Kahverengi yön işaretleri her zaman algı kapsamımda

19 dakikada okunur

Sagalassos Antik Kenti yararına düzenlenen ve Bozlu Art Project’te devam eden “Sagalassos’u İzlemek” adlı sergiyi sanatçısı Murat Germen ile birlikte gezdik ve konuştuk: “İki Sagalassos ve bir Aşıklı Höyük sergisi bende derin izler bıraktı. İleriki zamanlarda da sanatla bilimin iş birliği olarak gördüğüm sanat-arkeoloji dayanışması vesileleri olarak başka sergilere çağırılmayı arzu ediyorum. Diğer yandan, sergiler dışında yolumun üzerinde olan ören yerlerini çekmekten de geri durmuyorum, bu yüzden kahverengi yön işaretleri her zaman algı kapsamımda.”

Bozlu Art Project şu sıralarda anlamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sanatçı ve akademisyen Murat Germen’in Sagalassos Antik Kenti’nde çektiği fotoğraflardan oluşan ve antik kentin yararına düzenlenen “Sagalassos’u İzlemek” adlı sergi, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan ve Akdeniz’in en iyi korunmuş antik kentlerinden biri olan Sagalassos’un tanınırlığını arttırmak ve arkeolojik kazı çalışmalarına maddi kaynak yaratmak amacıyla gerçekleşiyor. Bozlu Art Project’in 2019 yılında düzenlediği ve gelirini Sagalassos Antik Kenti’nde yapılan arkeolojik kazı çalışmalarına aktardığı “Sagalassos İçin” başlıklı karma sergisinin de devamı niteliğinde olan bu sergi, Bozlu Art Project, Sagalassos Vakfı ve Murat Germen iş birliğiyle hayata geçiriliyor. Bu sergiden elde edilen tüm gelir de yine bölgedeki arkeolojik kazı projelerini desteklemek amacıyla, Sagalassos Kazı Başkanlığı’na aktarılacak. 27 Ağustos’a kadar devam eden bu anlamlı sergiyi Litros Sanat’ın yeni sayısı için sanatçısı Murat Germen ile birlikte gezdik: “Çekimleri 27 Haziran – 1 Temmuz tarihleri arasında yapmış olmama karşın sıcaklık, nem, rüzgâr, bulut şartları mükemmeldi. İklim ve coğrafya çok cömert davrandı. 3,5 gün boyunca açık havada hiç bunalmadan çalışabildim. Yüce doğa da bu sergiye destek vermiş oldu…”

Sagalassos sizce neden önemli ve değerli?

Öncelikle, Türkiye’deki en iyi korunmuş ören yerleri arasında olduğunu belirtmek gerekir. Öte yandan, kent planlamasının doğal verileri göz önünde bulundurarak coğrafya ile uyumlu icra edilmesi ve mimarinin bu olguya uyum göstermesi bu kenti değerli kılıyor. Şimdinin en önemli konularından birisi olan ve ileride kıtlığını çekeceğimiz su ile kurulan bütünleşik ilişki ise bu kenti örnek alınacak bir konuma getiriyor.

(Ali Demirtaş ve Murat Germen)

Dünyanın en değerli antik kalıtı üzerinde yaşıyoruz

Türkiye’de birçok antik kent var, kimi çok iyi korunmuş kimi ise değil. Siz bir sanatçı olarak, bu kentlerin en azından 2022 halini fotoğraflamayı bir sorumluluk olarak görüyor musunuz kendinize, neden?

Dünyanın en değerli antik kalıtı üzerinde yaşıyoruz, buralar medeniyetin doğduğu topraklar. İyi korunmuş ya da es geçilmiş; antik kentler Türkiye’nin küresel ölçekte en değerli tarihi, mimari ve kültürel mirasları arasında en başlarda duruyor. Bunu tam olarak idrak ettiğimizden emin değilim. Bir ülkenin kültürü ne kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyorsa o derece zengin, güçlü, kalıcı, adil ve cömert olur. İktidarların kısa vadeli ve rant odaklı icraatlarına baktığımızda kültürün geniş yelpazeli olması yönünde adımlar attıklarını söylemek zor. Şahsen ben antik kentlerin şimdiki ve daha sonraki hallerini fotoğraflamayı ve sergilerle kitlelere aktarmayı bir sorumluluk olarak görüyorum. Bozlu Art Project ekibi de öyle. Bu yüzden serginin tüm masraflarını karşılayan Bozlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Şükrü Bozluolçay’a, galerinin yöneticileri Dr. Özlem İnay Erten ve Oğuz Erten’e bu serginin gerçekleşmesi yönünde verdikleri destek, iş birliği teklifi için teşekkür ederim.

Yeni bir antik kentte fotoğraf çekme gibi bir planınız var mı?

Kesinlikle var. İki Sagalassos ve bir Aşıklı Höyük sergisi bende derin izler bıraktı ve ileriki zamanlarda sanatla bilimin iş birliği olarak gördüğüm sanat-arkeoloji dayanışması vesileleri olarak başka sergilere çağırılmayı arzu ediyorum. Aykan Özener gibi arkeoloji fotoğrafı alanında durmaksızın üretim yapan değerli dostlarımla da bir grup sergisi açabilmek isterim. Diğer yandan, sergiler dışında yolumun üzerinde olan ören yerlerini çekmekten de geri durmuyorum, bu yüzden kahverengi yön işaretleri her zaman algı kapsamımda.

Bu sergide çağdaş sanat ile arkeoloji kavramları iç içe geçmiş durumda. Katılıyor musunuz? Sanırım fotoğraf buna imkân tanıyor…

Çağdaş sanatın ne olduğu, olması gerektiği konusunda çeşitli tanımlar var ama bunlar çağdaş sanatın alanını kısıtlamak ve erk alanları yaratmak dışında pek bir işe yaramıyor bence. Bu sergide çağdaş fotoğraf teknolojisinin sunduğu yazılımsal ve donanımsal olanaklardan faydalandım, çağdaş teknoloji de sanatçılara sanatın var olduğu tüm dönemlerde çağdaş diller geliştirme fırsatları sunduğundan ortaya çıkan sonucun bir çağdaş sanat eylemi olduğundan bahsedilebilir. İlâveten, içerik çeşitli kavramsal temalardan yola çıkarak oluşturuldu ve bunlar artarda dizilendirilerek bir öyküsel ardışıklık amaçlandı, ki bu da bir güncel sanat tavrı. Bu arada, yakın zamanda Sakıp Sabancı Müzesi’nde yeni iPad resimlerini gördüğümüz David Hockney, bahsettiğim teknoloji-sanat ilişkisini en üst düzeyde gündemine getiren sanatçılardan birisidir.

(“Sagalassos’u İzlemek” sergisi Bozlu Art Project’te devam ediyor.)

“Sagalassos’u İzlemek” sergisinin yolculuğu nasıl devam edecek?

Çok yakında aldığım bir habere göre sergi eylül sonuna doğru AKS (Antalya Kültür Sanat) adlı müzeye gidecek. Bu gerçekten çok mutlu etti beni, çünkü sergi üretildiği özgün coğrafyasına çok yakın bir konuma gitmiş olacak. Bu durak dışında yolculuğun diğer durakları henüz belli değil.

Söylemleriniz yaşamınızı da şekillendirmeli

Mimarlık, kent, antik kent, iyi tarım, çevre ve sürdürülebilirlik sizin hem kişisel hayatınızda hem de sanat üretiminizde merkeze yerleştirdiğiniz kavramlar, neden? Özellikle son yıllarda daha da popülerleşen bu kavramlar zannediyorum daha önceleri de sizin gündeminizde idi…

Sözünü ettiğiniz tüm olgu ve kavramlar birbirleri ile zorunlu bağlara sahip, biri yoksa diğeri de yok. Bir hassasiyetler dizisi üzerinden eser ve söylem üretirseniz yaşamınızı da ona göre şekillendirmeniz gerekiyor, yoksa söylem ve icraat arasında tutarsızlık ortaya çıkabiliyor. Sergilerde belli konular üzerine hatırlatmalar yaparken “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” kabilinden kendime de telkin yapmış oluyorum aslında. Özü sözü bir olmak hayattaki en zor zanaatlardan birisi, sergilerimde odaklandığım konular ve sergi metinlerindeki söylemler “Demokles’in kılıcı” gibi başımda duruyor ve yaşam disiplinime yön verebiliyor.

Kamplaşmaların ve dışlamaların tarafında değilim

Sadece bu değil bundan önceki birçok serginiz için de estetik kaygı kadar bu sergilerin bir amacının oluşu ve o konuyla ilgili farkındalık yaratma kaygısı da çok önemli bir yer kaplıyor üretimlerinizde. Fotoğrafçılık ve fotoğraf çok sınırsız bir alan hem içerikte hem de teknikte. Yani her türlü teknikle muazzam ‘izlemeler’ çıkarabilirsiniz izleyici için. Ama bu kolaycılıktan uzak duruyorsunuz… Yanılıyor muyum?

Sanat bir anlatı alanı, izleyici kitlesini ise sanatçının tavrı belirliyor. Bazı sanatçılar sadece belli insanların anlayabilecekleri işler yaratmayı tercih edebiliyorlar ve görsel, içeriksel, kavramsal kodlamalarını buna göre yapıyorlar. Bu tür işler daha sınırlı sayıda insana ulaşabiliyor. Bu tür kamplaşmalar, seçkinleştirmeler, dışlamaların taraftarı değilim. Özel olan ben değilim, hayatın ta kendisi. Kendimi ne kadar özel görürsem o derece hayatın sunduğu tatlardan, deneyimlerden kendini ırak tutmuş olurum. Dünyada olan biten basit dinamiklere dayanıyor ve işleri karmaşıklaştırmak ayrıcalıklı konum elde etmek üzere istismar edilebiliyor. Bu yüzden sanat üretirken kullandığım görsel, içeriksel, kavramsal kodlamalardan en az birini anlaşılır tutmaya çalışıyorum ki izleyici içeri girecek bir kapı bulsun kendine; estetik, zanaat da bu kapılardan ikisi. İnsanları içeri davet etmekte cimri davrandığım bir etkinliği neden kamusal alanda yapayım ki? Böyle bir niyetim olsa sergi yerine özel davetlilere açık bir parti organize ederdim.

Tarihi belgelemek insanda bilinç oluşturuyor

Tarihi belgelemek, fotoğraflamak nasıl bir şey? Bu benim çok düşündüğüm bir konu. Vakti zamanında insanlar bir şeyler ortaya koymuş; yapı, mimari ürün, çeşme ya da başka bir şey… Şimdi de siz binlerce yıl öncesinin ortaya konulanlarını fotoğraflıyor yani kalıcı olarak belgeliyorsunuz, bu garip bir duygu olsa gerek… Bunu sadece Sagalassos için söylemiyorum…

Hayatlarımızı teslim alan hızdan dolayı şimdi ve geçmiş arasındaki bağları kurmaya zaman bulamıyoruz. Şu anda bir şeyler oluyorsa bunun nedeni geçmişte olan şeyler, ateş olmayan yerden duman çıkmaz! Ama çoğunluk, olan biteni şartlardan azade bir şekilde değerlendirip meselenin asıl neden ve kaynağını kaçırıyor, büyük resme bakamadan küçük resim içinde kaybolup gidiyor. Tarihi belgelemek insanda takdir ve minnet duygularını harekete geçirerek bir bilinç, farkındalık oluşmasına yol açıyor. Tarih boyunca olan bitenin içsel dinamiklerine vakıf olma şansını elde ediyorsunuz ve bu size bir empati duygusu kazandırabiliyor. Sahip olduğunuz birçok şeyin kısa süre içinde yenisini almak zorunda bırakıldığınız mevcut yaşam şartlarında; emek, kıymet, bedel ve liyakat kavramlarını zaman mefhumu ile birlikte irdeleyerek şimdiki zamana dair farklı bir algı geliştirebiliyorsunuz.

Yeni kişisel sergi eylülde Ferda Art Platform’da

Yakın zamanda hayata geçecek veya geçirmek istediğiniz sanat/fotoğraf projelerinizden ve sergi planlarınız var mı?

Eylülün ilk haftasında Ferda Art Platform’da “Obscura Lucida” başlıklı bir kişisel sergim açılacak. Karanlık anlamına gelen “obscura” ile aydınlığı ima eden “lucida” kavramlarının her ikisi de fotoğrafın teknik ve felsefi boyutlarına gönderme yapıyorlar. İnsanın evine çekildiği ve dışarıdayken tahrip ettiklerini rahat bıraktığı bir zaman dilimi olan gece zamanı çekilen, uzun pozlama ile karanlığın aydınlığa dönüştüğü bir fotoğraf eylemi söz konusu; bir çeşit arınma, terapi diyebiliriz. Gene eylül ayında Contemporary Istanbul fuarına Bozlu Art Project ve DİFOart ile katılacağım.

İleride fotoğraflarınızı bir fotoğraf müzesine bağışlamayı/vermeyi düşünür müsünüz? Bunlarla ilgili hayal/plan/çalışma var mı?

Türkiye ve dünyadaki sanatın, kültürün, mimarlığın, kentleşmenin, siyasetin, toplumun, bireyin son 30-40 senelik dönemde nereye yönlendiğine tanıklık etmek hedeflerimden birisi idi. Bu yüzden, sergi çalışmalarım dışında, çektikten sonra bilgisayarda henüz açacak vakti bulamadığım birçok belge fotoğrafı da üretiyorum. Daha şimdiden milyonlarca fotoğraftan bahsetmek olası, ki sağlığım yerinde olduğu sürece buna ileriki yıllarda çok sayıda yeni fotoğraf eklenecek. Ben bu dünyadan göçtükten sonra bu arşiv, külliyat, terekenin bir kurum bünyesinde değerlenmesini hayal ediyorum ama henüz bir çalışmam yok bu yönde.

Önceki Yazı

Fotoğrafçı kültürlü olmalı

Sonraki Yazı

Kısırımız yok müziğimiz var

Son Yazılar

Gandi mürşid arıyor

İnsan eğitimi Hz. Âdem ile başlayan kutlu bir yolculuktur. Peygamberlerden sonra onların varisleri olan alim arif