Kaybettiklerimizi anarken hatırda kalanlar

23 dakikada okunur

2023 yılı savaş ve deprem ve en ağırı soykırımı da barındıran üzücü hadiselerin de etkisiyle edebiyattan, sinemadan, tiyatrodan ve sahne sanatlarından pek çok önemli ismin vefatını haber aldığımız zaman dilimi oldu. On üç yazar ve yirmi bir gazeteciyi depremde kaybettik. Filistin ise tüm değerleriyle birlikte bombalanmaya devam ediyor. Düşünce ve fikir adamı Mustafa Çalık, kıymetli Lütfi Doğan Hoca bu sene kaybettiğimiz büyük değerler arasındalar. Ayrıca bu sene müzikseverlerin beğenisini ve gönlünü kazanan Fuat Özkan, Erkin Koray, İlham Gencer, Sadun Aksüt de aramızdan ayrıldı. Yine 2023 senesi için; görüntü yönetmeni İlker Berke, senarist Safa Önal, ressam Şenol Yorozlu da kültür dünyası için büyük kayıp.

Ölümün sarsıcı etkisi aynı zamanda hayatın devamını hatırlatıyor. Hakikatin keskinliği, ölüm ve yaşam gibi, zıtlığı içinde barındırdığı ölçüyle insanı tesiri altına alabiliyor ancak. Zira ölüm olmasaydı yaşamak izzet ve onuru hatırlatmazdı bize.  

Kültür ve sanat dünyasının ince işçiliği emekle, sabır ve zamanla gözlerden uzak şekilde fikir adamları ve sanatçıların hayatlarını işlerken gün yüzüne çıktığı zaman ise bir toplumu da inşa ediyor. Kendini nizam ve istikamet içerisinde işleyen bir zihin içten içe bir orduyu taşıyor aslında. Alimin ölümü alemin de ölümü bu sebeple. Fakat hayat devam ettikçe, insan var oldukça kıymetli işleri önemseyenler de var olacak. Bu kişileri giderken dahi iz bırakan, hayatları başkasının dimağında devam eden kıymetli isimleri, anmak bizi silkelemeye devam edecek. Bazı hatırlamalar ve hatıralar bazı hayatların nezdinde daha kıymetli ve etkilidir. Sanıyorum insanoğluna bahşedilen en büyük lütuflardan biri de onurlu bir hayatı taşımak ve önemle hatırlanmak.

Düşünce ve kültür dünyası Mustafa Çalık’ın kaybıyla sarsıldı

Kültür dünyasının önemli ismi, düşünce ve eylem adamı Mustafa Çalık bu sene vefat eden önemli isimlerden. Türkiye’nin en verimli çağlarında kaybettiği, entelektüel arayışı ve dikkati öne çıkaran, endişe ve kaygılarında ülkenin geleceği yer etmiş bir insandı Çalık. 1956 yılında Gümüşhane’nin Çalık köyünde doğarak 1978 yılında Türkiye’ye birçok önemli ismi kazandıran Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olan Çalık, lisansüstü çalışmalarına yer vererek sonrasında eylem adamı kişiliğiyle siyasi partilerde de görev aldı. 2 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra bir grup arkadaşıyla beraber, Yeni Sözcü Dergisi’nin kuruluşunda bulundu, Hamle Dergisi’nin çıkışına katkı sağladı, çeşitli gazete ve dergilerde yazarken doktorasını da tamamlamıştı. Akademik çalışma sahası, siyasî kültür ve siyasî sosyoloji çerçevesinde bilhassa Türk siyasi hayatı onun örneklik teşkil edecek yönlerindendi. 

 

Bir alemin ölümüne rağmen

Hayatı karşılayışlarının yanında beliren vakar ve duruşlarıyla etkileri yanındakileri kuşatan ve ölümleriyle bu etkiyi yayan önemli isimlerin kaybı derin bir tefekküre sebep oluyor. Lütfü Doğan bu sene kaybettiğimiz kıymetli isimlerdendi. 1930 yılında Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde doğarak Kuran-ı Kerim okumayı babası Hacı Mehmet Fehmi Efendi’den öğrenen Doğan, aileyle devam eden eğitimin yani bir kadim geleneğin günümüzde taşıyıcısı olmuştu.  Müftülük ve müfettişliğin ardından 1968-1972 yılları arasında da Diyanet İşleri Başkanlığı yaparak önemli görevlerde de bulunmuştu. 1991 yılında yapılan Türkiye genel seçimlerinde de Gümüşhane milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Bunun yanında dini ve ilmi konularda da pek çok eser de kaleme aldı. Dini ilimlerin belirli bir kalıba hapsedilmesinin önüne geçen isimlerden olmuştur Doğan Hoca.

Müzik severler için kült isimlerin kaybı dolu bir sene

MFÖ grubunun üyelerinden Özkan Uğur, geçtiğimiz aylarda mücadele ettiği kansere yenik düşmüştü. Cenazesinde 50 yıllık dostu, arkadaşı Mazhar Alanson “Özkancım ele güne karşı yapayalnız, böyle de bırakılmaz ki” diyerek tüm severleri derinden sarstı. 1953 yılında doğan Özkan, lise yıllarında başladığı müzik hayatına 1970 yılında Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’nda başlıyor. 1971 senesinde Mazhar Alanson ve Fuat Güner’in kurduğu Kaygısızlar grubunda profesyonel olarak bas gitar çalmaya başlayarak devam ediyor. MFÖ’nün grup olarak büyük başarı kazandığı 80’lerde oldukça üretken ve verimli olan Uğur, 1988’de Fuat Güner ve Mazhar Alanson’un da rol aldığı Arkadaşım Şeytan filmiyle beyazperdede ilk defa görünmüş oluyordu. 1996 yılında Yavuz Turgul’un yönettiği Şener Şen ve Uğur Yücel başrollerini paylaştığı Eşkıya filminde rol alıp aktör olarak adından başarıyla söz ettirmişti. Cenazesinde herkesi şaşırtan manevi yönü, birçok insan için Fuat Özkan’ın şarkılarının derin etkisini anlamaya yetti. 

Bir dönemin dev ismi Erkin Koray da bu sene vefat edenler arasında. İlginçtir, 1972’de kurulan Kurtalan Ekspres’in ilk kadrosunda bulunan Özkan Uğur bir süre sonra aynı yıl kurulan ve Erkin Koray’ın grubu olan Ter’de çalmaya başlamıştı. Bu birlikte başlangıç aynı sene vefat haberiyle iki önemli insanı karşılamış oldu. 1941 yılında doğan Erkin Koray Anadolu rock, psychedelic rock ve hard rock türünde özgün eserler verip aynı zamanda birçok türküyü yeniden düzenleyerek özgün yanını hemen belli etmişti. Doğu ve batı müziklerinde yaptığı çalışmalarla birçok müzisyeni etkileyerek Cemalim, Köprüden Geçti Gelin gibi çalışmaları ile Türk halk müziği, Nihansın Dideden, Kıskanırım gibi parçalar ile Türk sanat müziği eserlerini yorumlayarak Anadolu rock tarzının en önemli eserlerini vermişti Koray. Şaşkın (Ala Ain Moulayiteen) (Dabke), Estarabim, Çöpçüler, Fesuphanallah gibi hepimizin beğenisini kazanan Arabesk-rock parçaların yanında, Mesafeler, Yağmur gibi psychedelic rock’a uzanan ve Krallar, Akrebin Gözleri, Öfke gibi metal müzik olarak nitelendirilebilen birçok önemli çalışmaya imza atıyor. Erkin Koray’ın 1960’ların sonuna doğru, bağlamanın sesini müzik yapılan mekânlarda daha çok duyurmak ve rock müziğinde de kullanabilmek için elektro bağlamayı icat ettiği söylenir. Erkin Koray’ın milliyetçi bir adam olduğunu, ülkesini sevdiğini , müzik tutkusunun ve eğitiminin daha aileden başlayarak köklü bir yanını olduğunu unutmayacağız.

Necati Alpas ve sahafların dünyası

Osmanlı döneminde bugüne kültür hayatında önem teşkil eden sahaflık geleneği günümüze kadar tanıkları ve taşıyıcılarıyla gelmişti. Harf inklabından sonra elindeki eserlerle baş başa kalan sahafların durgunluğuna rağmen sahaflık Türkiye’de kitap severlerin daima illgi odağı olmuştur. Beyazıt’ta Muzaffer Ozak Efendi’yi yaşarken görenler, Raif Yelkenci, Ali İhsan Özyurt, Seyfettin Özege, Necati Alpas gibi nice büyüklerle mukabelele ve şahit olunan hadiseleri taşıyanlar bir devrin tanıklarıydılar. Kültür bu mahfillerde manevi bir dikkatle devam ediyordu. Beyazıd Sahaflar çarşısının kıymetli isimlerinden Necati Alpas 1987 yılında doğmuştu, bu sene onun vefat haberini almak kitapların online platformlarda satışının artması, bitmeye başlayan sahaf kültürünü hatırlattı yine.

Muhteşem senaryoların sahibi Safa Önal

Sinemamızın en üretken ismi, filme çekilmiş üç yüz doksan beş senaryosu bulunan, yazan ve yöneten Safa Önal 92 yaşında vefat etti. İçindeki yazma tutkusunu tetikleyenin Reşat Nuri Güntekin olduğunu belirten Safa Önal sinema severlerin önemsediği birçok senaryonun sahibi. Aynı zamanda iyi bir anlatıcı olduğunu onu yakından tanıyanlar belirtiyorlar. 1973 yılında yönetmenliğe başlayan duayen senarist, yazdığı senaryolarla Altın Koza ve Altın Portakal gibi önemli festivallerden çok sayıda ödül kazandı. İstanbul’da 17 Aralık 1930’da dünyaya gelen senarist, yönetmen ve yazar Önal, Vesikalı Yarim, Ağaçlar Ayakta Ölür, Ah Güzel İstanbul, Ah Müjgan Ah, Dila Hanım, Tatar Ramazan, Tatlı Nigar, Doktor Civanım gibi pek çok kült filmin senaryosunu kaleme almıştır. 

Bu sene aynı zamanda çok sayıda dizi ve senaryonun sahibi Muharrem Buhara’yı da kaybettik. Süper Baba, İkinci Bahar, Hayat Bağları, Yağmur Zamanı ve Baba Evi dizilerinin de aralarında yer aldığı, ilk gençliğimizi etkileyen çok sayıda dizinin senaryosu ona aitti.

Görüntü yönetmeni İlker Berke

Hacettepe Üniversitesi’nde iktisat okurken fotoğraf, video ve sinemayla ilgilenmeye başlayarak 150’den fazla reklam filminde kamera asistanı olarak çalışan Berke pek çok sayıda sinema ve televizyon filminin, dizi ve belgeselin görüntü yönetmenliğini yapmıştı. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Mayıs Sıkıntısı, Tepecik Hayal Okulu ve Bütün Saadetler Mümkündür, Yeşil Işık, Dava, Fotoğraf, Ferhunde Hanımlar, Fasülye ve Gönül Yarası, görüntü yönetmenli olduğu yapımlar arasında. 55 yaşında vefat eden Berke Ahmet Uluçay’ı anlatan Documentarist’ten FIPRESCI Ödüllü Tepecik Hayal Okulu’nun da yapımcısıydı.

Sinead O’connor Müslüman olmuştu

Hayatı ve duruşuyla ardından İslam’ı seçmesiyle tanıdığımız sanatçı Sinead O’Connor, 8 Aralık 1966, Dublin doğumlu, İrlandalı şarkıcı, söz yazarı ve bestecidir. Müslüman olduğunu duyurduktan sonra Şüheda Davitt ismini alan İrlandalı sanatçı 56 yaşında bu sene vefat etti. Modern dünyada göstererek yaşamanın ilahi bir boyutu var artık. Mesajı güçlü kılan bir gerçeklikten bahsedebiliriz bu göstererek yaşamayı.Davitt Müslüman olup profil resmini Amerikan spor giyim firmasının reklam sloganı “Just Do It (Yalnızca Yap)” üzerine “WearHicab” (Hicap Giy) ifadelerinin yer aldığı bir grafik-metin düzenlemesiyle değiştirmişti. Cesur ve inançlıydı. En son öğrenim gördüğü okulda sanata eğilim gösterdi. Barbra Streisand’ın Evergreen adlı şarkısını söyleyerek dikkatleri üzerine çekince TuaNua adlı bir topluluğa katıldı. Nothing Compares 2 U şarkısıyla 90’lı yıllarda dünya çapında ün kazanan, solo albümlerinin yanı sıra adını yardım konserleriyle de duyuran Davitt bugüne kadar 10 albüm çıkarmıştı. Davitt, 2018’de Müslüman olduğunu: “Müslüman olduğum için gurur duyuyorum. Bu, her akıllı ilahiyatçının doğal olarak varacağı bir sonuç. Tüm Kutsal Yazıtlar bizi İslam’a götürüyor. İslam tüm diğer Kutsal Kitapları gereksiz kılıyor.” ifadelerini kullanarak durduğu noktayı açıklamaktan çekinmemişti. Davitt, ayrıca ezanı kendi üslubunda seslendirdiği bir video da paylaşarak birçok insanın sevgisini kazanmıştı.

Bir caz sanatçısı “bak bir varmış bir yokmuş”

Onu dillere pelesenk olan “Bak bir varmış bir yokmuş” şarkısıyla tanıdı Türkiye. Türkiye’nin ilk piyanist şantörlerinden caz müzisyeni Bozkurt İlham Gencer, bu sene Bodrum’da tedavi gördüğü özel hastanede vefat etti. İstanbul’da doğan ve müziğe ilk olarak 1931 yılında başlayan ve annesi dışında başka bir müzik eğitimi almadığı bilinen Gencer, ilk bestesi olan “İlham Vals”i de henüz 5 yaşındayken yapıyor. Gencer, 1961 yılında, Lübnan asıllı Fransız şarkıcı Bob Azzam’ın o yıl dünyada meşhur ettiği C’estécrit dans le Ciel adlı şarkıyı Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı eğlenceli sözlerle Türkçe olarak seslendiriyor. Bu parça Türkçe söylenmiş ilk pop şarkısıydı. Artık “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş”, adını alan bu şarkı ilk olarak 78 devirli taşplak formatında, yayınlandıktan sonra ülke çapında büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Böylece Bak Bir Varmış Bir Yokmuş Türkiye’de on yıl kadar sürecek olan “aranjman” müzik akımını başlatan şarkı olarak Türk pop tarihine geçmişti.

Usta bir sanatçısının kaybı

İstanbul’da 1944 yılında dünyaya gelen Can Gürzap, ilk tiyatro eğitimini kendisi gibi sanatçı olan babası Reşit Gürzap’tan alıyor. 1962’de Kadıköy Maarif Koleji’ni tamamladıktan sonra, 1963’te Ankara Devlet Konservartuvarı Tiyatro Bölümü’ne başlıyor. Türkiye için gelişip gelişmediği daima tartışmalara sebep olan tiyatro sanatı için büyük bir ismi, Can Gürzap’ı kazanmaya ailesinden başlamıştık. MEB’in bursu ile Londra’da Central School of Speech and Drama’da oyunculuk eğitmenliği, ses nefes ve konuşma eğitimiyle reji eğitimi görüyor ve Türkiye’ye döndükten sonra Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde öğretmen, Devlet Tiyatrosu’nda da oyuncu ve yönetmen olarak çalışıyor. 1978’de İstanbul Devlet Tiyatrosu kurucu müdürlüğüne atanarak çalışmalarını sürdüren Can Gürzap, TRT’de radyoya birçok radyo tiyatrosu hazırlıyor. Çevirmenlik ve senaryo yazarlığı da yaparak kurucusu olduğu doğru, güzel, etkileyici konuşma eğitimi veren “Dialog” adlı okulda da çalışmalar yapıyor. Devlet Tiyatrolarında 40’a yakın oyunda yönetmen ve oyuncu olarak görev alarak sanatın her alanında bulunan Gürzap, sinemada Kartallar Yüksek Uçar, Ateşten Günler, Yorgun Savaşçı, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz ve Medcezir’in bulunduğu birçok dizide de yer alıyor. Tiyatro ve sinema sanatçısı Can Gürzap’ın bu sene 79 yaşında vefatı sanatseverleri üzerken teselli olacak şey ise geride kalan onca emek ve nitelikli işlerin onu hatırlatacak olması.

 

 

Önceki Yazı

Kendi hikâyelerimize dönmemiz gerekiyor

Sonraki Yazı

2023 yılında müziğin nabzı İstanbul’da attı

Son Yazılar

Gandi mürşid arıyor

İnsan eğitimi Hz. Âdem ile başlayan kutlu bir yolculuktur. Peygamberlerden sonra onların varisleri olan alim arif