Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Yönetmen Belkıs Bayrak: “Her şeyin çıkmaza girdiği bir anda, odasının penceresinden izlediği kurbanlık hayvanla özdeşleşiyor çünkü her şeyin sonunun geldiğini düşünüyor. Kurban sahnesinden kına sahnesine geçiş yaparak Gülizar’ın sıkışmışlığını ve çaresizliğini daha da belirgin hale getirmek istedim.”
Sinema salonundan hangi duyguyla çıkarsan filmden sonra sana kalan o oluyor. Bazen tokat yemişlik hissi bazen anlaşılmak duygusu bazen de öfke kaplıyor içini. 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “Gülizar”ın gösteriminden çıktıktan sonra hissettiklerim de buna benzer duygulardı. Ama yalnız değildim. Festivali takip etmek için farklı yerlerden gelen geç kadınlar olarak hepimiz filmden başka duygularla çıkmıştık. Yönetmen Belkıs Bayrak’ı tebrik ederek ayrıldık. Ve hep birlikte yemeğe gittik. Birbirini festivalde tanıyan kadınlar o masada kadın olmaya dair yaşadıklarını konuştu. “Gülizar” filmden ziyade hayata dair bir anının parçası oldu. Bu anıdan sonrada o filme dair bir röportaj gerçekleştirmek gerekliliği ortaya çıktı. Yönetmen Belkıs Bayrak “Misafir”, “Cemile” kısa filmlerinden sonra “Gülizar” ile ilk uzun metrajını çekti. Başarılı bir festival yolculuğu olan “Gülizar”, düğün hazırlıkları için Kosava’ya giden Gülizar’ın bir konaklama yerinde yaşadığı taciz sonrası yaşadıklarını, hissettiklerini anlatıyor. Filmin başrollerinde Ecem Uzun ve Bekir Behrem yer alıyor. Belkıs Bayrak “Gülizar”a dair soruları Litros Sanat için cevapladı.
“Gülizar”ın 49. Toronto Uluslararası Film Festivali dünya prömiyeri, San Sebastian Uluslararası Film Festivali ile Avrupa Prömiyeri gerçekleşti. Türkiye’de ise 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali, 12. Boğaziçi Uluslararası Film Festivali ise gösterimler devam etti. Uluslararası ve ulusal gösterimler nasıl geçti? Festivallerden filmlere dair nasıl yorumlar aldınız ve nasıl bir tecrübeydi?
Bir hafta arayla dünyanın prestijli iki festivalinde dünya ve Avrupa prömiyeri yapmak çok güzel bir deneyim. Hemen peşinden Türkiye ve İstanbul prömiyerlerini yapmak da ayrıca heyecan vericiydi. Gösterimlerde ana hatlarıyla iki tür beklenti oluşuyor; izleyici filmi nasıl karşılayacak ve sinema endüstrisi filmi nasıl değerlendirecek. Festivallerin tamamına katılım sağladığımız için izleyici ile bir araya gelme imkânımız oldu. İlk gösterimden itibaren tamamen dolu salonlarda izleyicilerle buluştuk ve çok güzel geri bildirimler aldık. Sinema endüstrisi açısından da çok verimli geçti. Hem festivallerin yoğun ilgisi hem uluslararası eleştirmenlerin filme dair yazdığı övgü dolu yazılar filmin nasıl bir karşılık bulduğunu görmemizi sağladı.
İlk uzun metrajın yolu da her filmin yolu gibi çetrefillidir. “Gülizar”ın yolculuğu nasıl başladı ve devam etti?
2019 yılında hikâyeyi geliştirme süreciyle başladı. 2022 yılını en başından çekim takvimi olarak belirlemiştik. 2022 yılına kadar hem projeyi geliştirmeye hem fon arayışına devam ettik. Çekimlerden sonra yaklaşık iki sene post prodüksiyon aşaması sürdü. 2024 Eylül ayında Gülizar ilk izleyicileri ile kavuşmuş oldu.
Kamera Gülizar’a şahitlik ediyor
Evlilik hazırlığı için çıktığı yolculukta tacize uğrayan bir kadının, o tacizden sonra yaşadığı değişimi ve karşılaştığı şeyleri anlatıyorsunuz. Tacizi göstermeden anlatıyorsunuz. Kameranın yerini belirlerken bir sorumluluk alıyorsunuz. O sorumluluğu nasıl tanımlarsınız?
Filmdeki taciz sahnesinde olduğu gibi insanı şok eden, beklenmeyen anların zihindeki etkisi çok net ve değildir. Gülizar’ın yaşadıklarının etkisinden uzaklaşmamak için kameranın dili üzerine görüntü yönetmeni Kürşat Üresin ile uzun mesai harcadık. Kamera tercihini apaçık gösteren bir perspektiften ziyade kısmen şahitlik edecek şekilde tasarladık. Kameranın bu yaklaşımına tezat ses tasarımı ise o ana sürekli eşlik edecek şekilde tasarlandı. İzleyici, tamamını açıkça görmediği bir anı sesle beraber zihninde yeniden kurgulamış oldu.
“Gülizar”ın hikâyesinde başrollerden biri de Emre karakteri. Bir erkek olarak O’ndan bazı tepkiler bekliyoruz. Ama bu tepkileri almıyoruz. Erkeklik rolüne bürünmeyen bir karakterle karşı karşıya oluyoruz. Emre karakterinin oluşumu nasıl oldu?
Emre empati sahibi, nezaketli bir erkek olarak, elinden geldiğince Gülizar’ın post travma sürecinde onun yanında olmaya çalışıyor. Emre’den beklenen ve filmde görülmeyen tepkilerde bence kendimize bazı sorular sorabiliriz. Bu tepkileri neden bekliyoruz ya da bu tepkilerin kaynağında ne var? Bu kısmın bir tartışma alanı yaratmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
Gülizar bir yandan yaşadığı tacizin kendisindeki etkilerini fark ederken diğer yandan evlilik hazırlıkları devam ediyor. Sessizliğini koruyor. O sessizlik aslında bir çığlık da barındırıyor. Filmde yer alan kına gecesi ve kurban kesme sahnelerinin anlamını o çığlık bağlamında nasıl anlatırsınız?
Bizi derinden etkileyen konular üzerine konuşmakta zorlanırız. Paylaşamamak ve konuşamamak içimizde daha da büyütmemize neden olur. Adeta gerçeklikten koparak her şeyin sonu geliyor gibi bir his içimizi kaplar. Gülizar’ın kurban sahnesi öncesi yaşadığı olay benzer bir etkiye neden oluyor. Her şeyin çıkmaza girdiği bir anda, odasının penceresinden izlediği kurbanlık hayvanla özdeşleşiyor çünkü her şeyin sonunun geldiğini düşünüyor. Kurban sahnesinden kına sahnesine geçiş yaparak Gülizar’ın sıkışmışlığını ve çaresizliğini daha da belirgin hale getirmek istedim.
Ülkemizde tacize dair tutumlara maalesef ki aşinayız. Kosova’da da bir benzeri olduğunu görmek üzücü bir durum. Orada çekimleri gerçekleştirirken neler yaşadınız? Anlattığınız hikâyenin oradaki yansımasını gördüğünüz, duyduğunuz anlar oldu mu?
Senaryo yazım aşamasında Kosovalı ortak yapımcımızla bu konu hakkında görüştüm. Maalesef Kosova’da da kadın tacizleri konusunda benzer durumların yaşandığını öğrendim.
Filistin’e dair konuşmaya ihtiyacımız var
61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödül konuşmanızda “Ülkemin kadınlarına, Filistin'in kadınlarına, dünyada savaş içerisinde mücadele veren tüm kadınlara ödülümü adamak istiyorum.” diyorsunuz. Filistin’de bir soykırım yaşanıyor. Bu soykırımı görmemek üzerine bir kamuoyu var. Sinemanın Filistin davasında bir ses olmak noktasında yerinizi nasıl görüyorsunuz?
Ben ödül konuşmamda samimi duygularımı paylaştım. Sıra dışı olmayan, olmaması gereken bir konuşma yaptığımı düşünmüştüm ama çok fazla olumlu geri bildirim aldım. Demek ki bu konuya dair daha çok konuşmaya, düşünmeye ihtiyacımız var.
Yorum Yaz