Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Tiyatro oyuncusu ve yazar Tuğba Yılmaz: “Mesleklerimizden hatta cinsiyetlerimizden öte insan olma hali var elimizde ve ben bu insanı, iyilikle şekillendirmeye çabalıyorum. Dolayısıyla evet halâ bu düsturu uygulama ve her zaman da muhafaza etme arzusundayım,” diyor.
Dizi ve sinema dünyası hayatımıza birçok genç ismi dahil etti. Ancak bu misyona sahip olan sadece ekran önü projeler değil. Tiyatro sahnesi de birçok genç oyuncuyu, seyirciyle tanıştırıyor. O isimlerden birisi de Tuğba Yılmaz. Ankara’da Devlet Tiyatroları’yla başlayan yolculuğunu, İstanbul’da Beşiktaş Kültür Merkezi’yle sürdürmeye devam ediyor. Sadece oynamıyor da üstelik... Aynı zamanda hayal gücüyle oluşturduğu hikayelerini kağıda döküp seyirciyle buluşturuyor. Son dönemde özellikle sosyal medyada ürettiği mini skeçlerle de dikkat çeken Yılmaz için, “Binnur Kaya’nın gençliği” benzetmelerini yapanlar dahi mevcut. Kariyerini hem oyuncu hem de yazar olarak sürdüren, kendi hikayelerini sahne ve sosyal medya üzerinden seyircisiyle buluşturan Tuğba Yılmaz yazmanın kendisi için değerini; “Sanat ve onun her bir dalının, modern dünyamızın çivisi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla yazmak; hem global hem öznel anlamda dile getirme arzusunun sonucudur diye düşünüyorum. Ne söylediğiniz kadar nasıl söylediğiniz de çok önemli bu noktada.” sözleriyle tanımlıyor.
Mesleğinde sadece oynayan değil aynı zamanda üreten taraftasın. Bu çok yönlülük hali, mesleğe başladığın ilk günden beri hep istediğin bir şey miydi?
Mesleğe başlarken motivasyonum sadece oyunculuktu. Zaman ilerledikçe ve özellikle Çok Güzel Hareketler ekibinde skeçler yazmaya başladıkça metin yazmak konusunda kendimi geliştirdim ve bu durumdan keyif almaya başladığımı fark ettim. Ses sanatçıysanız örneğin, sizden beklentiler arasında bir enstrümanı muhakkak iyi çalmak olmasa da bir enstrümanı iyi derecede çalabilmek, sizi mesleki açıdan olduğu kadar iletişim anlamında da besler ve büyütür. Oyunculuk ve yazarlık arasındaki ilişki de tam olarak böyle. Karakteri yazıp oynamak size, kendi ruhunuza göre diktiğiniz elbiseyi üstünde taşıma özgürlüğü sağlıyor diyebilirim.
İyilik düsturunu muhafaza etme arzusundayım
Bir röportajında; “Benim için değerli olan; iyi bir sanatçı, iyi bir oyuncu olmadan önce iyi bir insan olmaktır,” diyorsun. Halen bu düsturu, hayatında uygulamaya devam ediyor musun?
Bunun zamanla değişebilecek, koşullara göre şekil alabilecek bir düstur olmadığını düşünüyorum. Mesleklerimizden hatta cinsiyetlerimizden öte insan olma hali var elimizde ve ben bu insanı, iyilikle şekillendirmeye çabalıyorum. Dolayısıyla evet hâlâ bu düsturu uygulama ve her zaman da muhafaza etme arzusundayım.
Tiyatro sahnesinde dizi çekip bunu seyirciye sevdirebilmek belki o zaman için ütopik bir şeydi ama Yılmaz Erdoğan ve tüm Beşiktaş Kültür Merkezi ekibi bunu başardılar. Ki bir o kadar da başarılı oyunları sahneye koydular. Böyle kıymetli isimlerin çıktığı sahnede, sanatını icra etmek sana ne hissettiriyor?
Beşiktaş Kültür Merkezi, Türkiye'de özel tiyatro ile televizyon ekranını bir araya getiren, tiyatro sahnesini insanların yaşam alanı ile birleştiren ve dolayısıyla ülkemizde tiyatro sanatına olan ilginin artmasını sağlayan ender ve köklü bir oluşum. Bu yüzden, Beşiktaş Kültür Merkezi ekibi ile yol yürümek benim hem çok keyifli hem de çok anlamlı bulduğum bir deneyim. Yıllardır birlikte üretiyor ve sahneliyoruz. Türkiye'nin birçok ilinde ve yurt dışında birçok noktada oyun sahneledik. Yolculuklarımız, ezber ve sahne provalarımız, keyifli ekip yemeklerimiz, karakter üzerine birlikte düşünüp tartışmalarımız... Her bir anı o kadar kıymetli ki, her bir ekip arkadaşımla sahne paylaşmaktan onur ve mutluluk duyuyorum.
Sosyal medya doğal kalabildiğim bir sahne
Sosyal medyada da aktifsin ve orada çok başka bir Tuğba Yılmaz görüyoruz. Peki, sosyal medya senin için bir amaç mı yoksa araç mı?
Sosyal medyayı önemsiyorum ama araç-amaç perspektifinden ziyade sanatımı icra etme şansı bulduğum platformlardan biri olarak konumlandırıyorum. Hatta çoğu zaman o mecradan sokak tiyatrosu keyfi alıyorum. Sosyal medya; özgür ve doğal kalabildiğim, oyunculuğumu sahneleyebildiğim başka bir sahne. Dolayısıyla tek bir sahnede oynamak gibi bir amacım yok, çeşitlilikten yanayım.
Yazmak kimileri için, “yaşamak isteyip de yaşamadıklarını, söylemek isteyip de dile getiremediklerini hayali karakterlerde gerçek kılmak” eylemi. Sen kendi adına nasıl tanımlarsın?
Absürd tiyatronun kurucularından Albert Camus'nün çok sevdiğim bir sözü vardır: “Yazarın amacı; medeniyetin kendi kendini yıkmasını önlemektir,” der. Ben de sanat ve onun her bir dalının, modern dünyamızın çivisi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla yazmak; hem global hem öznel anlamda dile getirme arzusunun sonucudur diye düşünüyorum. Ne söylediğiniz kadar nasıl söylediğiniz de çok önemli bu noktada.
Yine bir röportajında, Kate Fleetwood’un Lady Macbeth rolünü oynamak istediğini belirttiğin bir demecin var. Olur da bir gün Kate Fleetwood gibi Lady Macbeth'i oynarsan, performe etmek isteyeceğin diğer karakter hangisi olur?
İngiliz Rönesans tiyatrosuna ve Shakespeare'e özel bir ilgim var ve Lady Macbeth oynama arzum bundan kaynaklanıyor. Ancak yüzevurumcu tiyatrodan da bir karakter canlandırmak mesleki açıdan çok zengin bir deneyim olur benim için. Örneğin; Sarah Kane'in Blasted adlı eserindeki Cate karakteri ilgimi çekiyor.
Binnur Kaya’yı idolüm olarak görüyorum
Senin için, “Binnur Kaya havasını veriyor” diyenler de var. O da senin gibi, Ankara'da yetişen sanatçılardan. Bu yorum, sana ne hissettiriyor?
Binnur Kaya, Şahika'dan Hüsne'ye canlandırdığı her karakteri, kendine has doğallığıyla ve yorumuyla, metnin içinden alıp hayatlarımızda var eden, idol olarak gördüğüm ve izlemekten hep çok keyif aldığım bir isim. Onun adıyla birlikte anılmak benim için büyük bir onur ve mutluluk kaynağı olur. Benim de oyuncu olarak en önemsediğim nokta, özellikle komedi için sahnede iyi kurgulanmış bir hareket sistemi yerine, doğallıkla anda kalabilen bir oyunculuk performansı olmuştur.
Yorum Yaz