “yerli düşünce” olarak adlandırdığı fikir yapısını hayatı boyunca sürdürmüştür. Arkadaşlarıyla birlikte 1972 yılında Edebiyat Dergisi Yayınları’nı kurarlar. Yayınevi ve dergi Aralık 1984’te yayınını durdurur. 28 Şubat 1997 tarihinde, Edebiyat Dergisi Yayınları yeniden Nuri Pakdil’in kitaplarını yayımlamaya başlar. Bu dönemde, diğer kitaplarına girmemiş ve dergi sayfalarında kalmış şiirleri toplanır ve “Anneler ve Kudüsler” adıyla yayımlanır. Bu kitapta, onun Kudüs'e olan derin bağlılığını yansıtan şiirleri de bulunmaktadır. Pakdil’in Kudüs’e duyduğu sevgi ve bağlılığın nedenlerini soracak olursak, ona göre Kudüs, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in Miraç’a çıkmadan önce ayak bastığı son yeryüzü parçası olması nedeniyle özeldir. Ayrıca, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı barındırması da Kudüs’ü farklı kılan bir diğer özelliktir. Nuri Pakdil, yazılarında Kudüs'ü sadece bir düşünce ya da edebiyat imgesi olarak değil, dünya hayatının ayrılmaz bir parçası olarak ele almıştır. Ona göre Kudüs, İslam dünyasının içinde bulunduğu bunalımlara çözüm arayışının da merkezindedir. İslam Birliği'nin kurulması ve “Ortadoğu'nun sınır taşlarıyla bölünemeyeceği” fikrini savunan Pakdil, Kudüs'ün kurtarılmasını en önemli hedef olarak belirlemiştir.
Okumadığın gün karanlıktasın
Nuri Pakdil‘in vefatının beşinci yılında, gençlerimizin genel yapısına baktığımızda, Nuri Pakdil’in en çok üzerinde durduğu “okumak eylemi”nin yetersiz ve eksik olduğunu görürüz. Bu nedenle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; gerek Nuri Pakdil’in eserleri olsun, gerek başka edebiyatçıların eserleri olsun titizlikle okunmalıdır. Nuri Pakdil’in ifadesiyle “Okumadığın gün karanlıktasın.” Hepimizi aydınlatacak tek eylem okumaktır. Nuri Pakdil‘in hangi kitaplarının okunması konusuna gelince; öncelikle “Batı Notları”nı okumak gerekir. Böylelikle Nuri Pakdil‘in batılılaşmayla ilgili, yabancılaşmayla ilgili, kendi tarihimizle ilgili, ülkemizin son yüzyılı ile ilgili düşüncelerini öğrenmiş oluruz. Sonra, O’nun Peygamber sevgisini anlattığı, Peygambere bağlanmayı anlattığı “Bağlanma” adlı kitabını didik didik ederek okumak çok önemlidir. Arkasından dört ciltlik “Bir Yazarın Notları” kitabını, üç ciltlik “Biat” kitabını, ayrıca diğer günlüklerini, hatta tiyatro oyunlarını okumak gerekir. Nuri Pakdil, okumak üzerinde çok dururdu. Bu nedenle, ben de, gençlere şiddetle okumayı tavsiye ediyorum. En çok da, önemli şahsiyetlerin günlüklerini, hatıralarını, mektuplarını, biyografilerini okumayı çok önemserdi. Bu saydığım türlerin hemen hemen tamamı birer belge niteliğinde olduğu için, gerçek bilgiler içerdiği için özellikle okunması gereken türler diyebiliriz.
Yazıları her zaman bir direniş ruhu aşıladı
Nuri Pakdil’in bize bıraktığı en önemli miras “düşünmek”tir diyebilirim. Düşünmeden hiçbir şeyin üstesinden gelemeyiz ve hiçbir sorunu aşamayız. Düşünmek kuşkusuz bilgiyle, birikimle, estetik bir bakış açısıyla, kapsayıcı bir ruhla yapıldığında daha anlamlı bir sonuca götürür bizi. Nuri Pakdil, ülkemizle ilgili tespitlerde bulunurken yukarıda saydığım kriterlerin hemen hepsini fazlasıyla gözetir, kullanır, göz ardı etmezdi. Bu nedenledir ki değerlendirmeleri, tespitleri, fikirleri, bunca zaman sonra bile hep isabetli olmuştur ve yeni kalabilmiştir. İşte bu yenilik ve modern bakış açısı ile düşünmek O’nun bize bıraktığı en güzel mirastır. Okuyarak, anlayarak, kavrayarak, değerler oluşturarak, birbirimize saygı duyarak, birbirimizi çok severek, en temelde insanı severek, onun mirasına sahip çıkabilir ve onun mirasını büyütebiliriz.
Nuri Pakdil’in bize bıraktığı miraslardan biri de, İslam medeniyetine ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı, aynı zamanda da Batı emperyalizmine karşı eleştirel bir duruş sergileyen bir düşünce sistemidir. O, yazıları ve konuşmalarıyla her zaman bir direniş ruhunu aşılamış, modern dünyada İslam'ın yeniden kendini bulması gerektiğini savunmuştur. Entelektüel bağımsızlık, kültürel kimlik ve medeniyet bilinci onun mirasının en önemli unsurlarıdır.
Böylece, hem edebiyat hem de düşünce dünyasını bu çerçevede değerlendirebilir, Nuri Pakdil’in eserlerini de bu bakış açısıyla daha iyi kavrayabiliriz.
Yorum Yaz