Bu Dizileri İzleyen Terapi İstiyor!

11 dakikada okunur

Ayşe DENİZ

Son dönemin izlenme rekoru kıran Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı gibi psikolojik temelli dizilerin toplum üzerindeki etkisini araştırdık. Uzman Psikolog İlknur Kılıç, “Bu diziler sayesinde toplumsal farkındalık arttı. Dizileri izleyen ‘Benimde problemim var sanırım’ diyerek bizden terapi istiyor” diyor.

Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı, Doğduğun Ev Kaderindir ve Camdaki Kız… Psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitabından uyarlanarak ekranlara taşınan psikolojik temalı diziler son zamanlarda reyting sıralarının zirvesini koruyor. Toplum olarak dizi izlemeyi oldukça seviyoruz. Hal böyle olunca gerçek hayattan uyarlanan bu dizileri izledikçe seyirci olarak çocukluğumuzu, özümüzü, hatalarımızı istem dışı irdeler olduk. Seyirciyi bu denli ekrana kilitleyen senaryolar birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Kimi bu dizilerin toplum ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğini savunurken kimi toplumsal bir farkındalığa gidildiğini söyledi. Kimi ise dizideki psikyatristin seans esnasında danışana olan yakınlığını eleştirdi. Bizde tüm bu soruların cevaplarını alanında uzman kişilere sorduk.

Leyla BENKURT

PSİKİYATRİSTLERE İLGİ ARTTI

Uzm. Dr. Psikiyatrist Leyla Benkurt Alkaş, psikolojik temalı dizilerin psikiyatri merkezlerine olan ilgiyi arttırdığını söyledi. Alkaş, “Bugün ortaya çıkan davranış ve duygularımızın aslında geçmişteki yaşantılarımızla özellikle de erken çocukluk deneyimlerimizle ilgili olduğunu bilmek önemli. Bu diziler toplumsal farkındalığı sağladı. İzledikçe problemlerinin olduğunu farkedenler bize başvuruyor. Bu çok güzel bir durum.  Aynı zamanda insanlar hem kendisinin hem de etrafındaki kişilerin zihnini, duygularını, niyetini ve davranışlarını önceden tahmin etmek istiyor ” diyor.

ÇOCUKLAR İZLEMESİN!

Dizi kitlesini yalnızca yetişkinler oluşturmuyor. Aynı ortamda bulunan çocuklar da verilen mesajları en hızlı alanlardan. Uzmanlarımız psikolojik dizilerin çocuklara olumsuz etki oluşturduğu noktasında ortak görüşe sahip. Uzm. Dr. Leyla Benkurt Alkaş, “Dizilerin reyting amacıyla drama, cinsel istismar ve şiddeti trajik bir şekilde işlemeleri çocuklar için uygun değil. Çocuklar tokat atan birini gördüğünde olayın tamamını anlamadan direk tokat atmaya odaklanabilir. Bizde istemeden çocuğumuza kötü bir deneyim yaşatmış olabiliriz.

Çocuk oyuncularının dizide yer alması bu dizilerin çocuklar tarafından izlenmesinin uygun olacağı anlamına da gelmez. Bazen çocuklar sahneleri görüp yoğun korku endişe ve panik yaşayabilir” derken Psikolog İlknur Kılıç ise, ”Belli bir yaş grubu altının televizyon izlemeleri ve izleme süreleri onların yaşına göre belirlenmeli ve neyi izlemeleri de tabi ki… Bu dizilerin onların yaş aralığına ya da direk onlara hitap eden şeyler olduğunu düşünmüyorum. Çocuk algısı bambaşka bir boyut” diyor. Aile danışmanı Selcen Y. Karahan ise bu konudaki fikrini şöyle belirtiyor: “Başkalarının çektiği acıya karşı duyarsızlaşma ya da aşırı duyarlı hale gelebilirler. Çevrelerine ve çeşitli olaylara karşı bir korku geliştirebilirler. Saldırgan ya da zarar verici davranışlar geliştirmelerine neden olabilir.”

Selcen YILDIZ

ESKİ TRAVMALARINA DÖNEBİLİRLER

Aile danışmanı Selcen Yıldız Karahan ise seanslara düzenli bir şekilde devam eden kişilerin filmlerde izlediği sahnelerle eski travmalarına dönebileceğini söyleyrek dizilerin olumsuz etkilerine dikkat çekiyor Dizileri izledikten sonra ‘Ben de hastayım sanırım, depresyondayım, kaygılarım var’ gibi birçok şikayetle kendisine gelen hastasının olduğundan bahseden Karahan, “Amaç olarak ’Danışmanlık hizmeti almak bir diş hekimine gitmek kadar doğaldır’ mesajını topluma aşılamaları oldukça önemli. Mesajın yerini bulduğunu da görebiliyoruz” diyor.

İlknur KILIÇ

ÖN YARGIYI KIRDILAR

Toplum olarak meraklı olduğumuzu söyleyen Psikolog İlknur Kılıç, “Bir ötekini her zaman merak ediyoruz. Anlam bulmaya çalışıyoruz. Psikolojik dizilere olan rağbete döndüğümüzde bir şeyleri anlamlandırmak yaşamımız sınırları içinde onu bilindik kılar. İnsan olarak tekinsiz ve bilinmez de kalmak çoğu zaman güvensizliğe iter. Kişilerin dizilerdeki kendiliklerine dair açılan bilinmez “Aaa hiç bu açıdan düşünmemiştim” dedirten noktalar tam da aradığımız anlamları bulduğum noktalar olabilir. En temelde kendimizi merak ediyoruz. Bu açıdan kişiler izledikleri dizilerde kendilerinden bir iz bulabilir ya da “bunu yaşayan tek ben değilmişim başkaları da benzer hikayelere sahipmiş” diyebilmek isteyebilir. Diziler bu sorgulamaları daha görünür kılmaya başladı da diyebiliriz. Travmalar zorlayıcı deneyimlerdir. Nesiller arası aktarımdan söz edebiliriz bu nokta da. Anne ve babaların kendi ebeveynlerinden öğrendikleri bir takım tutum ve davranışları kendi çocuklarına yansıttıkları gözlemlenmiştir.Her travmatik deneyim yaşayan bunu beklediğimiz derecede ailesi üzerinde yansıtmayabilir. Psikolojk dizilerde de tam bu noktada şiddetin boyutlarını göstermek, sevgisiz büyütülen çocukların nasıl bir hayatla karşılaşabileceklerini bir parça göstermek amaçlanmış olabilir” diyor. Kılıç, “Dizilerdeki terapi ortamı kişilerin zihnindeki bir takım algıları değiştirebilir. Toplumumuz terapiye gitme konusunda daha önyargılı yaklaşırken dizilerle birlikte fikirleri değişebilir. “Demek ki içerik böyleymiş, seanslarda böyle oluyormuş” diyerek gelebiliyorlar seansa. Dedik ya bilinmezlik beraberinde güvensizliği getirir. Bildiğimiz bir yerde kalmak bize daha güvenli ve tanıdık hissettirir. Tabi bunların bir dizi olduğu ve kurgulandığı unutulmamalıdır. Sempatiye dayalı bir sohbet çoğu danışana iyi gelmiyor. Gerçek hayat size dizilerdeki gibi bir terapi sunmayabilir. Gerçek terapi ortamı çoğu zaman zorlayıcıdır ve terapist o zorlukla sınırlarını da korumalıdır. Bu nokta da danışanın terapiye dair beklentileri ve düşünceleri mutlaka psikolog tarafından sorgulanır” diyerek ekliyor.

TERAPİST DANIŞANINA SARILAMAZ

Kırmızı Oda dizisinde terapistin danışanına karşı sergilediği tavır ise en çok eleştirilen ve tartışılan konu oldu. Uzman Psikolog İlknur Kılıç, “Adı üstünde dizi. Abartılan, eksik gösterilen ya da kurgulanan boyutları mevcuttur. Fakat benim gözlemlediğim; psikiyatrist ya da psikolog konumundaki kişilerin seans içindeki danışanıyla olan ilişkileri gerçek seans ortamıyla benzerlikler gösterse de abartılan kısımları var. Burada psikoloğun uyguladığı yöntem de çok önemli. Her terapistin yoğurt yiyişi farklıdır. Psikolog danışanıyla kurduğu ilişkide sınırlarını iyi belirlemek zorundadır. Dizideki gibi, terapilerde danışanlarla dostane bir ilişki kurulmaz, kurulmamalıdır. Sarılmak, seans içinde ya da dışında çay kahve vs içmek, danışana sevgi sözcükleri söylemek veya dostane bir tavırla seans yürütmek terapi dinamiğine uymayan şeyler” diyor.

Önceki Yazı

Naylon zamanlarda Ramazan’ı yaşamak

Sonraki Yazı

İki Kültür Varlığımız Daha UNESCO Listesinde

Son Yazılar

Gandi mürşid arıyor

İnsan eğitimi Hz. Âdem ile başlayan kutlu bir yolculuktur. Peygamberlerden sonra onların varisleri olan alim arif