Edebiyatçılarımız Ne Okuyor?

22 dakikada okunur

MERİÇ KALAYLIKOZ

Litros Sanat okuyucuları için edebiyatımızın değerli isimleri Ahmet Murat, Ercan Yılmaz, Mehmet Nuri Yardım, Recep Garip, Sadık Yalsızuçanlar, Selma Argon, Şakir Kurtulmuş ve Yıldız Ramazanoğlu’na “Bugün hangi kitabı okuyorsunuz?” diye sordum.

Her kitapseverin aklından en az bir kere takip ettiği, okuyucusu olduğu yazarların ve şairlerin hangi kitapları okuduğu sorusu geçmiştir. Müptelası olduğumuz edebiyatçılarla karşılaştığımızda; “Bugünlerde neler okuyorsunuz?” diye sorarız birçoğumuz. Ben de Litros Sanat okuyucuları için edebiyatımızın değerli isimleri Ahmet Murat, Ercan Yılmaz, Mehmet Nuri Yardım, Recep Garip, Sadık Yalsızuçanlar, Selma Argon, Şakir Kurtulmuş ve Yıldız Ramazanoğlu’na “Bugün hangi kitabı okuyorsunuz?” diye sordum. Ahmet Murat’ın Titus Burckhardt’ın Albaraka Yayınlarından çıkan “Fes: İslâm Şehri” çeviri eserini, Ercan Yılmaz’ın Abdurrezzak Tek’in Emin Yayınlarından neşrolan “Melâmet Risâleleri: Bayrâmî Melâmîliğine Dair” adlı tasavvufî eserini, Mehmet Nuri Yardım’ın, Erol Gökşen’in VakıfBank Yayınlarından basılan “Oğlunun Kaleminden Ahmet Midhat Efendi ve Dönemi” adlı Türk edebiyat tarihi açısından önem atfeden eserini, Recep Garip’in, fikir adamı ve sosyolog Cemil Meriç’in İletişim Yayınları tarafından basılan “Bu Ülke” adlı kitabı, Sadık Yalsızuçanlar’ın Frithjof Schuon’un İnsan Yayınlarından basılan “Kalp Gözü” adlı çeviri eserini, Selma Argon’un dedesi Mehmed Âkif üzerine yazılan kitapları ve daima Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlarından “Safahat”ı, Şakir Kurtulmuş’un Prof. Dr. Turan Karataş’ın Muhit Kitap tarafından basılan “Nizami Yürüyüş: Sezai Karakoç’un İzini Sürmek” adlı eserini ve Yıldız Ramazanoğlu’nun Emin Gürdamur’un Ketebe Yayınlarından çıkan “Yasak Ağacın Altında” adlı öykü kitabını okumakta olduğunu öğrendim. Sizlere bildiriyor ve keyifli okumalar diliyorum.

Safahat
Mehmed Âkif Ersoy
Halkın içinden yükselmiş, ama halkın içinde kalmış bir şair; kendi milleti kadar, Doğu’yu ve Batı’yı dili, edebiyatı ve müziği ile bilen bir aydın; Veterinerlik Fakültesi’nin ilk öğrencisi ve birincisi; İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçen, at binen, gülle atan ve güreşen bir sporcu; şehirde kapanıp kalmamış, Anadolu köylerindeki ahırlarda hayvan tedavi etmiş, gerçekleri yaşamış ve -neye mal olursa olsun- hep gerçekleri söylemiş bir adam; milletiyle birlikte savaşı, acıyı, yenilgiyi ve zaferi gören gözleri, her daim yaşlı duygulu bir insan, bir şair… Bu adam, İstiklâl Marşımızın yazarı Mehmed Âkif Ersoy’dur. O, bütün hayatı, ahlâkı, kişiliği, davranış ve düşünceleriyle birlikte, kendimiz ve çocuklarımız için, hiç çekinmeden, “İşte tam bir örnek!” diyebileceğimiz, bir millî kahramandır. Onun eseri olan “Safahat”, bu milletin çağdaş destanıdır. Milletimizin bin yılda kıvâma ermiş olan ruh ve fikir olgunluğu, inanç ve ahlâk sağlamlığı, cesareti ve kahramanlığı -elbette kusurları ve tedavi çareleriyle birlikte- bu destanda dile getirilmiştir. Kendisini ve milletini öğrenmek isteyen genç aydınlar, onu okuyacak ve anladıkları kadar bu milletten olacaklardır. Mehmed Âkif gibi bir evlâda ve “Safahat” gibi bir esere sahip olmak, bir millet için, büyük bir şans ve büyük bir mutluluktur…

Nizami Yürüyüş: Sezai Karakoç’un İzini Sürmek
Turan Karataş

Prof. Dr. Turan Karataş yeni kitabında, emeğin, eserin ve izzetin hürmetin neye karşılık geldiğini görüyoruz. Yol açıcı, kurucu dehalar; zihinleri ve gönülleri besleyip süsleyen şahsiyetler, sanatkârlar ve onların eserleri hakkında ne kadar inceleme, araştırma yapılsa yeridir. Yolun şaşmaz ve kıymetli kılavuzlarını hakkıyla tanımak, anlamak için daha fazlasına ihtiyaç vardır. Bilinir ki, hemen her yazı / eser / çalışma; bir bahsin izahı, bir meselenin halli iken beri yanda bir sorunun işaret fişeği olabilir. Büyük şair ve düşünür Sezai Karakoç hakkında yaptığı doktora çalışmasıyla edebiyat camiasından, ilgililerden teveccüh ve takdir gören Turan Karataş, bu kitaptaki yazılarında, sonraki yıllarda yapmış olduğu okumaların ve incelemelerin neticesi olarak Karakoç’un şahsiyetine, düşüncesine, sanatına ve şiirlerine dair yeni görüşler, düşünceler ve yorumlar sunuyor. Şiir çözümlemeleriyle büyük şairin eserlerini okumaya yeni bakışlar düşürüyor. Karakoç şiirleri üzerinde akademik titizliği ve okurluk hevesiyle düşünmeyi, yeni yollara çıkmayı, yeni izler bulmayı deniyor bu yazılarıyla. Şiirimizin ve düşünce dünyamızın bu özgün burcunu anlamak ve anlatmak denemelerini, tatlı ve ışıltılı bir Türkçenin yordamıyla okuyacaksınız.

Yasak Ağacın Altında
Francis Scott Key Fitzgerald

Emin Gürdamur, kendi i fadesiyle “asırlar öncesinden kalma bir taşı kaldırıp altındaki akreple yüzleşir gibi” kalbinde bin bir korku, acı ve ıstırap taşıyan insanları ve onların hikâyelerini anlatıyor. Nerede başlayıp nerede bittiği bilinmeyen bir çemberin içinde insan, aynaların kendi aralarında anlaşarak bir sırrı nasıl saklayabildiğini soruyor. Kimi zaman bir trende sıkışıp kalan âşıklar kimi zaman da kendi imgeleri tarafından imgeleştirilen bir yazar boy gösteriyor bu aynalarda. Gözler bize bakıyor, eller bize uzanıyor, sesler bizi buluyor. Kalbi tarafından ateşe atılan bir şeyh, rüyası için yola çıkıyor, çöl ona sırtını dönse de. Parçası olduğu karanlıkla baş edemeyen bir mahkûm, gölgesini ve hatıralarını sürükleyerek evine dönüyor. Ölülere karşı başlatılan bir savaş yiyip bitiriyor yaşamın kenarlarını da. Öyle ya, cüzzamlı şairlerin şiirlerine bile buyur etmeyeceği bu solgun yüzler, Emin Gürdamur’un hikâyelerinde bir bir aydınlanıyor. Yasak Ağacın Altında, insanı ve onun hikâyesini güneşe tutarken bir yandan da fısıldıyor: Susmak neden bütün savaşlara ruh katar? Gemiler batarken ne düşünür? İnsan neden yüce bir felaket arar?

Fes: İslâm Şehri
Titus Burckhardt

Titus Burckhardt, İslâm kültürü ve şehir hayatıyla ilgili iki önemli kitap kaleme almıştır. Bunlardan ilki, Almanca yazılmış ve ilk baskısı 1960’ta yapılmış olan Fes: İslam Şehri’dir. Bu kitap, insani şehirciliğin bir modelini temsil edecek harikulade bir şehir tablosu ortaya koymak için yazılmıştır. Kitap, Fas’ın bağımsızlığını kazandıktan sonraki dönemde Burckhardt’ın oradaki kısa ya da uzun birçok ikameti sırasında toplanmış belgelerle birlikte, onun 1930’lu yılların başlarına kadar uzanan çeşitli gözlemleri ve tanık olduğu olaylarla ilgili hatıralarından oluşur. Kitapta ayrıca modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi İbn Haldun gibi büyük düşünür ve tarihçilerden, tarikat önderlerinden, siyaset adamlarından yaptığı konuyla ilgili uzun iktibaslarla birlikte çok sayıda çizim, şema ve fotoğraf da yer alır. Kitap, şehirle ilgili birçok çalışmada gördüğümüz gibi sistematik ve analitik bir dille yazılmış bir metin olmaktan çok, bir yönüyle Burckhardt’ın biyografisine dayanan son derece sıcak bir dille yazıldığı için ihtiva ettiği görsel malzemeyle birlikte kolay, keyifle okunan bir eserdir.

Oğlunun Kaleminden Ahmet Midhat Efendi ve Dönemi
Erol Gökşen

Kâmil Yazgıç, babasının yaşamını anlattığı kitapta, “En meşhur ordu kumandanlarının top ile tüfek ile kazandıkları muzafferiyeti, Ahmet Midhat kamış kalemi ile daha parlak bir surette kazanmış, vatanına en büyük hizmeti, yani okumak hevesini, maarif tohumunu ekmiştir” diyor. Şairlerin karakterleri, hayat tarzları, hayal dünyaları her daim ilgi çekmiş, pek çok araştırmanın konusu olmuştur. Şairler, sadece inceleme ve araştırma kitaplarında değil; roman, hikâye gibi kurmaca eserlerde de kendisine yer edinmiştir. İşte bu kitap şaire ve şiire odaklanan romanların kitabıdır. Geç Osmanlı dönemi romanlarının tüm şair kahramanları, melankolik ya da vatanperver şairler, rind-meşrep şairler ya da geleneğe sadık Divan şairleri ve hatta romantiklerin başarısız taklitçileri, yani müteşairler bu kitapta karşınıza çıkar. Şairlerin şiiri nasıl tanımladığı, Divan, Halk ve Batı şiirine yaklaşımları, dönemlerinin poetik meseleleri, şiirlerini söyleme sancıları, bu zorlu merhalelerin delilik ve narsisizmle olan yakınlığı, bu kitapta yer bulur. Bahanur Garan Gökşen’in bu araştırma eseri, Tanzimat romanı Cezmi’den Cumhuriyet’in ilk yılında yayımlanan Karanfil ve Yasemin ile Zâniyeler’e kadar çeşitli romanlardaki şair izlerinin peşine düşüyor…

Melâmet Risâleleri: Bayrâmî Melâmîliğine Dair
Abdurrezzak Tek 

Tasavvufun tarikatlar şeklinde örgütlenmeye başladığı XII. yüzyıldan itibaren Nakşibendiyye, Kübreviyye ve Mevleviyye olmak üzere büyük tarikatları etkileyen Melâmet düşüncesi, özellikle XV. yy’da Hacı Bayram-ı Velî tarafında kurulan Bayrâmiyye tarikatı içinde yeniden ortaya çıkmış ve bir müddet sonra İstanbul’un gündelik hayatında yerine alarak Osmanlı dönemi tasavvufunu derinden etkileyen en önemli ekollerden biri hâline gelmiştir. Kısa zamanda önemli bir taraftar kitlesi kazanan Bayramî Melâmîleri, kendilerine mahsus bir takım uygulama ve inançlar nedeniyle gerek ilmiye sınıfı gerek idarî sınıf gerekse sûfîler tarafından eleştirilmiş, taraftarları gibi aleyhtarları da hemen oluşuvermiştir. Bu kitapta, XVI. yüzyıldan itibaren gelenek ve görenekleri, prensipleri ve inançları kitaplara aktarılmaya başlanan Bayramî Melâmîliğine dair yazılmış olan belli başlı lehte veya aleyhteki risâleler konu edinilmiştir. Sarı Abdullah Efendi’nin Semerâtül-Fuâd, Lalîzâde Abdülbâkî Efendinin Sergüzeşt, Müstakîmzâdenin Risâle-i Melâmiyye-i Bayrâmiyye, Osman Hakîkî Beyin İrşâdnâme, Sunullâh Gaybînin Risâle-i Halvetiyye vü Bayrâmiyye, Mehmed Amîkînin Risâle-i Beyân-ı Hamzaviyye bunlar arasında sayılabilir.

Kalp Gözü
Frithjof Schuon

Bu kitapta toplanan yazılar; manevî sembolizmin temel ilkeleri, kötülüğün esrarengiz tabiatı, ölüm sonrası hayat ve günlük etkinliklerin manevî hayata uyarlanmasına dair paha biçilmez pek çok görüşü kapsayan geniş bir konu yelpazesini içermektedir. Günümüzde çoğu kimse, geleneksel hikmet çerçevesinde modern dünyanın sistematik çirkinliğini çürütecek bütüncül bir bakış açısı arayışı içindedir. Çok yönlü entelektüel derinliği ile tanınan Schuon, çağdaş yazarlar arasında, geleneksel öğretilerin manevî gayesini, biçim ve pratikleri açıklama ve aynı zamanda da bunların etkin olmasının dinî bir yapıya bağlı olduğunu savunma hususunda eşsiz bir konuma sahiptir. Tradisyonalizm akımının kurucusu metafizikçi, ressam, şair, yazar ve tasavvuf önderi Schuon, bir taraftan, varoluşçuluk, rasyonalizm ve tüm ilkesel gerçeklikleri “soyutlamalar” olarak takdim eden sözde realizm gibi çağdaş yanılgılara karşı tavizsiz bir mücadele verirken, diğer taraftan da yine aynı katiyet içerisinde yaratılışın kutsiyeti ve tezâhürün güzelliği üzerinde durmaktadır. Bu hikmetin özü, Güzel ile Gerçek arasındaki aslî, dolaysız ve katıksız ilişkinin ifadesi olan Platon’un “Güzellik, Hakîkatin ihtişamıdır” şeklindeki vecizesinde aksedilmiş bulunmaktadır.

 

Bu Ülke
Cemil Meriç

Cemil Meriç’in hayatından kesitleri ve yaşamı boyunca elde ettiği deneyimlerini topladığı bu kitap, deneme türünün modern Türk edebiyatındaki en muazzam örneklerinden birini oluşturuyor. Kitap, genel hatlarıyla yazarın kendi hayatının anlatıldığı ve yakın Türkiye tarihi üzerine deneyimlerinin yer aldığı iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde yer alan Cemil Meriç’in çocukluğunun ve gençlik yıllarının anlatıldığı bölüm, oğlu Mahmut Ali Meriç’in gözünden babasını tasvir eden metinler şeklinde yer alıyor. Bu bölüm ile okuyucunun, yazarın kim olduğu, ideolojisi ve felsefesi açısından fikir sahibi olması da sağlanıyor. Kitabın ikinci bölümünde ise Türkiye’deki sağ sol çatışmaları, ilerici ve gerici düşünceler, doğu ile batı karşıtlıklarını ele alan Meriç, yorumsuz ve düz anlatımı ile karşılıyor okuyucusunu. Doğrusuyla yanlışıyla tüm bu meselelerin incelendiği kitapta, Cemil Meriç’in hayatından izlere de tanıklık ediliyor. Öte yandan yazarın olaylara açıklık getirdiği değişik tanımlamaları da okuyucunun gözüne çarpan detaylar arasında yer alıyor. Kısacası, Cemil Meriç’i yakından tanıma fırsatı elde ederken, Türkiye’yi anlama üzerine de fikir sahibi olacağınız bir deneme türü bu kitapta sizi bekliyor.

Önceki Yazı

Kültür Rotamızı Uzatıyoruz

Sonraki Yazı

“Sahneye Hazırlanmak O Durumu Anlamakla Başlar”

Son Yazılar

Gandi mürşid arıyor

İnsan eğitimi Hz. Âdem ile başlayan kutlu bir yolculuktur. Peygamberlerden sonra onların varisleri olan alim arif