Sanatla iyileşmek için buluştular

20 dakikada okunur

Sanatın iyileştirici gücüne inanan, mesele dayanışma ve iyilik olunca çok hızlı bir araya gelebilen insanların organize ettiği “İyilikte Deprem Bölgesi İçin  Buluşuyoruz” kermesiyle ilgili olarak Kulis Tiyatro Dergisi ve Tiyatro Külliyen adına Ayşe Şahinboy Doğan, Netyazı Çevrimiçi Atölye adına, Ayşe Sevim, Tabi Tasarım adına Billur Tirgil, İyilikhane Çocuk Derneği adına Zeynep Sena Soyyiğit ve paydaşlarından İstanbul Sinema Evi adına Abdulhamit Güler, bu iyilik buluşmasının organizasyon sürecini ve sivil toplum örgütlerinin kültür sanat faaliyetleriyle ilişkisini Litros Sanat’a anlattı. 

Ülkemizde yaşanan acı felaketin ardından ülkecek tek yürek olduk. Kimimiz afet bölgesinde bir can kurtarabilmek adına gece gündüz demeden arama kurtarma faaliyetlerine katılırken, kimilerimiz depremden etkilenen vatandaşlarımıza destek olmak, onların acil ihtiyaçlarını tespit edip ihtiyaç sahiplerine ulaştırma noktasında büyük bir özveriyle yaraları sarmaya niyetlendi. Sahadaki gönüllülük faaliyetlerinin yanı sıra ise kültür sanat camiasından değerli isimler kuruluşlar ve dernekler bir araya gelerek “Biz ne yapabiliriz?” sorusuna cevap aradı. Emekçi kişilerin bir araya gelmesiyle birlikte belki de en hızlı organize olan kermeslerden birini gerçektirme kararı aldılar. Pek çok üreticinin ve sanatçının yer aldığı bu organizasyonu diğer hayır kermeslerinden ayıran en önemli nokta ise çeşitli eğitim atölyeleri düzenlemiş olmaları oldu. Vakit birlik ve beraberlik vakti diyen birbirinden kıymetli isimlerin bir araya geldiği organizasyonu, organizatörlerinden Kulis Tiyatro Dergisi ve Tiyatro Külliyen adına Ayşe Şahinboy Doğan, Netyazı Çevrimiçi Atölye adına, Ayşe Sevim, Tabi Tasarım adına Billur Tirgil, İyilikhane ÇocukDerneği adına Zeynep Sena Soyyiğit ve paydaşlarından İstanbul Sinema Evi adına Abdulhamit Güler Litros Sanat’a anlattı. 

Sanatın iyileştirici gücünü sahada görmemiz lazım

Ayşe Şahinboy Doğan (Kulis Tiyatro Dergisi/ Tiyatro Külliyen): Ülkemiz için çok yıkıcı bir felaketle karşı karşıyayız. 11 ili sarsan bir deprem yaşadık. Birçok insanımız evinden yurdundan oldu maalesef. Bizimde sürekli izlediğimiz haberler yüreğimizi daralttı ve bunun izleyicisi olmak bile ağır bir imtihandı. “Bu acıyla nasıl baş edebiliriz?”, “Oradaki insanımız için ne yapabiliriz?” sorularından hareketle 3 arkadaş beraber bir organizasyon, bir kermes yapalım dedik. Fikir önce kermes olarak çıktı. Sonrasında ise çok fazla destek gördük ve hem kermes hem de atölyeler olsun dedik. Çünkü zaman birlik vakti, birleşme vakti. Elimizden emeğimizden ne gelirse onu ortaya koymaya çalıştık ve  bir nebze o bölgedeki insanımızın yaralarını sarabiliriz, şifa olabiliriz umuduyla yola çıktık. 

Sanatın iyileştirici gücünü bu sahada görmemiz lazım. Ben tiyatroyla uğraşıyorum. Eşim de tiyatro oyuncusu. Bizim bir tiyatro ekibimiz var. Tiyatro üzerine çıkarttığımız bir yayın var. Sanatla uğraştığımız için tam da iyileşme noktasında sanatın devreye girmesi gerektiğini düşünüyorum. Burada da hem sinema hem tiyatro üzerine çok güzel atölyeler organize ettik. Sanatın iyileştirici ve birleştirici gücünü tam da bu anda kullanmamız gerekiyordu ve sanatçıları da davet ettik. 

Yardım sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da olmalı

Şu an depremden dolayı travma yaşayan çocuklarımızın iyileşmesi ve rehabilitesi noktasında birçok tiyatro oyuncusu deprem bölgesine gidiyor. Karavan tiyatroları yapıyor. Bunlar önemli ve bunların da artması lazım. Hep birlikte iyileşmemiz için sanatı da devreye sokmamız gerekiyor. Biz sahada yıllardır tiyatroyla uğraşırken STK’ların çok büyük desteklerini gördük. İnsanlarla buluşma noktasında sadece bölge belediyeleri, şehir belediyeleri değil STK’ların ve derneklerin de kültür sanat alanında çokça faaliyetleri var. İnsanlara yardım sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da olmalı. O manevi nokta da sanat devreye giriyor. O yüzden de STK’ların bu işte aktif olarak yer alması iyi oldu.

 

Türkiye’de en çabuk organize olan kermeslerden birini gerçekleştirdik

Ayşe Sevim (Netyazı Çevrimiçi Atölye): Deprem süreci hepimizi çok yoğun bir şekilde etkiledi. Türkiye’deki pek çok kişi kendilerine neler yapabileceklerini sordular. Sahaya inebilecek olanlar sahaya indi. Bizim donanım açısından sahaya inmemizin bir anlamı olmadığı için burada neler yapabileceğimiz hakkında konuştuk. İnsanlardan bağış istemenin dışında onlara bir şeyler sunarak ücret alarak nakit yardımı yapabilme hakkında konuşunca herkesin aklına ilk gelen kermes oldu. Herhalde Türkiye’de en çabuk organize olan kermeslerden birini gerçekleştirdik. Kime teklif ettiysek ertesi gün gani gani yardımda bulunarak bu kermese katkıda bulundular. Kermesimizin yapısının farkı ise yiyecek içecek ve tasarım ürünlerinin yanı sıra üst katta da atölyeler yapmış olmamız. Netyazı zaten uzun sürelerden beri atölyeler yapan bir şirket önce kendi hocalarımıza danıştık ve hepsi hemen kabul ettiler. Bu anlamda da bir ilk olduğunu düşünüyorum. 

Bir şey yapmanın verdiği huzur bizi ayakta tutuyor

Sadece ortaya bir fikir koymak ve onu geliştirmek gerekiyor. Bu konuda da çok organize olduğumuzu düşünüyorum. Çok hızlı düşünüp çok hızlı yan yana gelebiliyoruz, pratik çözümler üretebiliyoruz. Bizim sanatçılarımız sadece soyut bi dünyada yaşamıyor. Biz tiyatro yapan ya da masal anlatan veyahut yazı yazan insanları bu organizasyonda poşet için pazarlık yaparken, bozuk paraları nereden bulacağızla ilgili esnafları dolaşırken gördük. Sanatın bu tarafı ve sanatçının bir de pratik tarafının olduğunu bu kermeste yeniden görmüş olduk. Kimse soyut fikirleri bir araya koyup bunlar olsun deyip kenara çekilmedi. Fikrimizle geldik hadi bunu birileri uygulasın demediler. “Herkes ne yapabiliriz?”, “Neyin ucundan tutabiliriz?” dedi. Şimdiden ikinci kermesi nerede yapalım diye konuşmaya başladık. Çünkü yara büyükken kendi kendinize o yarayla alakalı bir şey yapmadığınız zaman yani o pansumana geçmediğiniz zaman sizin kanamanız artıyor. Bir şey yapmanın verdiği huzur bizi ayakta tutuyor. Sanatçılarla STK’ların ortak bir dilde buluşmaları gerekiyor. Pek çok farklı proje var. Ben bu projelerin deprem gibi büyük felaketler yaşanmadan da yapılabileceğine inanıyorum. Öyle ya da böyle bizim birleşmemiz gerekiyor. Bu proje de bizim için bir başlangıç olduğunu söyleyebilirim.

 

Biz de sanatımızla emeğimizle bu işe bir katkı sağlamak istedik

Billur Tirgil (Tabi Tasarım): Hepimiz bu büyük imtihanın karşısında neler yapabiliriz diye düşündük. Biz elinin emeğiyle para kazanan insanlarız. Bu yüzden elimizin emeğini ortaya koymak istedik. Sağ olsunlar arkamızdaki büyük destekçilerimiz, yayınevlerimiz, vakıflarımız, derneklerimiz ve aynı zamanda üreticilerimiz bizlere destek oldular. Herkes tasarım ürünlerini bağışlayarak buraya bir adım katkıda bulundu. İnşallah bütün hayırlarımızı birleştirip bir yara derman olacağız diye ümit ediyorum. Bireysel ve kurumsal yardımlarımızdan sonra ne yapabiliriz noktası bizi buraya getirdi aslında. O yüzden biz de bununla sahada bulunuyoruz şu anda. Bu kermeste çeşitli ürün üreticilerinin ahşaptan tutun seramiğe, örgüden oyuncaklara kadar yapılmış birçok ürünleri var. Biz de sanatımızla emeğimizle bu işe bir katkı sağlamak istedik aslında bakarsanız. Bu konuda da İyilikhane Çocuk Derneği’yle çalışmak istedik. Kendileri hem kuruluşundan itibaren bildiğimiz, güvendiğimiz bir kurum hem de bu noktada sanatsal faaliyetlere çok kıymet veren bir kurum. Onlar da psikososyal destek faaliyetlerine devam ediyorlar aktif olarak. Onlarla çalışmamızın bir sebebi de hem emeğimize kıymet verecek olmaları hem de bu alanda çalışmalar yapıyor olmalarıydı.

Tasarımın iyiliğe dönüştüğü bir çalışma bizimkisi

Zeynep Sena Soyyiğit (İyilikhane Çocuk Derneği): Bizler İyilikhane Çocuk Derneği olarak yetim ve ihtiyaç sahibi çocuklar için çalışmalar yapıyoruz. Bizlerin yola çıkış hikayesi de aslında bugünkü organizasyonla benzer bir noktadan. Kendi ürettiğimiz kitap ayraçlarıyla gönüllü bir ekip olarak bir yardım faaliyeti düzenledik. Kendi ürettiğimiz ürünlerle bunların gönüllüler arasında elden ele ulaştırılmasıyla bir yetimhane ve bir okul çalışması yaptırdık. Tasarımın iyiliğe dönüştüğü, insanların el emeğinin iyiliğe dönüştüğü bir çalışmaydı bizimkisi. Bugünkü tasarım pazarını organize eden Tabi Tasarım’daki Billur Hanım’la da yolumuz bu şekilde kesişmişti.

İyilikhane Çocuk Derneği’nde şu anda yetim ve ihtiyaç sahibi çocuklar için pek çok çalışma yapıyoruz. Depremin ilk anından itibaren bölgedeki ihtiyaçları takip ettik. Hala takip etmeye devam ediyoruz. Çadır çadır bölgede gezerek oradaki tespit ettiğimiz ihtiyaçları, ayni yardımlarla bölgedeki ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Bugün burada yapılacak olan çalışmadan elde edilecek olan gelir de yine bizim deprem bölgesindeki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. Gerek insani yardım gerek psikolojik destek anlamında ise şu anda çalışmalar sürüyor.

Sanatçılarımızı sahaya davet ediyoruz

Buraya her biri ayrı tasarım işleri yapan, elinin emeğini ortaya koyan kültür sanat alanından pek çok arkadaşımız, gönüllümüz destek verdiler ve iyilik için buluştular. Bu çalışmaların devam etmesini ümit ediyoruz. Toplumsal olarak yapılan çalışmalarda şu anda sahada bilhassa deprem bölgesinde öncelikle tabii ki arama kurtarma faaliyetleri ve acil ihtiyaçlar noktasında desteğe başladık. Bundan sonraki süreçte ise artık psikososyal destek çalışmaları bizim için ve bölgede depremden etkilenen kardeşlerimiz için daha öncelikli olacak. Bu noktada bölgedeki kardeşlerimize ulaşmak için psikososyal çalışmaların içerisinde açıkçası sanatın, edebiyatın bundan sonraki süreçte çok çok işe yarayacağını düşünüyorum. Bölgede buna ihtiyaç var. Gerek maddi desteklerle gerekse sahaya bizzat katılarak orada yürütecekleri faaliyetlerle çocukların dünyasına dokunmasını istiyoruz sanatçılarımızın. O yüzden hepsini de sahaya davet ediyoruz.

Sanatçının konuyla ilgili hassasiyetini esere dönüştürmesi gerekiyor

Abdulhamit Güler (İstanbul Sinema Evi): İstanbul Sinema Evi olarak biz bu iyilik buluşma hareketinin paydaşlarından birisiyiz. Bu iyilik buluşmasına öncülük eden arkadaşlar bizimle iletişime geçtiği zaman “Nasıl katkı sağlayabiliriz?” diye konuştuğumuzda, atölyeyle katkı sunabileceğimizi belirttik. Bunun dışında da elimizden ne geliyorsa yardım etmeye çalışıyoruz. Biz İstanbul Sinema Evi olarak film okuması yapıyoruz. Bu atölyenin geliri depremzedelere iletilecek. Birçok sivil toplum kuruluşunun iyilik hareketine omuz vermesi bizim için önemli. Esasen psikolojik ve duygusal yıpranmayı iyileştirme noktasında katkı sağlayabilmek lazım. Deprem bölgesinden binlerce kilometre ötede insanların tanımadığı kişiler için bir araya geliyor olması, onlar için çaba harcıyor olması yani duasını fiili duaya çeviriyor olması önemli. Böyle bakıyoruz. 

Burada kültür sanat camiasından dediğimiz; sinemacılar, tiyatrocular, yazarlar bir araya geldiler. Bu çok önemli çünkü sanatkar dediğimiz kişi topluma ayna tuttuğu kadar toplumdan beslenen kişidir. Bu beslenmenin de böyle büyük kitlesel olaylarda daha da artacağını düşünüyorum. Ama sanatçı, beslendiği toplum için bir şeyler yapma ve bir şeyler sunma borcu da vardır. Bu borcu ödemek için bir araya gelmiş olarak düşünüyoruz, motivasyonumuz budur. Bu çabaların bitmeden devam etmesi lazım. Sanatçıların bölgeye gitmesi ve bölgede depremzedelerle vakit de geçirmesi gerekiyor. Elbette sanatçının varlık sebebi ya da varoluşunun göstergesi olan eserdir aslında. O noktada bu tarz çabaların artık esere evrilmesi gerekiyor. Bir yerden sonra artık sanatçının konuyla ilgili hassasiyetini esere dönüştürmesi, eserler ortaya koyması gerekiyor bu da elbette toplumun önde gelen kesimlerinden biri olarak sanatçıların topluma yol göstermesi anlamına geliyor.

Önceki Yazı

Yıkımın ve umudun görselliği 

Sonraki Yazı

 Yardım seferberliğindeki sanat dinamizmi

Son Yazılar

Gandi mürşid arıyor

İnsan eğitimi Hz. Âdem ile başlayan kutlu bir yolculuktur. Peygamberlerden sonra onların varisleri olan alim arif