Gönül lisanını kuran şair: Yunus Emre

24 dakikada okunur

Şiirlerinden hareketle adının Yunus olduğunu bildiğimiz ve kendisini birçok kereler Miskin, Derviş, Âşık, Koca, Bîçâre gibi vasıflarla anan Yunus’un bir diğer adı da “âşık” manasını ihtiva eden “Emre”dir. Rivayetlere göre miladi 1238 yılında dünyaya gelmiş ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmaya ve birçok Türk beyliğinin ortaya çıkmaya başladığı bir dönemin gönül erlerinden Taptuk Emre’nin dergâhında yetişmiştir. Tarihte bilinen ilk Türk mutasavvıfı Ahmed Yesevî ile başlayan tekke-tasavvuf edebiyatı geleneğini sürdürmüş olan Yunus bu sahada şüphesiz en iyi eserleri vermiştir. Bu eserler günümüzde canlılığını ve güncelliğini halen korumaktadır. Yunus’un, şiirlerinde kullandığı lisan 13. yüzyıl lisanı olmasına rağmen yedi asır içerisinde her daim anlaşılan, benimsenen, kabullenilen ve Türk dilinin yönelimini tayin eden bir lisan olmuştur. Hatta Yunus’tan beridir kullandığımız lisanın adı: Yunus Türkçesi’dir. Kendisinden sonra gelen tekke-tasavvuf şairleri de Yunus’un lisanını ve üslubunu benimseyerek onun çizgisinde hareket etmiş ve ondan beslenmişlerdir. Yalnızca halk şiiri geleneğini değil Divan edebiyatını ve temsilcilerini de tesir altında bırakmıştır. Moğol istilasının dünyayı kasıp kavurduğu yıllar Türkistan’dan büyük kitleler Anadolu’ya mecburen göç etmişlerdir. Bu göçenlerin içinde Ahmed Yesevî ocağında pişen çok sayıda gönül eri de bulunmaktadır. Türk milletinin dimağında önemli bir yeri olan Hacı Bektaş-ı Velî bu gönül erlerindendir. Yunus, evvela Hacı Bektaş-ı Velî’nin dergâhına yüz sürmek istediyse de diğer bir gönül eri Taptuk Emre’ye sevk edilmiştir. Yunus bu dergâhta Taptuk Emre’nin tabiri ile “Bizim Yunus” olur. Taptuk Emre gibi o da “Emre” olur. Yunus’un şiirleri 7 asrı aşkın bir süredir Türk milletinin dilindedir. 3000 küsur şiirinin birçoğu bestelenmiş ve camilerde, tekkelerde bir amentü gibi okunmaktadır. O derece ki hatırında hiçbir dize dahi barındırmayanımız bile mutlaka Yunus’tan birkaç dize bilir. “İlim, İlim Bilmektir”, “Şol Cennetin Irmakları” yahut “Bana Seni Gerek Seni” ilahileri ya şiir yahut ezgi formunda mutlaka hafızalarımızda yer etmiştir, biliriz. Türk Edebiyatı tarihinde hece veznini ustalıkla ve en güzel şekliyle kullanan Yunus aynı zamanda Dîvan Edebiyatı vezni olan aruzu da ustalıkla kullanmıştır. “Divân”ı aruz ve hece vezinleri ile yazdığı tüm şiirleri ihtiva etmektedir. Bunun dışında “Risâletü’n-Nushiyye” adlı mesnevî tarzında bir öğütler kitabı da neşredilmiştir. 700 yıldır Türk milletinin gönlünde taht kuran Yunus Emre’nin 1328 yılında vefat ettiği düşünülmektedir. Halkın teveccühü sebebiyle Anadolu’nun birçok noktasında kabri ve makamı bulunmaktadır ve Yunus’a ithaf edilmiş binlerce sanat eseri ve edebi eser mevcuttur. Bu sayımızda söz konusu eserlerden birkaçına yer verdim. Aşk ile okumalar dilerim.

Yeni Çıkanlar 

Surnâme / İskender Pala / Kapı Yayınları

Osmanlı sultanı, şehzadeleri için bir sünnet düğünü tertiplemiştir. İstanbul’da eski saraylarla birlikte Atmeydanı, Okmeydanı ve Divanyolu gibi mekânlar seyirlik alan olarak belirlenir. On beş gün sürecek düğünün dillere destan olması istenmektedir. Her vilayetten ve her ülkeden insanlar davet edilir. Bu sırada üzücü bir hadise: Sadrazam şehit olur… Sultan düğün neşesini siyasete boğdurmamak adına yeni sadrazam ataması yapmaz. Mühr-i Hümayûnunu kime vereceğini düğünden sonra açıklayacağını söyler. Bu durumda on beş günlük düğün süreci devletlular ve davetliler için acımasız ve ölümcül bir iktidar mücadelesine dönüşüverir.
Sarayda bunlar olurken sokaktan birkaç öksüz ve yetim delikanlının kaderleri iktidar yarışındaki devletlularla kesişir.

Tasavvuf Dersleri / Süleyman Uludağ / Sufi Kitap

Tasavvufun temel kavramları nelerdir, hangi şartlar altında ve ne şekilde tanımlanmıştır? Makam ve hal arasındaki temel farklılıklar nelerdir? Bunlara benzer daha pek çok sorunun ikna edici bir tarzda cevaplarının verildiği ve bazı detaylarıyla izah edildiği bu çalışma, tasavvufu merak eden, öğrenmek isteyen ya da bu alandaki malumatını bir üst seviyeye taşımak isteyenler için oldukça ideal bir rehber kitaptır. Türkiye’de tasavvuf sahasında uzun zaman boyunca dersler vermiş, çok sayıda öğrenci ve uzman yetiştirmiş ve özellikle en temel tasavvufi klasik eserleri dilimize kazandırmış olan Prof. Dr. Süleyman Uludağ’ın vermiş olduğu tasavvuf dersleri için tuttuğu özel notlarını, Dr. Mehmet Bilal Yamak yayına hazırladı.

İskendernâme / Genceli Nizamî / Dergâh Yayınları

Nizamî’nin en son kaleme aldığı, ustalık dönemi eseri İskendernâme, “Şerefnâme” ve “İkbâlnâme” başlıklı iki bölümden ve toplam 10.516 beyitten oluşmaktadır. İskender’in hayat hikâyesinin ayrıntılarıyla aktarıldığı bu eserde; tarihî, kültürel, edebî, mitolojik birçok unsur bir arada işlenmiştir. Nizamî’nin, İskender’i üç temel özelliğiyle “hükümdarlığı”, “bilgeliği” ve “peygamberliği”yle öne çıkarması dikkat çekicidir. Özgün dilinden tam metin olarak Prof. Dr. Nimet Yıldırım’ın çevirisiyle Türkçeye aktarılan İskendernâme’nin başında Nizamî’nin hayatı ve eserleriyle ilgili bir inceleme verilmiş ve eserin sonuna bazı tarihi şahsiyetler, kavramlarla ilgili bir sözlükçe eklenmiştir.Yollar Dönüşe Gider / Nurullah Genç / Timaş Yayınları

Erzurum’da hikâyelerin, masalların, destanların anlatıldığı, şiirlerin okunduğu, ilim dolu sohbetlerin edildiği mütevazı ama mutlu bir köy: Pinaduz… Cihan Harbi bütün şiddetiyle dünyayı kasıp kavururken bu huzurlu köyün etrafını acımasız postallarıyla saran Rus birlikleri ve hain Ermeni çeteleri. Pinaduz’u ve köyün delikanlısı Bekir’i bekleyen felaketler. Rusların esir aldığı Bekir hastalığı, işkenceyi, ölümü, soğuğu, açlığı yaşar; insanlığı sorgular, imanına sığınır. Ve unutulmaz bir esaret destanı başlar. Ölümün ve yokluğun kucağında imkânsız bir aşk hikâyesi dahil olur bu destana. Bekir’in ise gönlünde sonu bilinmeyenlerle dolu, başarması pek de mümkün görünmeyen ama her şeyden çok istediği “dönüş” vardır.

Önerdiklerim

Yunus Emre Divanı / N. Ziya Bakırcıoğlu / Ötüken Neşriyat

Yunus Emre, yalnızca tarihimizin ve edebiyatımızın önemli şahsiyetlerinden biri değil, aynı zamanda ruhumuzu besleyen, ruhumuzu besleyen Türkçemizi işleyen; Türklüğün binlerce yıllık tarihinde onu bambaşka bir mânâ iklimine sevk eden pakça sesimiz, erce duruşumuz, erence duyuşumuz, yâni Türk’ün bizâtihi kendisidir. N. Ziya Bakırcıoğlu’nun büyük bir titizlikle hazırladığı Yunus Emre Dîvânı’nda; Yunus Emre’nin şiirlerinin yanında Ârif Nihat Asya, Mehmet Kaplan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurettin Topçu, Mümtaz Turhan, Nihad Sami Banarlı gibi ilim ve edebiyat dünyamızın mümtaz temsilcilerinin Yunus Emre ve şiirleri hakkındaki ufuk açıcı değerlendirmelerini de okuyacaksınız.

SPOT: Yunus Emre, yalnızca tarihimizin ve edebiyatımızın önemli şahsiyetlerinden biri değil, aynı zamanda ruhumuzu besleyen, ruhumuzu besleyen Türkçemizi işleyen; Türklüğün binlerce yıllık tarihinde onu bambaşka bir mânâ iklimine sevk eden pakça sesimiz, erce duruşumuz, erence duyuşumuz, yâni Türk’ün bizâtihi kendisidir. 

Yunus Emre ile Aşk Yolculuğu / Mustafa Tatcı / H Yayınları 

“…Kısacası mutasavvıf Yûnus, Cumhuriyet dönemi aydınlarının yazdıkları eserlerde üç dünya görüşü ile karşımıza çıktı: muhafazakâr-dindar Yûnus, muhafazakâr ve milliyetçi (Türkçü) Yûnus, dinler üstü veya Tanrı’yı insanda gören hümanist Yûnus. Hakikatte Yûnus bunların hiç birisi değildi. Zira o, dini dar bir İslâmcı değil, Müslüman bir mutasavvıftı. Zira o, Arapçaya tepki olsun diye Türkçe söylemiş değil, anamız ve atamız anlasın diye Türkçe söylemişti. Zira o, Rabbülâlemîn olan Allah’ı “Rahmetenlilâlemîn” olan Resûl-i Ekrem gibi anladı da “Hakkı gerçek sevenlere cümle âlem kardaş gelir!” dedi. İnsanı Tanrı’nın yerine koyan veya kendilerini “Tanrıtanımaz birer insan sever” diye tanıtan hümanistler gibi düşünmedi.

Yunus Emre’nin Şehirleri / Mustafa Özçelik / Muhit Kitap

Yunus Emre, bütün bir Anadolu’yu sevgiyle mayalamış bir ruh kahramanıdır. Milletimiz de ona duyduğu sevgiyi somutlaştırmak için Eskişehir’den Karaman’a, Aksaray’dan Erzurum’a, Isparta’dan Ordu’ya pek çok yerde adına makam dediğimiz türbeler inşa etmiştir. Bu şehirlerin her biri önemlidir. Zira hepsi onun şehirleridir. Her birinde Yunus’tan bir iz, bir hatıra mevcuttur. İşte bu kitap, bu şehirlerin hikâyelerini anlatmayı amaçlıyor. Derdimiz Yunus Emre’yi şu veya bu şehre ait göstermek değildir. Çünkü onun asıl yeri gönüllerdir. Asıl mesele mezarının nerede olduğu değil onun kim olduğu ve ne söylediğidir. İşte bunu anlamak için bu şehirlerdeki Yunus Emre hikâyelerinin peşine düştük. Anadolu’nun Gönül Dili: Yunus Emre / Mustafa Özçelik / Muhit Kitap

Yunus Emre, Türk edebiyat ve düşünce hayatının en zirve isimlerinin başında gelir. Denilebilir ki bu anlamda hem kendisinden istifade edeceğimiz hem de büyük bir onurla bütün bir dünya insanlığına sunabileceğimiz bir değerimizdir. Yunus Emre, işte bu özelliğinden dolayı asırlardır hep hayatımızın merkezinde oldu. Şiirleri hem tasavvuf muhitlerinde hem de aydınlar ve halk arasında Türkçenin birer şaheseri olarak okundu, sevildi. Türkçe, onunla yepyeni bir şiir ve tefekkür diline dönüştü. Anadolu, yaşadığı çağın karanlığından onun diriltici soluğuyla ayağa kalktı. Yunus Emre’nin etkisi en çok da Türk şiiri üzerinde görüldü. O, bir şiir mektebi kurdu. Kendinden sonra gelen şairler, onu bir “pir” bilerek hem şekil hem öz anlamında onu örnek aldılar. Böylece ortaya Yunus Emre merkezli bir Türk şiiri çıktı.Mustafa Özçelik’ten Tavsiyeler

Bu sayımızda “Anadolu’nun Manevi Irmağı Yunus Emre”, “Asım-Özlenen Gençlik”, “Benim Adım Çanakkale”, “Kitap Kitabı Çağırır”, “Gönül Gözü Gönül Sözü”, “Yunus Emre Menkıbeleri”, “Şairin Şiirle İmtihanı”, “Yunus Emre’nin Dostları”, “Bursa’nın Yunus’u Âşık Yunus”, “Dilim Ol Söyle”, “Ateş Denizi”, “Bir Irmak Düşü” ve daha birçok eserin sahibi, öğretmen, yazar, şair ve araştırmacı Mustafa Özçelik’e “Yunus Emre’yi hangi kitaplardan okuyalım?” diye sordum. İşte aldığım cevaplar:

Yunus Emre / Sezai Karakoç / Diriliş Yayınları

Sezai Karakoç, Türk şiirinin önemli bir ismidir. Yakın dönem edebiyatımızın bu mühim kalemi, şiir dışında hikâye, deneme, piyes, çeşitli konularda düşünce, hatıra ve edebiyat yazıları yazmış; ayrıca inceleme eserleri vermiştir. Verdiği eserler içinde inceleme kitapları ayrı bir yer tutar; zira bunlar sanatkârın savunduğu ideallere ve düşünce sistemine destek veren, ışık tutan ve Sezai Karakoç’un kültür, edebiyat ve düşünce hayatımızda yapmak istediklerine açıklık kazandıran eserlerdir. Sezai Karakoç’un üç inceleme eserinden biri olan “Yunus Emre”nin birinci baskısı Bedir Yayınevi’nce yapılmış, ikinci baskısından itibaren Diriliş Yayınları’ndan çıkmış olup bu baskısında yeniden gözden geçirilmiş şekliyle okurun karşısına gelmiştir.

SPOT: Rönesans’ın bu üç hümanistinin aklına, Avrupa’yı Orta çağın skolastik karanlığından kurtaracak fikirlerin tohumlarının bir Türk şairi ve dervişi olan Yunus Emre tarafından atıldığı çok kuvvetle muhtemeldir.Risâletü’n-Nushiyye & Yunus Emre / Erdoğan Boz / Gazi Kitabevi

Türk Edebiyatın en büyük şairlerinden biri olan Yunus Emre’nin hayatı, eserleri, sanatı ve dili üzerine sayısız çalışma yapılmıştır. Öyle ki bu çalışmalardan oluşacak bir kaynakça kitabı hatırı sayılır bir hacimde olacaktır. Elde bu kadar araştırma varken Yunus Emre’nin Risaletü’n-Nüshiyye’si üzerine böyle bir çalışmaya neden gerek duyulduğu akla gelen ilk sorudur. Çalışmamızın Giriş bölümde “Bu Çalışmanın Yapılış Amacı ve Yöntemi” başlığı altında bu sorunun cevabı uzun uzun verilmiştir. Ancak burada kısaca belirtmek gerekirse özellikle araştırmacıların, lisans öğrencilerinin ve nihayet meraklı geniş halk kitlelerinin farklı talepleri eserin yeniden çalışılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Yunus Emre Divanı ve Şerhi / M. Efdal Emre / Eser Kitap

Nice asırlar sonra Ana Yurt Asya’dan bir Tanrı eri doğdu. Adı doğduğu il ile anılır oldu. Türkler ona Ata Yesevi adını verdiler. Türkistan’da Atalar töresini devam ettirip, mânâ okulundan her bir yöne mânâ erleri olan Alperenlerini yetiştirip gönderen o idi. Anadolu’ya gelip gönülleri fethin yanında, o günün şartlarında gözünü daldan budaktan sakınmaz, meydanda düşmanla göğüs göğse savaşan bu Alperenleri idi. Onlar Ata Yesevi’nin halifeleri idiler. İşte böyle bir Atanın mânâ soyundan Anadolu’ya yerleşmiş, Taptuk Emre derler bir mânâ sultanının adı duyuldu ve o dergâha bel bağlamış, kendisinden önceki evliyaların vârisi, sonra gelenlerin ise çıralarını tutuşturdukları, evliyaların merkezi olan, Tanrının nefesi Türkmen Kocası Yunus’un meşalesi tüm Anadolu semalarını kapladı. Yeni Türk Şiirinde Yunus Emre Okulu ve Misyonu / Hasan Aktaş / Yort Savul Yayınları

Batı, Yunus Emre ve şiirlerini ilk defa 1438-1458 yılları arasında Osmanlı zindanlarında yatan bir İtalyan sayesinde tanınmıştır. Bu İtalyan’ın çevirileri, 16. yüzyılın başlarında Luther, Erasmus ve S. Frank tarafından kendi dillerine aktarılan Avrupa’ya tanıtılır. Rönesans’ın bu üç hümanistinin aklına, Avrupa’yı Orta çağın skolastik karanlığından kurtaracak fikirlerin tohumlarının bir Türk şairi ve dervişi olan Yunus Emre tarafından atıldığı çok kuvvetle muhtemeldir. Onlar, dibine sülfürik asit dökülmüş ağaçlarını, bizden götürdükleri halis Anadolu topraklarıyla canlandırarak tarihin en önemli rönesans ve reformlarını gerçekleştirdiler. Toprak bizim, ağaç bizim fakat dibini bir türlü gözyaşlarımızla sulayamıyoruz.

 

Önceki Yazı

Aceleye gerek yok, izleyecek yapım çok

Sonraki Yazı

“Ev” hep bizimle gelir

Son Yazılar

Burgazada, Sait Faik ve gençler

Sakarya Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisesi öğrencileriyle yazar Sait Faik’in vefatının 70. yılında Burgazada’da birlikteydik. Burgazada

Şiir daima bir fazladır

Şair İhsan Deniz: “Şiir kendi başına vardır, olduğu yerde durur, orda, ancak orada vardır. Tanımlar ne