Türk ve Dünya Edebiyatında Pati Sesleri

20 dakikada okunur

Halil İbrahim Aygül
Truman Capote, Tomris Uyar, Lale Müldür, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ernest Hemingway, Michel de Montaigne, Orhan Pamuk, Albert Camus, Mark Twain, Jean Paul Sartre, Nazım Hikmet Ran ve Haydar Ergülen’in ortak özelliği nedir desem “edebiyatçı” olmaları mı dersiniz? O kesin zaten. Ama diğer bir ortak özellikleri de Nurullah Ataç’ın “İlle herkes sevsin demeyeceğim, ama ben, sevmeyenlerle anlaşamam.” diye bahsettiği kedilerle tabloluk fotoğrafları olmalarıdır derim.
Birçoğumuz belki de edebiyatta pati seslerini ilk defa HYPERLINK “https://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Perrault” Charles Perrault’un, insanları aldatarak yoksul efendisi için zenginlik ve saygınlık elde etme peşinde koşan bir kediyi anlattığı “Çizmeli Kedi” kitabında duymuşuzdur. Bir İtalyan halk hikâyesi olduğu için öncesinde ve sonrasında Erich Kastner gibi birçok yazar tarafından da kaleme alındığını biliyoruz. Bu sayımızda benim için ilklerden biri olan “Çizmeli Kedi”yi unutmayıp, yer verdim.
Kedi ve edebiyat dendiğinde çoğu defa Ahmet Hamdi Tanpınar’ın iki eliyle ve babacan bir tavırla tuttuğu kapkara kedili siyah beyaz fotoğrafı gelir aklıma. Duyduğum kadarıyla kedisinin adı “Haydut” yahut “Kafka”. Milletçe nankör diye namlandırdığımız kedileri Ahmet Hamdi Tanpınar, “Huzur” romanında “…bir kedi kadar kanaatkâr hayat…” şeklinde tanımlamasıyla kediler hakkındaki tüm genellemeleri alt üst etmiş. Bu sayımızda Türk ve dünya edebiyatında pati seslerinin gümbür gümbür duyulduğu 12 eser tespit ettim. Bu eserlerden 6’sı yerli 6’sı yabancı yazarın kaleminden çıktı. Beşir Ayvazoğlu, Adnan Binyazar, Salah Birsel, Damla Yazıcı, Şerife Çağın, Sadık Yemni, Ernst Theodor Amadeus Hoffmann, Edgar Allan Poe, Charles Bukowski, Günter Grass, Mihail Bulgakov ve Erich Kastner gibi usta edebiyatçılar tarafından kaleme alınan bu eserleri acilen okumanızı, evimiz ve bahçemizin önemli birer fertleri olan Meriç, Pofuduk, Bektaş, Yabani ve diğer tüm kedilerim şiddetle tavsiye ediyorlar. İyi okumalar dileriz.

Şairin Kedisi
Adnan Binyazar

2005 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan yazar, öykülerini Şairin Kedisi’nde bir araya getirdi. Geleneksel öykü anlayışını aşan çok katmanlı bir yapısı var bu öykülerin. Bu çok katmanlı ortamda, duyarlıkların kalem değmemiş derin bölgelerine uzanıyor Binyazar; şiirselliğin beslediği büyüleyici bir söylemle acının, hüznün, sevinin duygu uçlarıyla dokuduğu bir gökkuşağının içine sokuyor okurlarını. Yazınsallığın sınırlarını zorlamadan onları yaşamı güzelleştiren, renklendiren incelikler ölçüsünde, körelten, zehirleyen çirkinliklerle de yüz yüze getiriyor. Öykülerin, insanı sarıp sarmalayan çok boyutluluğu, onların okunurluk katsayısını artırıyor. Kimi öyküleri, insanoğlunun yaşamı çekilmez kılan edimleri karşısında koparılmış bir çığlık, kimileri de insanoğluna sunulmuş bir güzelleme.

Kediler
Salah Birsel

Salâh Birsel, on dört kitaptan oluşan 1001 Gece Denemeleri serisinin on birinci kitabı Kediler’de oya gibi işlediği denemeleriyle okuru gene diyar diyar dolaştırıyor. Colette’in kedilerinden el alıp kalemini Paris’in civcivli günlerinde Rousseau’nun Diderot, Grimm, Hume ve daha niceleriyle gelgitli ilişkilerine ve bu gelgitler arasında eserlerinin yazılma öykülerine uzatıyor. Miller, Dali, Gurdjieff, Mishima, hayvanları insanlardan çok sevdiğini söylemekten çekinmeyen Axel Munthe sayfalar arasında arzı endam ediyor. Birsel, 1930’ların İzmir’ini, burada geçen çocukluk ve gençlik günlerini ise kahveleri, lokantaları ve müdavimleriyle, sonradan ünlenecek simalar eşliğinde sahneye sokuyor. En son da yaşamı bir melodramı andıran şair Tokadizade Şekip gözlerimize bir damla yaş konduruyor.

Edebiyatımızda Pati İzleri
Damla Yazıcı

Bir kediyle uyumamış ya da bir köpekle dostluk kurmamış yazar yoktur neredeyse!
Bu kitap çağdaş edebiyatımızın yaşayan kıymetli on yazarının hayvanlarla olan ilişkisini okurla buluşturuyor. F. Duman, İ. Aral, H. Ergülen, B. Uzuner, D. Yücel, S. Okyay, N. Önderoğlu, H. Çubukçu ve M. Batmankaya mektuptan öyküye, denemeden anlatıya uzanan metinlerle hayvanlarla dostluklarını büyük bir içtenlikle paylaşıyor. Kitabın ikinci bölümünde ise, Neyzen Tevfik’in bir yerlere gitmeyen Mernuş’undan Nâzım’ın köpeği Şeytan’a, Nurullah Ataç’ın kedi dostluğundan, Tevfik Fikret’in Zerrişte’sine, Bilge Karasu’nun filozof kedilerinden, Fikret Otyam’ın çalınan keçisi Nimetçik’e kadar uzanan yelpazede yazarların hayvanlarla ilişkilerinden doğan ilginç olayları, anekdotları ve izdüşümler sizi bekliyor.

Saatler, Ruhlar ve Kediler
Beşir Ayvazoğlu

Beşir Ayvazoğlu okurları, Türk Edebiyatının büyük yazarlarının hayret uyandırıcı hikâyeleri arasında bir gezintiye çıkarıyor! Beşir Ayvazoğlu, sizi kültür ve edebiyatımızın renkli dünyasında kısa bir gezintiye davet ediyor. Bu kitapta modern edebiyatımızın Bektaşileri, medyumları, düellocuları, diplomatları, ütopyacıları, balıkçıları, intihalcileri, çirkinleri, kedicileri, saatçileri ve saat meraklılarıyla tanışacak; Namık Kemal’in babası ve oğluyla tuhaf ilişkisini, Mehmed Âkif’in oğullarının dramını, Paris’ten dönerken parası bittiği için Venedik’te bir otelde mahsur kalan Ahmet Hâşim’in nasıl bir panik yaşadığını, Abdülhak Şinasi’nin kendisini aşağılayan Yahya Kemal’den nasıl intikam aldığını ve daha birçok şeyi öğrenecek, ayrıca edebiyatımızın midesini iskandil edeceksiniz.

Kediler
Charles Bukowski

“Kediniz var mı? Ya da kedileriniz? Uyurlar, yavrum. Günde 20 saat uyuyup yine de çok güzel görünebilirler. Heyecanlanmak için bir neden olmadığını bilirler. Bir sonraki öğün. Ve arada sırada öldürecek bir şeyler. Güçler tarafından yırtılmakta olduğumu hissettiğimde bir ya da birkaç kedimi seyrederim. 9 kedim var. Uyuyan ya da uyuklamakta olan birine bakarım ve gevşerim. Yazmak da kedilerimden biridir. Yazmak yüzleşmemi sağlar. Beni gevşetir. Bir süre için en azından. Sonra devrelerim karışır ve baştan başlamak zorunda kalırım. Yazarların yazmayı nasıl bıraktıklarını hiçbir zaman anlayamadım. Nasıl gevşerler?” Kediler’de Charles Bukowski’nin kediler hakkında yazdığı yazılar, öyküler, şiirler yer alıyor. Bu eserlerin çoğu çeşitli yeraltı dergilerinde yayınlanmış, ilk defa bir kitapta derleniyor.

Kayıp Kedi
Sadık Yemni

Genç bir kadın İzmir’de evinde ölü bulununca MİT’e bağlı Emre Tuğrul yönetimindeki beş kişilik özel bir ekip bu kuşkulu cinayeti araştırmaya başlar. Amaçları, bilinen bir suç şebekesinin İstanbul’da ikamet eden üst düzey adamlarından biri hakkında kanıt toplamaktır. Bu araştırma sırasında suç örgütünün polis-savcı-hâkim üçgeniyle işlettiği şantaj ve farklı düşünenleri ortadan kaldırma düzeninin tam merkezine dalarlar. Narkotik polis şefleri, hukuk insanları, şantaj uzmanları, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancılarla muhatap olurlar. Yüksek teknoloji kullanan Emre ile arkadaşlarının araştırmaları şaşırtıcı sonuçlara gebedir. Bir cinayetten yola çıkarak vardıkları yerde Türkiye’ye kurulmuş büyük kumpasların arka planları durmaktadır.

Kedi Edebiyatı
Şerife Çağın

Nasıl Kedici Oldum? / Beşir Ayvazoğlu, Kedilerle Nasıl Tanıştım / İnci Enginün, Kuyruklu Bir Korku: Kedi Fobisi / Esra Hatice Oğuz Taşbaş, Ezop Fabllarında Kedi / Ebru Özlem Yılmaz, Türk Efsanelerinde Kedi / Eren Akçiçek – Nagihan Baysal, Batılı Seyyahlar Gözünden Osmanlı Kültüründe “Kediler” / Metin Menekşe, Klasik Türk Edebiyatında Hayvanlar Âleminden Bazı Görüntüler ve Bir Kedinin Mektubu: Hirre-nâme / Güllü Araç, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde “Kedi” / Nilgün Nurhan Kara, Kediler ve Köpekler / İnci Enginün, “Kediler” / Fazıl Gökçek, Halid Ziya’nın Kedili Hikâyeleri / Sevda Altunbaş, Heybeliada’dan Burgazada’ya Kedi Adımlarıyla / Fatih Alper Taşbaş, Kültürel Bir, İmge/İmaj Olarak “Fatih Harbiye” Romanında Kedi / Yahya Aydın ve daha fazlası…

Kedi Murr’un Dünya Görüşü
Ernst Theodor Amadeus Hoffmann

Hoffmann, hayatının son yıllarında yazmış olduğu bu eserde Rabelais ve Sterne’ün muzip edebiyatına olan vefa borcunu ortaya koyduğu gibi, Kafka’dan Poe’ya, Bulgakov’dan Marquez’e gerçekliğimizi anlatmak için doğaüstü anlara başvurmuş olan çağdaş yazarların da izleyeceği bir yol tutturmuştur. Hastalık hastası, insan sevmez besteci Johannes
Kreisler’in anılarını yazdığı kâğıtları kendi anıları için müsvedde olarak kullanan sıradan bir kedinin hayat hikâyesini anlatmaya koyulan Hoffmann’ın bu ikili anlatısı öylesine moderndir ki, okurlar onun zevkine ve hicvine ancak 20. yüzyılda yetişebilmiştir. Her bir sayfasında Hoffmann’ın ustalığını ve öngörüsünü sezdiğimiz bu roman, şüphesiz yayımlandığı yüzyılın en tuhaf kitaplarından bir tanesi.

Kara Kedi
Edgar Allan Poe

Edgar Allan Poe’nun gizemli, sıra dışı öykülerinden biri Kara Kedi. Alışılmışın dışındaki olay örgüsü, nerdeyse kriminal düzeyde detaylı bir cinayet öyküsü okuyacaksınız. Cana kıymanın zorluğu şöyle dursun, ruhunda cinayetin azabını hiç duymayan kahramanımız da yaşadıklarına inanmakta zorluk çeker. Kara Kedi’nin darağacına dönüşümü onu etkileyecektir yine de: “Başta dikkatimi çekmemişti. Lakin zamanla bu tüyler gözümde belirli bir şekle bürünmeye başladı. Bu figür, tüylerimi diken diken eden, beni nefrete boğan, korkudan deliye döndüren, olmaya yeltendiğim canavardan kurtulmak istememe sebep o korkunç şey; bir darağacıydı!” Karbon Kitaplar, “The Black Cat”in yanı sıra Poe’nun dört öyküsüne daha yer veren edisyonu İngilizce aslından Türkçeye çevirdi.

Çizmeli Kedi
Erich Kastner

Meşhur Çizmeli Kedi masalını bir de Erich Kastner’den dinleyin! Babaları öldüğünde, değirmencinin üç oğlu mirası bölüşürler. En büyükleri değirmeni alır. Ortancalarının payına, hiç değilse yük taşıyabilen eşek düşer. En küçükleri Hans’a miras kalan tek şey ise kedidir. Bir kediyle nasıl geçinilir ki? Çok geçmeden, bu kedinin öyle sıradan bir hayvan olmadığı anlaşılır. Konuşabilen, ne yapılacağına dair harika fikirleri olan bir kedidir bu. Tabii öncelikle yeşil bir av çantasına, bir çuvala ve uzun çizmelere ihtiyacı vardır. Çağdaş çocuk edebiyatında çığır aşan yazarlardan Kastner, kendi üslubu ve espri anlayışıyla, bu sevilen masalı yeniden yorumluyor. Çocuklar bu maceralı masalı hem tek başlarına hem de anne-babalarıyla okuyabilirler.

Kedi ve Fare
Günter Grass

Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’nın karanlığına gömülürken, ergenliklerini yaşayan bir grup genç, günlerini Danzig Limanı’nda avarelik ederek geçirmektedir. Ancak savaşın şiddeti yayıldıkça, gençlerin yazgısı da tarihin bu dehşet verici döneminin koşullarıyla kesişecektir. Faresi yüzünden alay konusu olan 14 yaşındaki Mahlke’nin, Nazi Ordusu’nda gösterdiği başarılarla ulusal bir kahramana dönüşümünün öyküsü, yazarın her zamanki grotesk diliyle görkemli bir başyapıt olarak karşımıza çıkıyor. 15 yaşında Hitler Gençliği’ne, 17 yaşında Nazi Ordusu’na katılan ya da katılmak zorunda kalan Günter Grass’ın geçmişinin gölgesi hem romanın anlatıcısı Pilenz’de hem de Mahlke’de somutlaşıyor. Savaş zamanında insanların kime ve neye dönüşmek zorunda kaldığı, bu en unutulmaz metaforla sorgulanıyor.

Usta ile Margarita
Mihail Bulgakov

Mihail Bulgakov’un başyapıtı Usta ile Margarita, ilk kez yazarının ölümünden 26 yıl sonra, 1966’da yayınlanabilmiştir. Mizah yeteneğiyle olduğu kadar keskin yergileriyle de tanınan ve tam da bu sebeple eserleri sansüre uğrayan Bulgakov bu eserinde de Sovyetlerdeki gündelik yaşam tarzına ve giderek çarpıklaşarak, savunageldiği değerlerin tam aksi yönde bir aygıta dönüştüren bürokrasinin işleyişi gibi meselelere sert bir tokat indirirken şahitlerinin yüzlerine tebessüm oturtmaktan geri kalmıyor. Sıcak bir bahar günü, Moskova’daki Patrik Parkı’nda bir yabancı peyda oluverir. Kendisini kara büyü uzmanı Profesör Woland olarak tanıtan yabancı, tuhaf ekibiyle birlikte kısa sürede şehrin altını üstüne getirir. Artık Şeytan ortalıkta at koştururken kimileri öte dünyayı kimileri de akıl hastanesini boylayacaktır.

Önceki Yazı

Munch’un Çığlıkları

Sonraki Yazı

Nida Tüfekçi Ömrünü Halk Müziğine Vakfetti…

Son Yazılar

Gandi mürşid arıyor

İnsan eğitimi Hz. Âdem ile başlayan kutlu bir yolculuktur. Peygamberlerden sonra onların varisleri olan alim arif